Uyumalıydım, sadece uyumalı. Düşüncelerimi aralayıp kendime dönüş yapmalıydım bu aralar. Koca bir yaz tatili vardı önümde.
Ne yapacaktım?
Susturamıyorum sesimi. Her gecem aklımı yitirerek mi geçecek? Uyu sesim. Uyu ki kaybolmayayım her bir belirsizlikte. Ne desen nafile.
Bana sanki her yer çıkmaz sokak...
∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞
Güne tüm somurtkanlığımla başlıyorum yine. Adeta farklı bir yüz belirmiş aynamda. Güneş penceremden yüzüme çarptıkça bakmaya çalışıyorum gölgede kalanlarıma.
Her yer dağınık.. Odam dahi, aklım, fikrim, her şeyim dağınık. Derli toplu gözlerle süzüyorum dört bir yanımı..
Son gününde dahi geç kalabildiğim bir okul. Her zaman yaptığım gibi. Elime ne geldiyse giyindim o an. Ne fazla, ne eksik. Olduğu kadarıyla bendim odamdaki. Apar topar çıktım evden. Acele ederken bile aklım başka yerlerde geziniyordu ne büyük yetenek. Arkadaşım Sezin'in aramasıyla ürperdi dalgınlıklarım..
-'' Nerede kaldın?'' diyerek çıkıştı daha açar açmaz.
-'' 5 dakikaya oradayım''.
-'' Okulun karşısındaki çay bahçesinde bekliyoruz''.
-'' Sen ve sıkıcı arkadaşların.. 5 dakika daha gecikebilirim aslında.
-'' Ukte var yanımda. Tüm yıl öve öve bitiremediği erkek arkadaşıyla tanışacakmışız nihayet, acele et.
-'' Ben sonra uğrarım'' demeye kalmadan kapattı.
Ne dediysem, ne yaptıysam anlatamadım Sezin'e. Garip bir şekilde aynı ortamda bulunmak istemiyordum onunla, rahatsızlık veriyordu. Yeni aldığı yazlık evleri, parmağında oynattığı sevgilileri, anlat anlat bitiremediği ilgiden, sevgiden yoksun ailesi... Okul hayatımın bir parçası oldular. Ne büyük kayıp.
Bu tatil hepimize iyi gelecek gibiydi..
Bulundukları yere geldim. Her zamanki gibi ortamda samimiyetsiz bir koku vardı. Hepimiz aslında hiç olmadığımız kadar biz değil, hiç olmadığımız karakterlerdeyiz yine. Ukte, başını kaldırarak:
-''Az kaldı, geliyor'' dedi.
-'' Hoş buldum Ukte.''
Bir kaç dakika bekledikten sonra,
-''Geldiiiiii'' diyerek yüksek bir sesle uyarı verdi sağa sola. Ayağa kalktı dürterek. Hafiften başımı kaldırdım, gözlerimi yüzünde asılı bıraktım bir ara çocuğun. Kala kaldım öylece. Ellerim titriyordu. Göz yaşlarımı boşaltmaya ramak kala elini uzattı. Kalbimdeki bu ağrı da neyin nesi? Ölüyor muydum? Sezin'in sesiyle toparlayabildim ancak:
-'' Aramızda değil şuan''
Ukte'nin gülüşleri... Allah'ım göğsüm sıkışacak gibiydi.
-''Merhaba'' diyebilme cesaretinde bulunabildim sonunda. Oydu işte, benim masum adamım. Nasıl olur?
Hep mi çıkmaz sokak, hep mi uçurum?..
Farkında olmaksızın gözlerine ne kadar esir olmuşsam, bir an karşılaştı bakışlarımız. İsyan vardı gözlerimde, anlamaya çalışıyordu. Dayanamadım. Okula geçmem gerektiğini söyleyerek kalktım masadan. Arkamdan:
-'' Akşam 9'da görüşüyoruz unutma'' denildi.
Dönemedim bile. Uzaklaştıkça sesler daha da yükseliyordu sanki kulaklarımda. Uzaklaşmaya çalıştıkça ardımdan geliyordu. Yağmur yağmalıydı, yağmalıydı ki damlalara karışmalıydı gözyaşlarım. Bıraksam kendimi, yıkılsam öylece.
-'' Durun bakalım Bayan '' dedi biri karşımda dikilerek.
Çocukluğumdu o benim, halden en iyi anlayanımdı, Tümay.
Baka kaldım şaşkın yüzüne. Diyemedim ki ölüyorum diye. Sustu, sustu ve öylece gitti. Anlamış olmalıydı halimden. O beni anlıyordu da ben yarasına derman olamıyordum çocukluğumun, yapamıyordum. Bugün çok fazlaydı bana, kaldıramıyordum.
Aklım başka yerlere uğruyordu, ayaklarım başka yerde.
Ukte... Ukte bıraktın yüreğimde..
Eve nasıl gelebildim bilmiyorum, yine beraberimde bir çok düşünce ile. Anlaşılan bu gece de uyku yoktu bana. Odamın kapısını açmak ilk kez bu kadar zor gelmişti. Neyim var, neyim yoksa hepsi bu duvarlara sinmiş.
Yaralarım, gülüşlerim, ilk heyecanım, son deyişlerim...
Neyim varsa burada sakladım, burada yaşadım. Dili olsa da konuşsa duvarların. İsyan etse karşımdaki ayna, söylense bana yatağım, üzerini kapattıklarım...
Gün boyu yataktan çıkmadım. Penceremin kenarından gelip geçenleri izledim sessizce. Ta ki Sezin belirene kadar. Ulaşamayınca eve gelmiş olmalıydı. Kaç kez vuruldu kapım sayamadım, açmadım da. Bekledi ve gitti.
İnsan ilk kez gördüğü birine bu denli bağlanır mıydı bilemiyorum ama sanırım deliriyordum. Bir yer keşfetmiştim, akşamları kıyısında yıldızları seyrettiğim. Orada buldum kendimi. Benden başka misafiri yoktu sanırım. Nasılsa herkes mutlu, herkes halinden memnun görünüyordu. Dünya'nın tüm derdini ben yüklenmiştim sanırım. Öyleydi herhalde..
Düşünüyorum da bir yıldız olsam, büyük ve parlak olmayı mı seçerdim, yoksa oradan oraya kayıp, savrulmayı mı yok olmayı mı? Buraya geldiğimde aklımı kurcalayan tek soru.. Ama bir gün cevabını da bulacağım tek soru.
Kimilerinin gözlerinde parlamak isterdim aslında, kimilerinin kayan mutsuzluklarının bir parçası olmayı belkide.
Ama birinin dileği olmak isterdim mesela. Elini gökyüzüne uzatsa toplayabilecek kadar hayali, gülüşleri olmayı dilerdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAKRA
Teen FictionYaşanmış bir hikayenin başlangıcındasın bilinmeyenim... Birinin hayatını hissetmek, ona dokunmak ister misin ? Evet, öyleyse kapat gözlerini, tut ellerimden. Ayak izlerimi, iç sesimi takip et... YAZARKEN ÖLECEKMİŞ GİBİ H...