GECENİN KARANLIK UMUDU
1. BÖLÜM: ACININ KATRANINDA DOĞAN Bİ-KES
Bi-kes: kimsesiz.*
👣
Bir kitabın kapağı açıldı, bir kitabın heyecanla sayfası çevrildi, bir kitaba göz yaşı aktı, bir kitabın son sayfasına geçildi, bir kitabın son sayfası kapatıldı. Bir kitap heyecanla bitti, bir kitap bitmedi; kitap okunmadı, kitabı gören olmadı, sarardı kitap... Bir elma ortadan ikiye kesildi, yarısı yendi diğer yarısı öylece kaldı, unutuldu, küf tuttu, gören olmadı... Anne rahminden temiz kanla doğdu bebek, yüzüne bakılmadan ormana atıldı, ağladı bebek, çok ağladı... orman, sesiyle doldu taştı. Yavrularını sütüyle besleyen ceylan acıyla ağladı, kirpinin dikenleri içine battı, bebeği saatlerce gören olmadı. Bebek büyütüldü, bir bebek geçmişini bilmeden büyüdü. Acının sütünden beslenmiş bebeğin kaderine, katran koyusuyla acı yazdı Tanrı.
Acı.Geçmişe Dönüş: 23.01.2011
(Yetiştirme Yurdu)Nefesimi tutmuş, parmak uçlarımda yürüyor diğer elimi kalbimin üzerine bastırıyordum, kalbimin hızlı atışını durdurabilmek mümkünmüş gibi daha fazla baskı uygluyor, nefes almamak için kendimi zorluyordum. Gözlerim kameranın merceği gibi etrafta gezdirirken, yatakhanede benden başka uyanığın olmaması, rahatlamama sebep olmuştu.
Gözlerim pencerenin üst kısmındaki kırık yere gittiğinde sıkıntıyla iç çektim. Ufacık delik tüm uykumu bölüyor, uyumama engel oluyordu.
Onlar nasıl uyuyabiliyordu ki?
Rüzgar esintisi uğuldamaya devam edip şimşek çaktığında, korkuyla yerimde sıçradım. Sanki bu uğultunun sebebi, birinin hıçkıra hıçkıra ağlamasıydı. Bu olabilir miydi?Ya rüzgar biri için ağlıyorsa?
''Bi-kes?'' diye fısıltı duyduğumda korkuyla attığım ufak çığlığım, yatakhanedeki birkaç kişinin huzursuzca kıpırdanmasına sebep olmuştu. Kalbim hızını arttırmış, parmak uçlarımda daha fazla durmayı başaramamıştım.
İşaret parmağım dudağımda yerini alırken, sesin geldiği yere başımı çevirdim. Bu habire kavga ettiğim, beni hiçbir zaman sevmemiş ve sevmeyecek olan kızdı. Dişlerimle dudağımı ısırıp, omuz silktim.Dakikalar sonra tüm yatakhane uyandırılmış, tek tek sıraya dizdirilmişti. Bu ayaklanmanın sebebi olan Gülnihal'e baktığımda, sinsice gülüyor, Zeynep Hanımın yanında durmuş omuzlarını dikleştirerek beni süzüyordu.
Ondan hep nefret edecektim.
Dizlerim titriyor, dudağımı ısırmaya devam ediyordum. Gözlerim dolmuştu bile. Nefret ediyordum ağlamaktan!
Zeynep Hanım dilini şaklatıp, yanıma kadar gelip başımda durduğunda, ''Seni leş, çöp parçası!'' diye tısladığı an; sıktığım çenem, gözlerim daha fazla duramamış, akmıştı gözlerimden yaş... daha fazla ağlamama ise, yanağıma patlatılmış tokat sebep olmuştu. ''Sana bu düzene uy demiyor muyum? Kaç kere diyeceğim, lanet Bi-kes!'' elini tekrar vurmak için kaldırdığında, refleks edindiğim kollarımla yüzümü siper ettim. Yummuştum gözlerimi, her zaman söylediğim şeyi içimden tekrar etmeye başlamıştım.Masal bitmedi, bitmeyecek, okuyacak anne yavrusuna.
Hadi saymaya başla Defne, masal başlayacak. Masal bitmedi...
1... 2...3-''Hanımım yapmayın, küçük o daha, uyuyamıyor ses olunca,'' sıktığım gözlerimi yavaş yavaş aralayınca, Dilber teyzenin önüme geçtiğini görmüştüm. Dilber teyze kurtarıcımdı benim. Annesi gibiydi buranın, işlerini yapar ilgilenirdi, beni ayrı severdi. Onun olmadığı bir dünya düşünemiyordum. Yalnızlığa alışmış, seller altında kalan bedenime kalbiyle bir sığınak yapmıştı, sevgi nedir bilmezdim ben, sığındım öylece. Beni düşünen biri vardı ya hani... yeterdi ki bana. Fazlasında gözüm yoktu, fazla şeylere sahip olamadığımdan mı bilinmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN KARANLIK UMUDU
RandomYağmurun habercisi gibi olan gökyüzü mavi ve pembenin koyu renkleriyle sevişmiş, tozdan karışık renklerini doğurmuş, beyaz kağıda damlayan mürekkep gibi belli olan siyah kuşlar gökyüzünün resmini kaleme alan ressamcının yıpranmış kaleminden tabloya...