Elit insan diye bir şey yoktur. Kendini geliştirmiş, kendini geliştirmemiş ve kendini geliştirememiş insan vardır.
Anlatacağım şeyler basit. Sizin her zaman aklınızda olan, bunları okuduğunuz zaman bunları biliyordum zaten neden yazıyorsun ki diyeceğiniz şeyler. Sadece beyninizin bir köşesinde ki kabuklanmış yarayı koparıp aklınıza getirmek istiyorum. İnsanların genel haline bakın. Yeni, markalı ayakkabılar, lüks telefonlar, pahalı eşyalar, zengin arkadaşlar vesaire. İstedikleri Şeyler genellikle budur. Bu insanlarda genellikle Starbucks, Burger King te takılıp Zara, Adidas (çok zengin mağazaların adını bilmiyorum kusuruma bakmayın) gibi yerlerden alışveriş yaparlar. Bu nedenle toplum onları "elit, kaliteli insan, nezih" statüsüne sokar. Bir düşünsenize toplum insanları bu şekilde yargılayarak zaten kendi arasında kast sistemini uyguluyor. Nasıl işliyor biliyor musunuz? Gelin bildiklerimi anlatayım.
Para, Patron, Devlet. Para patronu yönetir, patron devleti. Ne alaka diyebilirsiniz. Bazı şeyleri anlamak için atomlarından başlamak gerekebilir. Insanlar sürekli daha fazlası için çalışır. Daha fazla ev daha fazla araba daha ve daha... Daha fazlasına sahip olduklarında ona göre davranacaklardır (Toplumun belirlediği kurallar vardır. Bir fakirin yapacağı, bir orta hallinin yapacakları ve zenginin yapacakları bellidir ve toplum tarafından hazırlanmıştır.) Bu yüzden onlar Starbucksta takılıp Adidas'tan giyinirler. Bunu tartıştığımıza göre şimdi gerçek elitlik kavramına geçmek istiyorum.Elitlik dediğimiz olay başta dediğimiz gibi kendini geliştirmiş insandır. Parayla alakası yok parayı unutun. Para elle tutulabilir bir eşyadır ama bilgi sahibi olmak her şeyden ötedir. Kültürel, tarihi, edebi vs. bunlar hakkında bilgi sahibi olan tanıdıklarınızı düşünün. Topluma gerçekten yararları vardır. Nerede, nasıl konuşulacağını gayet iyi bilirler ve takdire şayan insanlardır. Toplumdan farklıdır. %1'lik kesimin toplumdan istediğinden farklıdır. Hepimiz takdir ederiz ama öyle olmak için hiç emek vermeyiz. Zaten öyleyiz ya. (!) Devlet meselelerini bile okey masasında 5 dakikada çözümleyebiliriz. Bu insanlarla muhabbet etmekten bile zevk alırsınız. Öyle olabiliriz, olmalıyız. Not olarak böyle insanların içinde bir istek vardır. Olanak vardır veya azdır ama başarabilirler.
Kendini geliştirmemiş insanlarla ilgili konuşulacak pek bir şey olduğunu sanmıyorum. Açıkça belli ettik zaten ilk paragrafta. Starbucks, Adidas, Burger King...
Kendini geliştirememiş insanların gerçekten olanağı yoktur. Emin olun bunu isteyen içinde olan fakat bunu ikinci planda tutmak zorunda kalan insanlardır bunlar. İlk önce karınlarını doyurmaları gerekir. Karınlarını doyurmaları için de %1'lik kesimin isteğini yapmak zorunda kalırlar nefret ederek. Geleceklerini, sigortalarını ve emekliliklerini düşünmek zorundadırlar. Karınlarını doyurmadan beyinlerini doyuramazlar. Bir lise, bir üniversite, bir diploma, bir iş, emeklilik ve ölüm. Düşünebildikleri tek şey para kazanıp kendini (varsa ailesini) doyurmak olduğu için buna fırsatları olmaz. En güzel örnek Fabrika yazımda zaten mevcut. O yüzden "Kendini geliştirememiş" kısmını bitiriyorum.
Canınızı daha fazla sıkmamak için.
![](https://img.wattpad.com/cover/45922525-288-k133744.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fabrika
Non-FictionMerhaba. Burada size birkaç şeyden bahsedeceğim. Televizyon dizilerinden, vampir adamlardan, toz pembe zenginlerden değil. Tamamen gerçeklerden. Keyifli okumalar diyemeyeceğim çünkü okuduğunuzda keyfiniz kaçacak.