1.Bölüm

234 23 6
                                    


Bazen vampirlerin de kurtarılmaya ihtiyacı olur

Kris Rose boynuna enjekte edilen zehrin etkisinden çıkabildiğinde kendini o meşhur domuzlar gibi ağzına bir şey tıkılmış ve bağlanmış halde buldu. Gerçi o zavallı domuzların durumu bile onunkinden iyiydi; en azından onlar gayet temiz bir tabakta servis ediliyordu, Kris'se etrafta koşuşan farelere ve burnunu zonklatan berbat kokuya bakılırsa şehrin kanalizasyonundaydı.

 Görüş alanına giren ıslak bir fareyi tıslayarak kendinden uzaklaştırdıktan sonra kusmamak için nefes almayı kesti. Nasıl bir cani Kris gibi gelişmiş duyu organlarına sahip bir vampiri kanalizasyona tıkardı ki? Tiksintiyle ürperdi. Eve döndüğünde bir asır boyunca yıkanacaktı. Tabii dönebilirse. Sahi, diye düşündü her gün başına böyle şeyler geliyormuş gibi sakince, kaçırıldım. Acaba bu sefer neyin peşindeler? Paranın mı, yoksa kanımın mı? 

 Kris'in iç sesi ne kadar sakin olursa olsun içgüdüleri bu sefer işin o kadar da basit olmadığını söylüyordu. Daha önce kimse onun insan kanına olan alerjisini bir silah olarak kullanmayı ya da kullanacakları şeyi güçlü bir cadıya mühürletip yok edilemez kılmayı akıl edememişti. Böyle durumlarda akıllıca davranması gerektiğini bildiğinden bileklerindeki ipi kemirerek bütün gücünü harcamak yerine gözlerini kapattı. 

Hareket edemiyor olabilirdi ama hala duyabiliyordu. Kulakları işine yarayacak bir şeyler aradı. Biraz uğraştıktan sonra farelerin gürültüsünün arasından ona yaklaşan iki ayak sesi seçmeyi başardı. Kasları tehlike alarmı veren içgüdüleri yüzünden kasılmış, köpek dişleri dilini rahatsız edecek kadar sivrileşmiş ve boğazından ritmik hırlamalar yükselmeye başlamıştı. Eğer atan bir kalbi olsaydı Kris onu boğazında hissedeceğine emindi. Ayak sesleri bir insanın duyabileceği kadar yükseldiğinde gözlerini açtı. Cılız bir ışıkla aydınlatılmış tünelin duvarına iki biçimsiz gölge yansıyordu. Kris elinde olmadan gerilemeye çalıştı, gölgelerden hoşlanmıyordu. Çok geçmeden gölgeler iki erkeğe dönüştü. İkisi de baştan aşağı simsiyah giyinmişti.

 Beyaz tenleri, hareket ediş tarzları ve yüz hatları o kadar benziyordu ki birinin saçı mavi değil diğerininki gibi pembe olsaydı Kris onları klon sanardı. Kardeşler, diye geçirdi içinden. Vampir kardeşler. Ne kadar kendilerinden emin görünseler de henüz kırmızılaşmamış gözleri, altındaki mavi damarları gösteren yarı saydam tenleri ve ortaya çıkmış 'küçük' köpek dişleri yaşlarını ele veriyordu. En fazla yüz yaşındaydılar. Aslına bakılırsa Kris de daha 76 yaşındaydı ama onda bu iki vampirin ölü damarlarında akmayan bir şey vardı: Asil kan.

 O bir vampir olarak doğmuştu, yani sonradan dönüştürülmüş bir sıradan değildi. Rose vampirleri camiada asırlar boyunca korumayı başardıkları saf kanlarıyla bilinirlerdi. Soylarına hiç insan kanı karışmamıştı. Pembe saçlı olan "Demek prensimiz uyanmış," diye şakıdı alayla. Çatlak sesi ilk önce bulundukları birkaç tünelin ortak noktasında, sonra da birer birer tünellerde yankılandı. "Sizi daha iyi bir yerde ağırlamak isterdik ama şimdilik bununla idare etmek zorundasınız." Kris cevap olarak sadece gözlerini devirdi. Ağzına tıktıkları kumaş iyice uzayan dişlerine öyle bir baskı yapıyordu ki kafasının patlayacağından korkmaya başlamıştı. 

 "Zevzekliği kes Jack, o bir asil unuttun mu? Ona bu kadar yaklaşmaman gerekiyor." O sırada bir uzaylıymış gibi eğilmiş Kris'i inceleyen 'Jack' ağzındaki kumaş topağını dürtükledi. 

"Ama şu dişleri görmen lazım!"

 "Dur!" 

 Ama Jack çoktan ağzındaki kumaşı çıkarmıştı. Kris hayatında hiç bu kadar rahatladığını hissetmemişti. Hatta abisiyle girdiği iddia yüzünden iki hafta susuz kaldıktan sonra avlandığında bile. 

"Benden ne istiyorsunuz?" diye homurdandı çenesini birkaç kez açıp kapatarak kaslarını rahatlattıktan sonra. 

 "Biz mi? Biz bir şey istemiyoruz, ama patr-" 

 Jack sözünü bitiremeden mavi saçlı kardeşi Kris'in bile hareketlerini yakalayamayacağı kadar hızlı bir şekilde üstüne atlamıştı. Kardeşinin karnına oturup ağzını eliyle kapadı. 

"Eğer bir şey daha söylersen dilini koparırım."

 "Ah, hayır. Öldüreceğim kişilerin sağlam olmasını tercih ederim."

 İki vampirin aksine Kris sesin geldiği yöne dönmedi. Zaten kurumuş olan ağzına kum atılmış gibi hissediyordu, bütün tüyleri diken diken olmuştu ve burnu, her an kan ağlayacakmış gibi zonklamaya başlamıştı. Vücudunun sadece sesine verdiği tepkiler bile bu kadar kötüyken ona bakmayı kaldıramazdı. 

"Tanrım," diye fısıldadı ıslık gibi titrek ve tiz bir sesle. 

 Geri dönmüş. Onca yıldan sonra...geri dönmüş "Sen nasıl...İplerin-" 

 Mavi saçlı olan hala orada olup olmadığını kontrol etmek için Kris'e döndü, bordo gözlerinde panik ve yaşadığı karışıklık parlıyordu. 

Tekrar "Nasıl..?" diye mırıldandı. 

 Misafirleri bütün kanalizasyonda yankılanan korkunç bir kahkaha attı.

Rose İkizleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin