"Yeminim sana ağır mı geliyor Lord Sehun?!"
"Geçerli sebeplerim var kralım, affedin beni."dedi Lord Sehun.
"Sen en güvendiğim derebeyisin Sehun, daha 23 yaşında olmana rağmen, ülkemiz için çok şey yaptın.Baban seninle gurur duyuyor olmalı.Sana yemini bozduğun için kızmıyorum fakat, seni bekleyeceğim.Geri geldiğin zaman seni tekrar derebeyim yapacağım.Şimdi özgürsün." Kral hüzünle Sehun'a baktı.
"Ordumu size emanet ediyorum kralım.Size hizmet etmek bir zevkti."
Sehun, çöktüğü yerden kalktı ve sarayın kapısından çıktı.
(YN:Gördüğünüz gibi Lord Sehun artık Lord Sehun değil.Sadece Sehun.)3 Yıl Sonra (YN:Neden 3 yıl sonra demeyin Luhan'ı şıp diye bulamaz Sehun)
Joseon ve Çin arasındaki savaş önlem amaçlı Çin tarafından askıya alınmıştı.Bunun için Çin, Joseon'a yüklü miktarda rüşvet vermişti.Bir bakıma ateşkes gibiydi ve bu iki ülke için de çok iyiydi, beraber ticaret yapabiliyorlardı.
Sehun Çin'de şehir şehir gezerek Luhan'ı arıyordu ve bu olduğundan daha zordu.Luhan, Sehun'un babasının hançerini çaldığından beri Sehun, her yerde Luhan'ı arıyordu.Onu bulduğu yerde öldürecekti, tabii önce silahını ondan geri alarak.
Sehun şu an Zhengehou'da bulunuyordu.(YN:Fic sağ olsun Çin haritasını ezberliyorum.)
Geceyi buradaki bir handa geçirecekti.Sehun atını hanın dışındaki ahıra bağladıktan sonra hana girdi.İlk önce boş midesini dolduracaktı, daha sonra ise uyuyacaktı.
Han kapısından girer girmez iki kişinin kavga ettiğini gördü Sehun.Kavga edenlerden birinin hancı olduğu belliydi fakat diğerini çıkaramamıştı.
"Sorun nedir?" dedi Sehun hancıya bakarak.
"O kadar şarap içti, paramı vermiyor!" diye bağırdı hancı.Sehun biraz huzur istiyordu.Bu yüzden kesesinden biraz altın çıkardı ve hancıya uzattı.
"Buradan adamın borcunu kes, bugünlük burada kalacağım ve masraflarım da bunun içinden almanı istiyorum, istediğimi yerine getirirsin sanırsam?" Sehun tek kaşını kaldırarak sordu.
"Tabii efendim." hancı Sehun'un önünde eğildi.
"Bana biraz et pişir." Sehun hancıya seslendi.Karşılığında hancıdan bir baş sallama kazandı.Yemeğini beklerken, Sehun'un borcunu ödediği adam, Sehun'a yaklaştı.
"Olanlar için bağışlayın, eğer birkaç gün burada olursanız size olan borcumu ödemek isterim." dedi adam.
"Gerek yok, kulaklarımın yüksek sesi kaldıramayacağı için ödedim borcunu."
Sehun oldukça zengin biriydi ve daha fazlasına ihtiyacı yoktu.
"Yine de yardım edebileceğim bir şeyler olmalı?"
"Birini arıyorum," diye mırıldandı Sehun."Bir hırsızı..."
Bahsedip bahsetmeme konusunda kararsızdı.
"Neyini çaldı?" adam sordu.
"Bir çift hançer, oldukça değerli."
"Şanslısın ki karşında eski bir tüccar duruyor.Sana bir şey söyleyeyim, Changan'a git.Buraya yakın bir yerdir.Bütün malların alım-satımı orada olur neredeyse.Özellikle kervan hırsızları, haydutlar ve soyguncular orada çok bulunur.Ne demiş Lanzhou'daki kör müzisyen:
Taklamakan'ın altın kumları,
Hotan'ın ihtişamı...
Dowhang'ın köleleri,
Karakoram'ın buzul dağları...
Sonsuzluğa susamış Changan'ın hırsızları...(YN:Alın size İpek Yolu, lazım olur flglffh)
Böyle bir şarkıydı sanırsam, sarhoşluktan pek hatırlayamıyorum.Umarım aradığın kişiyi Changan'da bulursun."Sehun adama dikkatle baktı.Adam oldukça yaşlı ve bilgiliydi.
"Borcunu söylediklerinle ödedin ihtiyar."
Sehun bu kelimeleri söyledikten birkaç dakika sonra adam sızmıştı.İçkili olsa bile iyi konuşmuştu ve bu Sehun için yeterliydi.Luhan'a ulaşabilmek için toplayabildiği kadar bilgi toplamalıydı.Luhan Sehun'un yanından ayrıldıktan hemen sonra Çin şehirlerinde iş aramaya başlamıştı.Babasına yakalanmamak için kılıktan kılığa giriyordu.Neyse ki onu halktan tanıyan kimse yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAGGER
FanfictionOrtaçağın mükemmel ama bir o kadar da ıstırap dolu toprak kokusunda, bir savaşın ortasında krallık için atılan okların arasında Eros'un da okunun olacağını kim bilebilirdi?