IIII

23.3K 199 54
                                    

"Sanırım gitme vakti" otobüsün kornası siren gibi kulağımı tırmaladığında yüzümü buruşturarak ayağa kalktım.

"İkimizde ayrı otobüslerdeyiz" nefesini sesli bir şekilde verdi.
Benzin istasyonuna doğru yürürken Stacy'inin bizi görmemesi için dua ediyordum.

"Sanırım öyle" dedim zorlukla.
"Biliyor musun? yanım boş" Justin'in kapalı teklifine cevap vermeye hazırlanıyordum ki Stacy'i bize doğru bakarken buldum.

Kızgın değildi tam tersine mutlu gözüküyordu.
"Neden olmasın.Ama ilk önce Stacy'e sormalıyım."

Elimdeki bisküviyi ona uzattım ve hızlı adımlarla yanına gittim.

Masa da oturan erkeklerin arasına girdiğimde kendimi oldukça rahatsız hissederken onun nasıl böyle rahat olabildiğine anlamda veremiyordum.

"Ben diğer yola ikinci otobüsle devam edeceğim bir sorun olur mu?"
Nedenini sormaması için hızlı bir şekilde söylemiştim belki böylece acele bir işim olduğumu hissedip konuşmayı kısa keser diye ama Stacy her ayrıntısını öğrenmek isterdi.

"Neden?Bu arada Justin neden bize bakarak bekliyor?" Yüzündeki gülümseme büyümeye başladığında parmağına sarı lülelerine doladı.
Ah ona baktığını sanıyor zavallı.

Cevap vererek yalan söylemek yerine gülümsemekle yetindim.
"Otel odasında görüşürüz Stacy"

Justin'e doğru ilerlerken gülümsemi kesmeye çalışıyordum "Gidelim mi?"
Dedi cevabımı beklemeden topukları üstünde döndü ve otobüse ilerledik.

Otobüse binmek için sıranın  sonuna geçtik.Justin etrafa bakmak yerine yüzüne tam anlamıyla bana çevirdiğinde yutkundum.
Çünkü göz kontağı kurmakta iyi değildim.

Gülümsediğini hissetiğimde kalbim teklemeye başladı.

Tanrım onunla üç saatlik yolculuğu birlikte nasıl geçirecektim!

Arka sıralardaki koltuğa otururken cam kenarı olmasına dikkat ettim.
En azından konuşacak birşey kalmayınca dışarıyı izleyebilirdim.

Tabii onunla konuşabilecek kadar kendimi cesur hissetmiyordum.

Otobüs gerçekten yavaş bir şekilde ilerlemeye başladığında Justin kulaklığını çıkardı ve birini bana uzattı.

"Kendimizi daha iyi tanımanın başka yolunu bilmiyorum" dedi ve telefonundan müzik açtı.

Müziğin sesi beynimde yankılanırken uyuşmuştum.
Şarkının sözlerinin  anlamlı olmasından mı ?Yoksa yanımda oturan kişinin nefes alışverişlerini bile duyabilecek kadar yakınında oturduğumdan  mı bilmiyorum  ama iyi hissetmiyordum.

Sözlere konsantre olmaya çalıştım.

Bağımlılığımın esiriyim
Çok boş ve soğuk bir hayat...
Kararlarımın esiriyim

Bilmiyorum
Hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığı bir dünyaya büründüm.
Ve gerçek hayat rüyalarımdan daha garip.

Şarkı bittiğinde kulaklığı telefonundan çıkarttı ve bana uzattı.
Biraz endişeliydim çünkü popüler şarkılar sevmiyordum.
Elim telaşla ipoduma gitti ve kullanmaktan rengi matlaşmış hurdamdan bir müzik seçtim.

Sahip olduğum her şeyi alabilirsin
Herşeyimi kırabilirsin
Camdan yapılmışım gibi
Kağıttan yapılmışım gibi
Git ve beni yıkmayı dene
Yerden yükseleceğim, bir gökdelen gibi.

Nefesimi bırakıp şarkının beni rahatlatması için gözlerimi kapattım.
Şarkı bittiğinde gözlerimi açtım ve Justin ile göz göze geldik.

Bana adeta acıyormuş gibi bakıyordu.Kendimi gerçekten kötü hissettim.

Kulaklığı çıkardı ve konuşmanın daha iyi olduğunu söyledi.
Bir şey diyemeden bana sorular yöneltmeye başladı.

"Ne yaşadın" dedi dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra.
"A-anlamadım"

"Bu şarkıyı seçecek kadar ne yaşadın"

Ani sorusuna karşı düşünmek için biraz duraksadım.
"Okulda arkadaşım pek olmazdı" dedim kendimi ne kadar ezik bir insanmışım gibi göstermek istemesemde.Gözümde canlanan anılarım tüylerimi ürpertti.
Dişlerimdeki metal çubuklardan bahsetmiyordum bile.

Başını salladı ve gülümsedi.Hatta neredeyse kahkaha atacaktı.

"Sen buna birşey mi diyorsun" dedi ellerini önünde kavuşturduktan sonra dudaklarını birbirine bastırıp kendini susturmaya çalıştı.

İşte o anda stacy'nin neden Justin'i beğendiğini anladım.Birbirlerine çok beziyorlardı.

İnsanlarla dalga geçip , ezmeyi.
İpod'u çantama koydum , boş bir koltuk aramak için başımı kaldırdım.
Ama lanet olsunki herkes çantasını boş koltuklara doldurmuştu.

Derin bir nefes vererek arkama yaslandım.Sadece iki saat daha dayanacaktım ve daha sonra Justin ismini ağzıma bile almayacaktım.

Çantamı kucağıma aldım ve başımı cama yasladım.

"Bir şey demeyecek misin?" Dedi sanırım ne kadar kırıldığımı anlamıştı.
Cevap vermek yerine derin bir nefes daha verdim.

"Pekala" göğsünde birleştirdiği ellerini  yeni çıkmaya yüz tutmuş sakallarına götürdü  "özür dilerim"  

Gözlerimi yoldan çekip ona döndürdüğümde bana bakıyordu.

"Neden özür diliyorsun" dedim hala kızgın olduğum için sesim biraz sert çıkmıştı.

" Dalga geçtim" diyebildi sadece ve daha sonra yüzünü koltuğuna çevirdi.

Bense ceketimi üstümden çıkarıp bir tomak haline getirdim ve cama dayadım.

"Ben uyuyacağım"

>>>

"Sapphire anahtar sende mi?" Stacy'nin üçüncü bavulunu çekmeye çalışırken konuşmaya çalıştım.

"Evet!" Adımlarımı hızlandırdım çünkü biraz daha böyle durursam dayanamayacaktım.

"34.oda" dedim anahtarı yuvasında döndürmeye çalışırken.
Stacy bavulları kapı açılır açılmaz dolaba koydu.
Bense elimdeki bavulu yatağımın altına sıkıştırdım.

"Bugün" dedi ellerini önünde çırparak "Hoşgeldin partisi var!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 16, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Panties // j.b.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin