Bölüm 2

554 54 13
                                    

Sehun alaycı gülümsemesini takındı.Bir çocukla kimse uğraşamazdı.
"Defol git küçük.Benim ekibim sadece gerçek savaşçıları kabul eder."
Sehun karşısındakine küçümseyici bakışlar atarken acımasızca konuştu.Karşısındaki beden savaşamayacak kadar narindi.
"Ben savaşabilirim, eğer öğretirseniz." dedi Luhan.
Askerler alayla gülerken Sehun da kahkaha atmıştı.
"Üzgünüm küçük, bizim ufak tefek çocuklarla harcayacak vaktimiz yok.Kendine başka bir sığınak bul." dedi Sehun kaşlarını çatarak.
"Lütfen, size rahatsızlık vermem.Beni yanınıza alın, lütfen." Luhan yalvardı.
Sehun sinirle Luhan'ın yanına gitti ve çenesini kavradı.Bu çocuk fazla oluyordu.Kendisinin kim olduğunu bilmiyor gibiydi.Sehun böyle insanlara yardım ederdi evet, ama kimseyi ordusuna alamazdı.Zaten şu an sadece basit bir keşif ordusunu yönetiyordu.
"Bak velet, yakında Çin'e karşı bir sefere çıkacağız ve senin de bir Çinli olduğun belli.Yani bir casus olabilirsin?"
"Ben casus değilim.Ben Çin'den kaçtım.Orada doğmuş olabilirim ama gaddarlıkları yüzünden kendimi oraya ait görmüyorum.İzin verin sizinle olayım." Luhan ağlarcasına konuştu.Yapabileceği tek şey yalvarmaktı.Sehun Çinli çocuğun hüznünü hissetmiş gibiydi.Basit bir Çinli gibi gözükse de çok fazla şey yaşamış, görmüş gibi konuşuyordu.Sehun ona acıdı.Hata yapacak olsa bile ordusuna almak istedi.Joseon'a döndüklerinde çocuğu eğitebilecek zamanı bulabilirlerdi.Şimdilik sadece yanında durmalıydı.
"Bana yeteneklerinden bahset." Sehun'un sesi kesin ve sertti.Bu Luhan'ın bir şansı olabileceği anlamına geliyordu.
"Adım Luhan.Yara bakımı yapabilirim, hızlı koşarım," Luhan'ın aklına bir şey gelmiyordu.
"Başka?" dedi Sehun.Kahkaha atmak istiyordu şu an.
"Ben daha çok nedimelerin bildiği şeyleri biliyorum.Şiirler, danslar, şarkılar..." Luhan başını eğince askerlerin kahkahasını duymuştu.
Sehun gülerek "Başka?" dedi."Sen savaşmayı bilmez misin Luhan?"
Luhan başını kaldırınca üstüne bir kılıç fırlatıldı.Luhan kılıçtan kaçarak Sehun'a baktı.
"Al o kılıcı ve benimle dövüş."dedi Sehun.Luhan yavaşça ağır kılıcı eline aldı ve beklemeye başladı.Ne yapacağını bilmiyordu.
Sehun daha kılıcı bile tutmayı bilmeyen çocuğa gözlerini devirdi.Sehun hayatı boyunca kılıçla yaptığı en yavaş hamleyi Luhan'ın üstünde denedi.Luhan ona doğru yaklaşan kılıcı zorlukla karşıladı.Sehun'un bir sonraki hamlesi son derece hızlıydı ve Luhan boğazına değen demirle gözlerini irileştirmişti.Sehun göz devirme isteğini zorlukla bastırdı.Bir kere ona şans vermişti, geri dönemezdi.
"Bu çocuğun eline kendini olası zor durumlarda koruması için sadece hançer verin ve hiçbir savaşa katılmamasını sağlayın.Yaralandığınızda Luhan'ın yanına gidin o sizi tedavi edecek." diye gürledi Sehun askerlerine.En azından bu kadarını yapabilirdi.

Herkes kamp alanına geri döndüğünde çadırlarıyla uğraşmaya başlamışken Luhan, Sehun'u takip ediyordu.
"Ben nerede kalacağım?" diye sordu Luhan.
"Herhangi bir çadıra kıvrıl.Kimse sorun etmez."dedi Sehun umursamazca.
Askerler çadırlara dağılırken Luhan da bir çadıra kıvrılıp uyumaya çalıştı.
Sehun lord olduğu için çadırda tek kalıyordu fakat askerleri bir çadıra ne kadar asker sığarsa, o kadar kişi kalıyorlardı.
Luhan çadırda uyumaya çalışırken askerlerin horlamasına daha fazla dayanamayarak kendini dışarı attı ve kamp ateşinin yanına gitti.Saç derisi topuz yaptığı saçları yüzünden acıyordu.Eğer saçlarını toplamasaydı onu gerçekten kadın sanabilirlerdi.Küçüklüğünden beri uzatıyordu saçlarını Luhan.Aklına annesinin saçlarını örmesi gelince sinirle saçlarındaki çubukları çıkardı ve dalgalı uzun açık kahve saçlarına baktı.Buradaki en uzun saçlı kişi Luhan olmalıydı.Askerlerin-Sehun da dahil-çoğunun saçları kısaydı ama saçları omuzlarına gelen askerler de vardı.Luhan'ın saçları ise beline geliyordu.Şu an elinde ayna ve saç fırçası olmasını istedi Luhan.Sonuçta kız olarak yetiştirilmişti, ne kadar tuvaletini ayakta yapsa bile.
"Bu ne..." Luhan arkasından gelen kısık sese döndüğünde Sehun'un üstsüz vücuduyla karşılaştı.Sehun hızla Luhan'ın yanına geldi ve Luhan'ı yere atarak kendini de Luhan'ın üstüne konumlandırdı.
"Seni yalancı, demek bir kızdın ha?" dedi kimsenin duymaması için kısık sesle.Luhan'ın zırhını çıkarırken sinirden damarları çatlayacakmış gibi hissediyordu.Neden böyle yaptığını da bilmiyordu.Onun vücudunu görmek utandırıcı bir şey olacaktı, her ikisi için de.Luhan korkup kaçabilirdi ve kendini tecavüze uğramış gibi hissedebilirdi.Sehun kendini durdurmaya çalışsa da başaramadı.Luhan ise ne yapacağını bilemez bir halde sadece bekliyordu.Sehun Luhan'ın üstündeki ince beyaz kumaşı yırttığında şaşkınlığına engel olamadı.Luhan bir kız değildi ama bedeni bir kızınki kadar güzeldi.Sehun Luhan'ın yüzüne düşmüş birkaç tutam saçı geriye attı ve utançla Luhan'a baktı.Sanırım kız da olsa erkek de olsa utandırıcı bir durum olmuştu.
"Üzgünüm."dedi Sehun.Luhan'ın korkup korkmadığından emin olamıyordu.
"Özür dilemenize gerek yok lordum.Bu saçlar yüzünden erkeksi gözükmüyorum ve çoğu insan beni kız sanıyor." dedi Luhan gülümseyerek.Sehun rahatladığını hissetse de Luhan'ın da utandığını görebiliyordu.
Sehun hala Luhan'in üzerindeyken "Neden buradasın?"dedi.
"Askerleriniz çok gürültücü, uyuyamadım." dedi.Sehun güldü ve kendisiyle birlikte Luhan'ı yerden kaldırdı.Utandırıcı havanın dağılmasından memnundu.Luhan gözlerini Sehun'un kaslı gövdesinden saniyeler sonra ayırdığında Sehun'un gözlerine baktı.
"Saçımı keser misiniz efendim?Erkek gibi olmak istiyorum."dedi Luhan.Saçlarına kıymak istemiyordu fakat kız gibi olan görünüşü her şeyi batırabilirdi.Sehun hiçbir şey demeden Luhan'ın saçlarını yukardan kavradı ve ayak bileğinden hançerini çıkararak Luhan'ın saçlarını kesti.Sehun elindeki saçlara baktı bir süre.Daha sonra Luhan'a döndü.Belki de onun için bu zor bir şeydi.Saçları bakımlı ve uzundu, sanki yıllar boyunca bu şekilde olmaya zorlanmış gibi.
"Sana kendin için çadır bulana kadar benimle aynı çadırda kalma şansı veriyorum, ister misin?"
Luhan başını salladı ve yerden zırhıyla birlikte yırtılmış kumaşı aldı.Sehun çadıra önden gidip Luhan'ın saçını babasından miras kalan değerli kutuya koydu.Luhan arkasından gelince elinde taşıdığı zırhı ve kumaş parçasını aldı.Luhan'a kendisinin olan daha kalın bir kumaşı verdi.Daha sonra babasının yadigarı olan ametist taşlı hançerleri özel kutularına bıraktı.
Luhan giyindikten sonra bir köşeye kıvrıldı ve uyumaya başladı.Sehun da Luhan'ı izleyerek uyumaya çalıştı.

Sabah herkes bir atın ayak sesleriyle uyanmıştı.
Sehun çadırdan çıkarken arkasından Luhan da çıkmıştı.Bir ulak gelmişti.Sehun ulağın parşömeni okumasını bekledi.
"Kral tarafından verilen emirle, Lord Sehun'un askerleriyle beraber Jilin'i ele geçirmesi talep edilir.Hazırlıklar yapıldıktan hemen sonra Jilin'e bir sefer düzenlenecektir." kısa ve özdü.Ulak okumayı bitirerek geldiği yerden geri döndü.
Luhan endişeliydi.Çünkü babası şu an Jilin'deydi.Luhan oradan kaçtığından beri orada olması gerekti.Babası kızını(!) gerçekten çok severdi ve onu bulmadan sarayının bulunduğu yere geri dönmezdi.

Sefer vakti yaklaşmıştı ve şehre gizlice gireceklerdi.Bunun için de Luhan'ın bilgilerini kullanacaklardı.Fakat Luhan'ın asıl amacı babasını oradan kurtarmaktı.
Okçular surların üstündeki askerleri öldürmüştü.Gündüz kapıdan tüccar olarak sızmış askerler de şehrin içindeki muhafızları öldürmüştü.Kapılar sonuna kadar açılırken şehrin kalesine giriyorlardı.Luhan kalenin ahır bölümüne giderek kısa yolu tercih etmişti.O kadar asker arasında Sehun onu fark etmişti ama hiçbir şey demeye fırsatı olmamıştı çünkü birkaç asker durumdan şüphelenip kale kapısından dışarı fırlamıştı.Luhan koşarak kalenin içine adım attı.Askerler büyük bir koşuşturmaca içindeydi.Kimse Luhan'a bir şey demiyordu çünkü onun zırhı da bir Çinli zırhıydı.
Babasının kaldığı odaya giderken kapının önünde bekleyen dört muhafıza takıldı gözleri.Onları öldüremezdi, eğer Luhan savaşa tutuşursa kendisi ölürdü.Bu yüzden çareyi konuşmakta buldu.
"Kralı buradan çıkarmalıyız!Kaleyi ele geçirecekler."dedi Luhan.
"Bizim kralla konuşmamız yasak.Yetkili birisi onunla konuşabilir.Bizim işimiz sadece onu korumak." dedi askerlerden biri.Luhan dayanamadı ve askerleri itip odaya girdi.Babasını oturur vaziyette gördüğünde askerler onun kolundan tutmuştu ve birisi çoktan kılıcını boğazına dayamış bekliyordu.Luhan bunu yapmak zorundaydı.
Luhan'ın ağzından çıkan tek kelime "Baba" olmuştu.

Fazlaca geç geldiğinin farkındayım.Aklıma bir şey gelmediği için yazamıyordum.

Bu arada hikayenin türü mpreg ileriki bölümlerde daha anlaşılır olacak olaylar.Bu bölümden sonra her şey karışacak emin olabilirsiniz.

Hunhan'a daha fazla ağırlık vereceğim.Diğer bölümde Hunhan ağırlıklı olacak.

Herkese iyi okumalar!:*

DAGGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin