Eve geldik. Annem anahtarla kapıyı açtı. Salonun ışığı yanıyordu.
"Işığı söndürmedin mi Kumsal?" dedi. Işığı söndürmüş olduğumu söyledim. Salona girdik. Masanın üzerinde on yirmi kağıt,kağıt-
larla uğraşan babam. Dolunay çoktan uyumuştu. Babam beni gördü ve hoşgeldin dedi. Ağzımız açık kalmıştı.Sabahın sekizi... Önce telefondan arama sonra da saatin zili. Zili durdurdum. Telefonu açtım.
"Alo, Kumsal hastaneye gelir misin?"
"Tamam Savaş!" Hastaneye gittim. Ejder'in odasına girdim.Yata-
ğın yanına oturdum. Konuşmaya başladım.
-Biliyor muydun bu hale geleceğini? Ben bilmiyordum. Seni böyle görmek çok üzücü. Nasıl bu hale geldin benim biricik
Dragonum, dedim. Arkadan bir ses "O da istememiştir kavga etmek. Ben de istemedim çünkü. Durumu ağır ve bir ay daha durmalıymış. Bu daha kötü." dedi. Savaş'tı bu."Evet o da istemedi"
dedim. Telefonuna mesaj geldi Savaş'ın. Bir dakika istedi ve odadan çıktı. Mesaj:
LÜTFEN BENİ KIRMA VE DEDİĞİM YERE GEL!
Gönderen:Dolunay Acar. Mesajı ister istemez gördüm.Kardeşim hesap vericekti evde bana. Kimse su yeşiline dokunamazdı!