Karanlık Nedir?

23 2 0
                                    

Facebook'da bir wattpad grubunda "Karanlık nedir?" başlıklı yazı çalışmam. Burada da paylaşmak istedim. :)
*
*

Karanlık, kimine göre bir boşluk kimine göre yalnızlık kimine göre sadece siyahtır. Ama yanıldıkları kısımlar var.
Hiçbir şey bir boşluktan ibaret değildir. 'Uzay boşluğu' dedikleri şey bile boşluk değildir. Yıldızlar, gezegenler, galaksiler vardır. Ya da kapalı bir kutu. İçine hiçbir şey koymayın ve ağzını kapatın. İçi boş mu? Hayır değildir. İçinde hava vardır. Dalga geçiyorum sanıyorsunuz belkide. Ama ciddiyim. Ya da sizin düşündûğünüz gibi düşünelim.
Bir odada düşünün kendinizi. Siyah dışında bir renge boyanmış bir oda. Benim bulunduğum oda beyaza boyanmış olsun. Saflığı temsil eder derler insanlar. Ama bence saflık dışında anlamı var. Tüm renkleri içinde barındırıyor, sevilsin ya da sevilmesin tüm renkler vardır içerisinde. Ayrımcılık yapmaz her şeyi kabul eder beyaz. Penceresiz, ışıksız bu odada beyaz rengi bile kendini tam anlamıyla belli edemiyor. Karanlık onu içine çeker. Ama asla tam anlamıyla yutamaz beyazı. Çünkü beyaz inatçı ve cesurdur. Odadaki duvar hafif dahi olsa aydınlık olur. Ama bir süre sonra karanlık gözleri hapseder. Hiçbir şey göremezsin. Bir umut kendini belli ede. Beyazı bile göremzsin. Korkarsın. Karanlığın amacına ulaştığını hissedersin. Tek bir ışık görme umuduyla boş odayı gezer her yere dokunursun. Ama elde ettiğin sadece bir hiçtir. Dua edersin. Biz bencil insanlar yaptığı; sadece sıkıştığında Allah'a sığınırız. O karanlık oda bir süre sonra öyle bir hapseder ki bizi hayal etmeyi. İle unuturuz. Gözlerimiz sağlam iken etrafımızdaki güzellikleri göremiyoruz. Peki göremeyenler ne yapsın. Ben bu odada kör oldum. Görmedim, görmedim ve görmedim. Umudumu yitirsem dahi bir kurtulma çabası var içimde. Ama nasıl olabilir ki? İmkansız değil mi? Kimsenin bilmediği odada tek başına durmak. Bağırsam dahi duyulmayacak bir oda. Aylardır haps olduğum oda.
Birden bire elimde bir sıcaklık hissettim. Uzum zamandır hissetmediğim bir şey. Zaten korkuyordum, şimdi kalbim duracak gibiydi. Elimi o sıcaklıktan kurtarmaya çalışıyordum ama inatla bırakmıyordu. Aylardır bu karanlık odada ilk defa ağladım. Sıcağı sevmezdim. Beni korkuturdu. İki el yüzümü tuttu, gözyaşlarımı sildi. ''Şşt... ağlama'' dedi kalın bir ses. Buraya bir giriş bile yok iken nasıl buraya biri girebikdi? Belki rüya görüyorumdur? Kimdi o? Belkide canavardır, hayalettir. Kurtulmaya çalıştıkça bırakmıyordu beni. Sürekli ''seni bu lanet karanlıktan kurtaracağım'' deyip duruyordu. Karanlık başta olandır ve kurbanlarını bırakmazdı. Bu imkansızdı. Beni bir yere götürüyordu. Ama yine karanlık, yine karanlık! ''İşte geldik'' dediğinde onu ittim. ''Hiçbir yere gelmedik! Karanlık tüm bedenimi sarmış iken kurtulmam imkansız!'' Diye bağırıp ağladım. Etrafımı bir şey sardı. Ağlamam daha da şiddetlendi. Sanırım sarılıyordu ya da başka bir şey. Ama hiç yaşamadığım bir şey. Kulağıma ''seni kurtaracağım ama ondan önce elinden alınan tüm güzellikleri sana yaşatacağım'' diye fısıldadı.
Zaman kavramı benim için yoktu artık. Bana bir çok güzelliği, uzun zamandır dokunammadığım kokusunu alamadığım çiçekleri koklattı bana. Sevgiyi, şefkati, sarılmayı... nefret ve kin dışında tüm duyguları yaşattı bana. O güzel sesinden şarkılar söyledi. Aşk kavramından da bahsetti ama ne olduğunu söylemedi. Söylediği diğer şarkılardan daha etkili olan bir şey söyledi bana. (Evenascence- My immortal) Söylemeyi bitirdiğinde yanıma oturduğunu hissettim. Onu göremesem de kafamı ona çevirip ''Aşk nedir?'' dedim. Uzun süre bekledi, konuşmadı. Zaman mı geçmiyordu yoksa o mu çok uzun sustu bilmiyordum. Sanırım yanlış soru sordum. Başımı önüme eğdim. 