VAVV!!! ÜNİVERSİTE

83 10 15
                                    

MULTİMEDİA'DA patronun kızı MELİKE

DOLUNAY'DAN

Gözlerimi araladığımda başımda bana sırıtarak bakan bir Hira görmek herhalde rüyamda

bile göremeyeceğim bir şeydi. Aman Allah'ım.... Cidden mi??? Bu duygularla ona bakarken o, suratımın haline içten bir kahkaha attı."Hira? Rüya değil mi bu? Sen ve benden önce kalkmak?" dedim. Şaşkınlıktan doğru dürüst  konuşamamıştım. Hira yalandan düşünür gibi yapıp, " Ahh!! Kuzen galiba gerçek." dedi halimle dalga geçerek. Sinirlenip "Benim uykucu kuzenim bir gün erken kalktı diye benimle dalga geçiyor... hıhh ne kadar adil(!) değil mi tembel teneke?" Suratının haliyle dalga geçme sırası bendeydi. Çok iyi bozmuştum çünkü. Hira sinirle "Senin yüzünden kuzen... Senin yüzünden işe geç kalacağız." Resmen benim cümlelerimi çalıyordu. Hızla ayağa kalkıp banyoya gittim.Evet k endi banyomuza... Evimize yerleşmiştik. Bir apartman dairesi kiralamıştık.Şirin bir yerdi.Tabi Hira evin olduğu mahalle yüzünden biraz tedirgin olmuştu çünkü hiç tekin bir yer değildi.Cafe çıkışı eve gelirken mahallede sarhoşlara görünmemek için ekstra çaba harcıyorduk.Benim için oldukça sıkıntılı bir durumdu çünkü Hira bu konularda benim tersime oldukça cesurdu.O sadece mahallenin kapanıklığından ve huzurlu olmayışından şikayetçiydi. Sarhoşları takmıyordu bile manyak. Yani benim anladığım buydu. Duşumun ardından spor bir şeyler giyip salona çıktım Hira'da benim gibi spor giyinmeyi tercih etmişti ama onu hiç yansıtmıyordu. Bence o etek ve elbiselerin kızıydı asıl spor takılan bendim genelde. Konuşmadan evden çıkıp taksiye bindik. Galiba bugün ikimiz de konuşacak havada değildik. Cafenin önünde durunca parasını ödeyip dışarı çıktık. Hira'nın kafası yine dalgındı söylediğim hiçbir şeyi doğru dürüst dinlemiyordu bu durumdan sıkılıp ikimiz de müşteriler için masalara dağıldık. Ama kapıdan Melike ve  arkasından da Hira'nın çarptığı taş çocuk ve grubu girdi. Allah Allah birlikte mi takılıyor bunlar diye düşünürken Melike onlardan ayrılıp patronun odasına giderken beni görüp el salladı.

HİRA'dAN

Ahh şu garsonluk!!! Herkese yağcılık yapmak zorunda mıyız yaa??? Dolunay'ın dediklerini doğru dürüst anlamıyordum kafam o kadar doluydu ki! Ben bu Doruk denen öküzü niye düşünüyordum ki? Hızla müşterilerle ilgilenmek için uzaktaki masaya yaklaştım. YUHH!!! Doruk?? Bozuntuya vermeden yanlarına gittim ve kendimi zorlayarak " Ne alırdınız efendim(!)?"dedim ona ve diğer adlarını bilmediğim ama Doruğun peşindeki kuyruklar olarak nitelendirdiğim çocuklara...Doruk başını sesimle kaldırdığında gözlerinde bir anlık şaşkınlık görür gibi oldum. Sonra gözlerini gözlerimden ayırmadan " limonata" dedi. Tamam anlamında başımı sallayıp, diğerlerine çevirdim bakışlarımı, "Siz?" dedim sabırla. Doruk hariç diğeleri bana alayla bakarak "bizim sulu gözlü burada garsonmuş demek." dedi sürtük bir kız. Doruk'a yavşadığı her halinden belliydi. Aman Allah'ım gözlerim dolmuştu ama bu defa kırgınlıktan değil sinirden. Diğerleri, erkekler de dahil bu sözlere kahkaha atarken Doruk sinirlenmeye başlamıştı. Sert ve keskin bir sesle yerimde titredim. "Eğer sipariş haricinde tek kelime dahi ederseniz artık konuşacak bir diliniz olmaz!"Doruğun  bu emrinden sonra kızların yüzleri korkuyla bembeyaz olmuştu. Erkekler ise korktuklarını belli edercesine susmuşlardı. Doruk tekrar bana dönüp, sert ifadesini koruyarak "Hepimize limonata... Acele et!" dedi. Al işte öküz her yerde öküz değil mi?Cafeden çıktığımızda hala olanları düşünüyordum. Dolunay artık sessizliğime alışmış olacak ki ses çıkartmıyordu. Eve geldiğimizde ikimizde sırayla duşumuzu alıp odalarımıza çekildik.Yarın üniversitenin ilk günüydü ve ben bu gecede üniversite heyecanım yüzünden koyunları sayarak uyumaya çalışıyordum.


Bir yanımda çaresizliğim diğer yanımda yorgunluğum var. Bir yanımda yalnızlığım, diğer yanımda geçmişe dargınlığım var. Kahvaltı masasında sessizliğin getirdiği düşüncelerim, Dolunay'ın bozduğu sessizlikle beraber bozulmuştu."Hira, Karadeniz'de gemilerin mi battı?" Bu soruyu sorarken ki endişeli ses tonu beni gülümsetmişti. En azından birilerinin benim için endişelendiğine şahit olmak çok güzel bir histi. "Yok ya sadece gözüm kalmış. hadi kahvaltını et.Boş ver beni."dediğimde, Dolunay bir süre daha suratıma baktıktan sonra tekrar kahvaltısına döndü.Bugün üniversitenin ilk günüydü ve bizi uğurlayacak anne ve babalarımız yoktu veya arkamızdan dua edecek kimsemiz.Cafedeki olanlardan sonra elimde olsa oraya gitmezdim bir daha. Resmen bana ezik muamelesi yapıyorlardı. Çabuk kırılıyorum ve çabuk gözlerim doluyor diye resmen ezik olmuştum. Bu huyumdan nefret ediyorum. Bazen hatta çoğu zaman keşke Dolunay gibi gerektiği zaman duygusuz görünebilsem, demiyor değilim. Bir de şu birini kırarım korkum yok mu resmen sabrımı zorluyor. Kafamı bu düşüncelerden sıyırmak istercesine salladım ve kahvaltı masasından, Dolunay'a bakmadan mutfaktan çıktım. Artık hazırlansam iyi olacaktı sanırım. Kısa bir duştan sonra dolabımın kapağını açtım. Bugün içimde bir huzursuzluk vardı tabi buna bir de üniversite heyacanı ile doğru dürüst uyuyamamam eklenince işler daha çekilmez hale geliyordu. Bu gibi zamanlarda elim hemen siyah kıyafetlere giderdi. Siyah benim için başkalarının siyah hakkında düşündüklerinin aksine rahatlık ve huzur demekti. Elime siyah diz kapaklarımın biraz üzerinde biten balon bir etek ve siyah üzerinde altın sarısı yazıların olduğu belime doğru daralan bir t-shirt aldım. Biraz düşündükten sonra giyeceğim çorabıma da siyah kilotlu çorap olarak karar kıldım.Ayakkabı seçimimi ise altın sarı zımbaları olan topuklu ayakkabılarımda kullandım.Bunlar hiç fena değildi. Hızla üzerimi giyindikten sonra aşağılara doğru kıvrılan sarı saçlarımın doğallığını bozmadan taradım ve hafif bir makyaj yaptıktan sonra üniversitenin ilk günü için hazırdım.Aynada kendime baktığımda biran acaba bu ben miyim ya? triplerine girdikten sonra sırıttım.Uzun zamandır bu tarz takılmıyordum çünkü...Görüntüme tam not verdikten sonra Dolunay'ın yanına gitmek için odadan çıktım.Mutfaktaki sesleri duyunca oraya yöneldim ve sofrayı toplayan Dolunay'ı gördüm. O hala hazırlanmamıştı. Benim girmemle kafasını bana çeviren Dolunay'ın yüzünde bir şaşkınlık oluştu.Sonra "Siyah'ın kızı geri döndü haha güzel olmuşsun." dedikten sonra gülümsedim ve "Senin için güzel olmuşsun diyemeyeceğim çünkü hala hazırlanmamışsın kuzen." dedim pijamalı Dolunay'ı süzerek. O da daha hazırlanmadığını hatırlayarak hızla ellerindekileri bırakıp mutfaktan çıktı.

HAYALLER UÇURUMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin