-Heyy benimle ne derdin var?
Ama kimse yoktu...
------------------------------------------------
Önümden biri geçti. Hızla döndüm. Korkuyordum. Bu baş ağrısı nereden çıktı şimdi?
-yakında seni alacağım.
Ne? Oda kim?
-sende kimsin?
-yakında tanıyacaksın.
-Ne? Bana kendini tanıt.
Cevap yoktu. Midem bulanıyordu. Bu kan kokusu da ne? Kaldırıma çöktüm ve sakinleşmeye çalıştım.
Yüzünü göstermemişti. Beni nereden tanıyor?Ne istiyor?
Saate baktım. işe geç kalmıştım. Ayağa kalkmaya çalışırken başım dönmüştü. Tutunarak ilerlemeye devam ettim.
İş yerine geldiğimde patron çok kızgındı.
-Rose bu kaçıncı?
-Özür dilerim patron.
-İşinin başına. bugün mesaiye kalacaksın.
Hay aksi. Ne lanet bir gün böyle.
içeri girdim, önlüğümü taktım ve sipariş almaya başladım. Birkaç kişinin siparişini yanlış götürmüştüm. Ve patron gözleriyle beni deşmek üzereydi. Bugün neden dalgınım bu kadar? O ses hep kafamın içinde dönüyordu. "yakında seni alacağım."
-Rose!!! 6 numaralı masa!
Ayyyh bugün cenazem çıkacak sanırım.
6 numaralı masaya hızla gittim. 3 aydır hergün buraya gelip aynı şeyi sipariş eden adam.
-tahmin edeyim. votka ve limon :)
-hayır. sadece az şekerli kahve.
Yüzünü bana dönmüyordu. Ama burdan bakılırsa yakışıklı olduğu kesin. Hem bu ses. Bu tok erkeksi ses. Çok tanıdıktı.
Ah hayır olamaz. O olamaz. Bu kadar kısa sürede benden önce gelmiş olamaz. Sesi benzettim sanırım.
Kahveyi getirmiştim. Hala yüzüme bakmıyordu. Bir anda kafasını çevirdi.
-Bakıyorum
-Anlamadım efendim.
-yok bir şey.
Ve kalkıp kasaya gitti. Kahvesini içmemişti. Kahveyi aldım. Altında bir not vardı. Nottan başımı kaldırdım ama gitmişti.
Kimsin sen..
Nota tekrar baktım. Yazısı kusursuzdu.
1 hafta sonra görüşürüz..Benden haber bekle..
...