'Utanma duygusu' dediği buydu herhalde. ''Biz insanlar duygularımızı anlatmakta zorlana biliriz. O duyguları en iyi yaşayan iki insan bilir.'' Bir eliyle çenemi tutup çevirdi. Kendi yüzüne doğru çevirdiğini anladım çünkü nefesini az da olsa hissede biliyordum. ''Aşk iki insan arasında olur. Biri diğerini daha çok veya daha az severse bu aşk sadece sevgi veya hoşlantıya dönüşür. Aşk daha farklı bir şey. Tam tanımı yoktur. Aşık olduğuna canını vereceksin belkide. Ama onu yalnız bırakmak doğru mu olur bunu bilemeyiz. Aşık olduğun yanında olsada olmasa da özlersin, varlığı nefesini bile kesebilir...'' sadece susuyor onu dinliyordum. Yüzümdeki elini çekip elleriyle ellerimi tuttu. ''Onu öpmeye, dokunmaya, koklamaya bile kıyamayacak, doyamayacaksın. Ömrünü hem ona hemde birlikte olmaya adayacaksın. Sevgini gûzel sözlerle anlatamayacaksın belki ama hissettirebilmelisin. Gün gelir ayrılık olur. Örneğin ölüm. Ama ne olursa olsun gerçek aşk ise ölüm bile o aşkı yıkamaz. Aşkın için fedakarlık bile yapmalısın. Örneğin karanlığa gitmeyi bile göze almalısın.'' Ağzımı açıp bir şey söyleyecek iken parmağını dudağıma koydu ve susturdu. Parmağı hala dudagımda ve nefesi de yakındı. Dudağımdan parmağını çekip baş parmağıyla yanağımı okşuyordu. Dilimi yutmuş gibiydim. Alınlarımızı birleştirdi. Hiçbir şey yapmıyor onungibi hızlı hızlı nefes alıyordum. Ellerim istemsiz hareket etti ve onun boynunda birleştiler. ''Aşk anlatmaktan çok yaşanmalı'' dedi. Ne kadar mûmkün bilmiyorum ama da yaklaşıyordu. Dudaklarımız neredeyse birbirine değiyordu. Karnımda ağrı gibi bir şey oluştu. Ama acı vermiyordu, güzel bir histi. Nefes nefese ''izin ver lütfen'' dedi. Konuşamıyirdüpum ne yapacaktı? Umrumda değildi başımı onaylar biçıpimde salladım. Dudaklarıyla dudaklarımı birleştirdiğinde içimi bir sıcaklık kapladı. Sanki kırılacak bir şeymiş gibi nazikçe öpüyordu. Değişik duygular içindeydim. Ne olduğunu bilmiyordum. Ama mutluydum. Beceriksizce birbirimize karşılık veriyorduk. Karanlıkda dahi olsa beni kurtaran bu adamı kabetmekten korkuyordum. Öpüşmemiz sertleşti. Sadece öpüşüyor ve hissediyorduk. Ama şuan 'elveda' der gibi öpüyordu. Sonunda istemesek de ayrıldık. Sonra uyudum istrmsizce. Uzun bir süre...
Uyandığımda gözlerim de bir aydınlık gördüm. İlk defa. Sonunda karanlık gitmişti. Kurtulmuştum. Elime verilen aynayla gözlerime baktım. Maviydi ama griye yakın bir rengi vardı. Etrafıma baktım onu görürüm diye. Ama yoktu. Bana aydınlığı verip karanlığa gitti. Beni kurtardı söz verdiği gibi ama kendini kurban etti. Ben karanlıkta kalmaya bile razı olabilir iken o lanet yere gitti. Onu görmeyi isterdim ama şuan onun gözlerini taşıyorum. Ben bu güzelliği hak etmiyordum.
Tekrar bir odadaydım. Simsiyah kap karanlık bir odada. Bu sefer karşımda iki sandık vardı. İkisi de siyahtı. İyiliği, kötülüğü, çirkinliği, güzelliği örtrn renk. Karanlıkta belli olmuyorlardı. Ama ben biliyordum. Soldaki sandığı açtığımda mavi bir ışık parladı. Orara sevgimi, aşkımı, özlemimi ona dair her şeyi. Diğerinde ise hiçbir şey yoktu. Oraya karanlığı hapsettim. Bizi ayırdığından dolayı hapsettim onu. Bu odadan da kurtulacaktım. İki sandığın ortasındaki bıçağı aldım. Benim için kendini feda eden aşkımın yanına gitmeden önce acılı bir ölüm geçirmeliydim. Onun için değerdi. Bıçağı boynumun hizasında tuttum ve hızlıca boynuma geçirdim. Yere yığıldım. Bazı insanlar ölûnce karanlık onları hapseder ama ben kurtulmuştum. Karanlık gitmiş aydınlık gelmişti. Korkularımda gitmişti artık. Karanlığın elimden aldığı tüm duygular bana geri döndü ve o da. Bana yaklaşan adamın aşık olduğum adam olduğunu biliyordum. Ner de olursak olalım duygular yanılmaz ve onu tanımaya yeterdi. Sarıldık uzunca... yanımızda açılmaya çalışan sandığı cehennem ateşine fırlattık. Ne olursa olsun içinize kapanmayın. Karanlığın emri altında olursunuz. Emin olun o size sadece acı çektirir. Beni kurataran yüreğimin sahibi adam ile cehenneme bile girsem cennet gibi gelirdi. Ama biz zaten cennetteydik ve karanlığı hayatımızdan tamamıyla çıkardık. Daima karanlıga sığınmayın... tüm duygularınızı alır sadece korku kalır. Unutmayın korku her ne kadar olması gereken duygu ise daha çok özgüvenli olmanız gerekir.

RÜYALARIM & YAŞADIKLARIM ☠ #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin