"Fakat kraliçem, biliyorsunuz ki ben bir erkeğim.Beni küçüklüğümden beri kız gibi yetiştirdiniz.Ben de artık erkek olmak istiyorum.Lütfen ülkemiz için savaşmama izin verin."
İhtişamlı odasındaki kraliçenin önünde başı eğik bir şekilde konuştu.Bir yandan da güzel elbisesini çekiştiriyordu.Bazen yırtmak istese de etrafta öyle gezemeyeceğini biliyordu, ayıptı.O kraliyet ailesindendi.
"Her yerde "erkeğim" deme Luhan.Biliyorsun ki kralımız bunu bilmiyor.Birinin kulağına giderse, kralımız ilk önce beni öldürür.Anneciğinin ölmesini istemezsin değil mi?O yüzden o çeneni kapalı tutmaya bak."
Luhan annesinin bir şeytan gibi açılmış gözlerine dolu gözlerle baktı.Neden bu kadar insafsız olduğunu anlayamıyordu.
"Kralımız beni bir lordla evlendirecek kraliçem, ve o lord düşman köylerini yağmalayarak onursuz bir insan olduğunu göstermiş bulunmakta.Soylu bir aileden olduğunu söylerek babamın himayesine girdi fakat onda sadece bir haydutun izlerini görüyorum.Lütfen kraliçem, ben onunla evlenemem.Hem biliyorsunuz ki ben er-"
"Kes sesini!Emin ol seni bu halinle bile kabul edecektir.Çünkü o çok güçlü bir lord ve tek istediği şey daha güçlü olmak.Bu sayede kralın kızıyla(!) evlenecek ya!Her dediğimizi yapmak zorundasın.Ben senin kraliçenim."
Annesi güç aşığı gibiydi.Kendi çocuğunu düşünmeyen birisiydi ve Luhan bunu anlayalı yıllar olmuştu.
"Anne, lütfen..."
Kraliçe odadan sinirle çıktığında Luhan hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.Doğduğu andan beri herkese kız olarak tanıtılmıştı Luhan.Bir Çin prensesiydi.Sarayda nedime kıyafetleriyle gezerken kaledeki askerlere imreniyordu.O da ülkesi için bir lord olabilirdi.Tabi eğitilme şansı olsaydı..Fakat o el işleri öğrenmişti ve kendini bile koruyamayan bir insandı.Sonuçta etrafı muhafızlarla sarılı bir nedimeydi değil mi?O da bir erkek olarak kılıç kullanmayı, ok atmayı, atı üzerinden saldırmayı istiyordu.Belki savaş kötüydü ama gerçek bir erkek gücünü savaş alanında göstermekten çekinmezdi.Erkeklik gururunu göğüslerini büyütmek için içini doldurarak yitiriyordu.Böyle olmaktansa bir kale kuşatmasında can vermeyi isterdi.Ve evet hâlâ içinde erkeklik gururu vardı.
Fakat bir şansı vardı.Saraydan kaçıp başka bir bölgeye gidip orada yaşamını sürdürebilirdi.Kendi ülkesi bunun için uygun değildi çünkü her şekilde onu bulurlardı.Tek çaresi, düşmanları olan Joseon Krallığına kaçmaktı.Ülkesinin çevresindeki dilleri sarayda öğreniyorlardı.Bu da onun bir avantajıydı.Gerçekten buradan kaçmalıydı fakat ne yapacağını bilmiyordu.Kaçarsa bir daha asla geri dönemeyebilirdi.Savaşamasa bile hala geç olmadığını düşlüyordu.Öğrenebilirdi.
O bir erkekti.Kız kıyafetlerinden kurtulup bi muhafızın kıyafetlerini çalar ve saraydan at çalarak buradan çıkabilirdi.Fakat etrafta sürüyle muhafız vardı ve hepsini atlatabileceğinden şüpheliydi.Bir elçi gibi davranabilirdi.
Planını bulmuştu.Artık tek isteği her şeyin hayal ettiği gibi gitmesiydi.~~~~~~
"Lordum, köyünüzden sığır çalan haydutları yakaladık.Ne yapmamızı önerirsiniz?"
"Ceplerini yoklayın.Daha kimleri soyduklarını öğrenmek için iyice zorlayın.Ben ormana avlanmaya çıkacağım.Hepiniz tetikte olun.Çin sınırına yakın duruyoruz ve dikkatli olmamız lazım.Gözcüler herhangi bir tehdit görürlerse herkes hazır olmalı, anlaşıldı mı?" dedi Lord Sehun.Belinde kılıcı, elinde de okuyla yayı vardı.
"Siz de ormanda dikkatli olun lordum.." diyerek uzaklaştı asker.
Lord Sehun, Joseon Krallığının en güvenilir derebeylerindendi.Düşmanlarına karşı zalimdi fakat asla onursuzluk yapmazdı.Krallığına her zaman sadıktı ve askerlerini bile düşmanlardan korurdu.
O muhteşem savaş ve dövüş yeteneklerine sahip, bütün nedimelerin hayal ettiği bir erkekti.Fakat babasının ölümü ve annesinin babası için ağlarken can verdiğini düşündükçe, değil bir nedimeyle birliktelik yaşamak, bir dostu olmasında bile korkuyordu.
Havaya baktı Sehun, hava hafif yağmurluydu.Ok yayını gevşek tuttu ve ormanda ilerlemeye başladı.Yerdeki izleri takip ederek bir geyik sürüsüne ulaştı.Aralarından askerlerine ve kendine yetebilecek büyüklükte bir geyik seçti ve okunu ona doğru gerdirdi.Tam o anda geyik onu gördü ve koşmaya başladı.Sehun'un attığı ok geyiğin bacağına saplanmıştı.Diğer geyikler çoktan uzaklaşmıştı.Sehun ayak bileklerine bağlanmış, babasının hatırası olan keskin çift hançeri çıkardı ve geyiğe doğru koşmaya başladı.
İyi olduğu bir şey daha vardı, o çift bıçak ustasıydı.Onun kadar iyi kullananına rastlanmamıştı bu silahı.
Geyik daha fazla acı çekmesin diye boğazını keserken yağmurun şiddeti artmıştı.Askerleriyle dışarıda kamp kurmuşlardı ve yağmur kamp alanını talan edebilirdi.
Sehun geyiği sırtına yüklendi ve kamp alanına geri dönmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAGGER
FanfictionOrtaçağın mükemmel ama bir o kadar da ıstırap dolu toprak kokusunda, bir savaşın ortasında krallık için atılan okların arasında Eros'un da okunun olacağını kim bilebilirdi?