27 1 0
                                    

Zorlanarak gözlerimi açtığımda tepemde tek bir bulut bile yoktu, ışıl ışıl bir hava, yemyeşil ağaçlar, mis kokulu çiçekler gördüm. Peki sırtım neden bu kadar acıyordu?

Sanki camlar bedenimi delik deşik etmiş gibi..

Sanki cam kırıkları..

Olamaz, bira şişesini kafasında parçaladığım kızın kafasından seken şişe kırıkları!

Gözlerimi tekrar kapamak istedim, sonsuza kadar kapayıp orada yerin dibine girmek istedim.

Sesler duyuyordum, bilincim yerinde değildi. Fakat şişe benim kafamda patlamadıysa neden burada böylece yatıyor olabilirdim şuan bunun hesabını yapıyordum. Zorlukla ellerimle yerden destek alarak gövdemi kaldırmaya çalıştım. Sesler duyuyordum, algılayamıyordum. Aniden elimde acı hissettim. Muhtemelen kesilmişti fakat bir an önce kalkıp onu görmem lazımdı, Bora'yı.

Ve bir de o şıllığı, kafasında bir iki şişe daha parçalayabilmek için!

Hafızam yavaş yavaş yerine geliyordu, yaptığım onca şey kafamda tek tek canlanıyordu. Nişan alma yeteneğimin mükemmeliğinden(!) ötürü şişeyi kızın başından sektirmiş, olayın rehavetine kapılıp bayılmıştım. Öyle bir topluluk vardı ki, aralarından dalıp kıza ulaşmam imkansızdı. Ne ara doluşmuşlardı anlayamadım. 

Gözlerim hunharca Bora'yı taradı, ama bulamadım. Utanmasa ağzımdan akacak salyaları yalayacak, az önceki halinden eser kalmamış kedi gibi bir köşeye sinmiş korku dolu gözlerle bana bakan çakma sarışınını bırakıp nereye gitmiş olabilirdi ki!

Psikolojim sorunsuzdu, fiziğim kusursuzdu, öyle alanen deli de değildim. 

Ah, hayır! Kimi kandırıyordum ki. (Şişman bir dobiş olabilirdim, fakat gerçekten sevmiştim. Çünkü şişman dobişkolar da sevebilir değil mi?)

Fakat şunun bilinmesini isterim ki, beni bunlar delirtmişlerdi. Ve ailem tarafından bin ton doktorun, o lanet olası uyuşturucu antidepresanın hayatıma tekrar gireceğine de emindim. 

Neyse ki hayatımdaki en sevdiğim özelliğim beni yine ayağa kaldırdı.

Ve Bora'yı gördüm. Bir köşede sinmiş gözleri sadece gözlerime kilitlenmiş şekilde uzaktan bana bakıyordu. Çok net anlayamıyordum, fakat af diler gibiydi. Sanki pişman gibi, sanki beni yanına çağırır gibiydi. Ayaklarım gitmek istedi ona, sonra kalbim. Ama artık her şey için çok geçti. Onu sevmek için, ona dokunmak, o bayıldığım mis kokusunu kocaman sarılıp içime çekmek için.

Onu o kadar çok affetmiştim ki, artık affetmek için bile çok geçti.

Gerisin geriye yürüdüm. Ve o günden sonra nereye gittiğimi, neye ulaşmak istediğimi bir türlü anlayamayacağımı çok iyi biliyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 21, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kalbime dedim ki; unut onu!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin