1 ¤ Kader

52 5 4
                                    


" Bölüm 1 (Gerçek kader)

Kaderimi değiştirebilirim diyen insanlar aslında kendini kandıran insanlardır. Çünkü kimse kaderini değiştiremez.
Mesela siz bir altın yüzük almak istediniz ama baktığınızda gümüş yüzük daha çok hoşunuza gitti ve gümüş yüzüğü aldınız. Peki sizin kaderiniz değişti mi? Eğer bu soruyu kendinize sorduğunuzda evet cevabı alıyorsanız -ki okuyanların %90 i evet cevabını veriyor- sizde kendinizi kandırıyorsunuz. Sizin asıl kaderiniz altın yüzük için gidip gümüş yüzük almaktı."

Bu yazıyı okuduğumda ayracımı ikinci bölüme koyup kitabı kenara attım. Bunca zamandır kaderimi değiştirebilirim yalanına inandığımdan dolayı farklı seçimler yapmıştım. Sırf annemler özel okula gitmemi istediği için çok çalışıp oturduğumuz ildeki en yüksek devlet okulunu kazandım. Kaderimi değiştirdiğimi düşünmüştüm ama benim kaderim zaten buydu. Her tarafı beyaz olan odama baktım. Duvarlar bile kırık beyazdı. Beyaza aşık insandım. Beyaz hayatımın anlamı olan renk idi.

Dolabımın yanındaki bembeyaz uçurtmaya baktım. Uçurtma şenliğine 2 gün kalmıştı. Bugün günümü bu muhteşem esere ayırmıştım. Amacım birinci olmak değil sadece göze güzel bir görüntü göstermekti.

Lisemizin tek güzel yanı arada birde olsa şenlik yapması ve şenlik olduğu gün okulun tatil olmasıydı.

Son zamanlarda kendi beyazımda kaybolup arkadaşlarımı çok fazla ihmal etmiştim. Kendi beyazım saf ve temizlik iken arkadaşlarım için beyaz özgürlüktü. Onların özgürlüğü.

Bu yüzden uçurtma şenliğinde sosyalleşip biraz insan görmem gerekiyordu.

Telefonumun mesaj sesiyle kalkıp şarjdan çıkardım. Mesaj atan kişi sınıf başkanımızdı.

"Değerli sınıf üyesi, iki gün sonra yapılacak olan uçurtma şenliği yarına çekilmiştir. Bütün sınıf üyelerinin orda bulunması zorunludur. Sevgilerimle Ahsen başkan."

Okuduğum mesaj yalan olamazdı çünkü sınıf başkanımız onun tabiriyle sınıf yöneticisiydi ve aynı zamanda ciddiliğin başkanıydı. Aslında erkene alınması iyi olmuştu. Yarın üç ders matematik dersi vardı ve bilin bakalım kimin en sevdiği(!) ders matematikti? Tabiki benim.

Sedayı arayıp sabah buluşmak için saat sordum ama sorduğuma pişman olacağım şekilde telefonu açmıştı.

" Cemre hanım bizi ararmış. Telefon bile heyecanlandı." Telefonun arkasından başka bir kıkırdama geldi. Yanlız olmadığını anladım.

"Kapatayım istersen. Yarın uçurtmanı tek uçurursun canım arkadaşım."

Bu tehtidime karşılık homurdandı.

"3 gündür okula gelmiyorsun ne olduğunu da mı merak etmiyorsun?"

Ben ne zaman okula gitmesem çok önemli birsey olur zaten ama bu sefer önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum. Dönem yeni başlamıştı ve daha konu işlemeye bile başlamamıştık.

" Merak etmeli miyim?" Diye yanıtladım sorusunu. Genelde sorulan soruya tekrar soru ile cevap vermezdim fakat bu sefer ne olduğunu anlatmaması için direniyordum.

"Bak şimdi-" demesiyle bakamam çünkü telefondasın dedim ama içimden. "Pazartesi günü yeni bir çocuk geldi okula adı Ceyhanmış sanırım. Ahsen ile çok yakınlar. Ben birlikte olduklarından şüpheleniyorum. Sınıfta sadece Ahsen ile konuşuyor."

Ufak bir boğaz gıcırdatmasıyla dinlediğimi farketmesini sağladım.

"Adının Ceyhan olduğuna emin misin?"

Erkekte ilk defa Ceyhan ismini duyduğum için şaşırmıştım.

"Ceyhun da olabilir. Tam duyamadım ve birde büyük haber var. Biricik öğretmenimiz, canımız, kanımız, sınıf hocamız sabahtan bütün uçurtmaları toplayıp oy verecekmiş. Sınıf birincisi seçilecek yani. Sahi sen yaptın mı ?"

Odaya giren anneme baktım. Yemek vaktinin geldiğini söyledi ve dışarı çıktı.

"Evet, yaptım. Şimdi yemek yemeye gitmem lazım. Yarın görüşürüz. Sabah 8'de okulda olacağım."

Görüşürüz dediğini duyduktan sonra telefonu kapatıp yemeğe indim. Babamın kızgın bakışlarına maruz kalarak kendi sandalyeme oturdum.

"Bugün okula çağırdı müdür. Meğerse küçük hanım 3 gündür okula gitmiyormuş ve devamsızlığı 9 gün olmuş. Bu evde neden kimse benden izin almıyor ben burada bahçe süsü müyüm?"

Normalde olsa babamın bu kurduğu cümleye çok gülerdim. Fakat ciddi olduğu için sessizce susup dinledim.

"3 günlük izin aldım. 6 güne düştü. 7 olduğu anda kendini özel okulun kapısında bulursun."

Son söylediklerinden sonra masadan kalkmaya çalıştım. Fakat babamın delici bakışlarından sonra mecburen oturup yemeğimle oyalandım.

Yemeğim bitince yavaşça odama çıkıp kendimi yatağıma bıraktım. Yorucu bir gün olmuştu. Elime aldığım kitap ile bölüm ikide olan ayracımı kenara koydum. Kitap tamamen benim düşüncelerimin tersini söylüyordu. Bu düşüncelerle uyuyakaldım.

Sabah uyandığımda elimde kitap hâlâ duruyordu. Telefonumdan saate baktığımda okula gitmeme 1 saat vardı. Hemen yataktan kalkıp üstüme beyaz bir gömlek ve altıma da siyah bir pantolon geçirip aşağıya indim.

Masada güzel bir kahvaltı vardı. Oturup kahvaltı etmeye başladım. Meyve suyundan aldığımda telefonumun zil sesi kulağımda yankılandı. Hızlıca telefonu elime alıp yeşil butonu kaydırdım.

"Günaydın." Dedi neşeli erkek sesi. Sesi tanıdık geldi ama kim olduğunu çıkaramadım. Numaranın da kayıtlı olmaması tanımadığım biri olma ihtimalini arttırıyordu.

"Sanada Günaydın." Diye cevapladım.

"Numaramı yeni aldım haber vermek istedim. Sesimden tanıyamadın sanırım ?"

Doğruyu söylemek gerekirse tanıyamamıştım. Ama Emir olabileceğini düşünerek; "Emir sen misin?" Diye cevap verdim.

"Evet, tabiki benim. Bir an tanıyamadığını düşündüm."

"Tanıdım da sen niye numaranı değiştirdin ki ?"

Sondaki ki yi uzatarak söylemiştim. Neden öyle söyledim bilmiyorum ama sanırım Seda'dan alışkanlık olmuştu.

"Aslına bakarsan o kadar da önemli degil. Annem ile babam ayrıldı Cemre ve annem ile taşınıyoruz. "

Bir yandan salamı ağzıma atıp öbür yandan ise meyve suyundan içtim. Ağzımdakiler bitince konuşmaya başladım.

"Hadi ya nereye taşınıyorsunuz ?"

"Sizin sokağa."

İlgi alanım zeytin ve salam iken duyduklarım ile çatalımı tabağımın kenarına bıraktım.

"Sen küçükken de hep böyle şakalar yapardın. Sonra oyuncaklarımı alıp kaçırdın ama biz şaka yaşını artık geçtik Emircik."

"Ben ciddiyim."

Beyaz KaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin