Bölüm 3

567 52 14
                                    

Kral kızı Luhan'ı görünce bir adım geriye gitmişti.(Luhan isminin hem kız hem de erkekler için kullanıldığını düşünün lütfen.)
Luhan'ı değişmişti.Bir erkeğinki gibi kısa saçları vardı ve bir savaşçı zırhı giyiyordu.
Luhan'a kılıç tutan askerlerini fark etti.
"İndirin kılıçlarınızı, o benim kızım."
Askerker söyleneni yapınca kral hızla kızına sarıldı.Luhan babasına karşılık veremedi.Olabildiğince hızlı bir şekilde babasını bu kaleden çıkarması gerekiyordu.Çoktan kalenin içinde kılıç sesleri yankılanmaya başlamıştı.
"Buradan çıkmalısın baba.Buraya ele geçirecekler.Acele etmelisin!"Luhan babasını uyardı.
"Luhan neredeydin?Haftalardır seni aradım."
Kral, Luhan'ın söylediklerini dinlemiyordu.Kızının geri dönmüş olması her şeyden önde geliyordu.
Luhan haftalardır Jilin'e saldırma planları düzenlediğini babasından gizledi.
"Kralım, hemen buradan gitmelisiniz!" Luhan bir kez daha denedi.
"Luhan hemen evleneceğin lorda haber vermeliyiz.Annen düğün hazırlıkları için merkez kaleye gitti.Hepimiz seni bekledik.Artık bir engel kalmadı."
Luhan babasının sürekli böyle olduğunu biliyordu.Krallığı yönetemeyecek yaşa gelmişti.Fazla yaşlıydı artık.Hastalığı ise gerçekleri görmesini engelliyordu.
"Baba!" diye bağırdı Luhan.Askerler kılıçlarını az daha kınlarından çıkaracaklardı.
"Gitmelisin baba." dedi Luhan sakince.Babası onu onayladı.Sonunda kendine gelmişti.
"Sen de geleceksin Luhan.Sensiz hiçbir yere gitmem.Biliyorsun seni seviyorum fakat o lordla evlenmek zorundasın."
"Gelemem baba, lütfen."
Luhan bir haydut-lordla evlenmek istemiyordu.Köyleri yağmalayan bir insanı, halka zarar veren bir insanı hayatında istemiyordu.Bu isteyeceği son şey bile olamazdı.
"Eninde sonunda geleceksin Luhan.Askerlerim peşini bırakmayacak."
Bırakmayacaklarını artık Luhan da biliyordu, kendini babasını korumak için ifşa etmişti.Babasının da kendisini o lorda karşı korumasını isterdi Luhan.
Kılıçların birbine çarpışma sesleri daha yakından duyulurken bu kelimeler, kralın gitmeden önceki son kelimeleri olmuştu.
Luhan ise, korumalarıyla giden babasına bakarak ağlıyordu.

Yaklaşık iki gündür kale kuşatması devam ediyordu.Çin askerleri, Joseon askerlerini şehrin dışına püskürtmeyi büyük kayıplar vererek başarmışlardı.Lord Sehun'un kayıpları çok fazla değildi.Jilin kalesinin düşmesine çok az kalmıştı ve Luhan kalenin içinde kalmıştı.Dışarıya çıkamıyordu, kalede sıkışıp kalmıştı.Halk da savaş yüzünden evinden dışarı çıkamıyordu.Luhan kaleden dışarı çıkarsa ya Çin askerleri onu Joseon askeri sanarak öldürecekti ya da Joseon askerleri onu Çin askeri sanarak öldürecekti.
Luhan emindi, Sehun ona çok kızgındı.Onu ordusundan atmaması için hiçbir sebebi yoktu.Sehun'a en yakın zamanda ulaşmalı ve ona kendisini affetmesi için yalvarmalıydı.Kale çok uzun bir süre dayanmazdı fakat ne zamana kadar dayanır emin değildi.

Luhan askerlere sorarak kale kumandanını bulmaya gitti.Surların üstünde okçulara emir yağdıran adamı görünce yanına giderek eğildi.
"Kumandanım, beni bağışlayın fakat böyle savaşmaya devam edersek hiçbirimiz sağ kalamayacağız.İzin verin teslim olalım."
Askerler işlerini bırakarak Luhan ve kumandana dönmüştü.
"Kendine gel asker!Kafan vücudunu pek sevmediyse onu kolaylıkla yerinden ayırırım.Düzgün konuşacaksın!Şimdi yerine geç."
Kumandan diğer askerlere göz gezdirdi.Luhan iyi bir fikir olmadığını biliyordu.
"Siz de işinize bakın!"
"Efendim lütfen anlayın, daha fazla kan dökülmemeli.Kaleyi her türlü alacaklar.Askeri bakımdan zayıfız, dayanamayız.Teslim olalım."
Askerler arasında Luhan'a destek fısıldaşmaları başlamıştı.
"Seni küçük orospu çocuğu!Demek isyan ediyorsun.Peki, sonuçlarına katlan o zaman!" diyerek kılıcını çekti.Luhan'ın vücudunu korku dalgası kaplamıştı.Sehun'a ulaşamadan ölemezdi ama Luhan kimseyle dövüşemezdi.Bu adam onu kolayca yere sererdi.Yine de deneyecekti, bu adamla savaşacaktı.
Belindeki Sehun'un ona kendisini koruması için verdiği hançeri çıkardı.Kumandan pişkince gülerken askerler sadece izliyordu.
"Kumandanım, bu çok gereksiz.Lütfen tesl-" Luhan cümlesini tamamlayamadan kumandan kılıcının sapıyla Luhan'ın kafasına vurmuştu.Luhan sarsılarak yere düştü ve kılıcı da ondan birkaç metre uzağa düştü.Vurduğu yerde Luhan'ın daha önce hiç hissetmediği bir sızı oluşmuştu."Böyle bir şey galiba" diye düşündü.
"Senin gibi bir fahişenin oğlunu zevkle öldüreceğim!İyi izleyin askerler, bir daha isyan etmek isteyen olursa, bu görüntüden sonra düşman tarafından daha adil bir şekilde ölmek isteyecek.Eğer bana karşı çıkan olursa, sonunu bundan daha beter yapacağım!"
Kumandan kılıcını Luhan'ın boğazına saplamak üzereyken bir kılıç buna engel oldu.Askerlerden biri kumandana meydan okuyordu.
"Demek bir orospu çocuğu daha var aramızda!"
Kumandan şiddetli bir şekilde bağırarak ona karşı gelen askere saldırmaya başladı.Asker sendeliyordu.
Luhan'ın gözleri askere kilitlendi.Onu Sehun'un ordusunda görmüştü daha önce.Bir Joseon askeriydi.Buraya gizlice girmiş olmalıydı, ya da başından beri buradaydı.
Bütün askerler surların üstünde yapılan savaşa odaklanmıştı.Çok az kişi Joseonları umursuyordu şu an.
Askerler kim kazanırsa, onun yanında olacaktı.Fakat Sehun'un askeri omzundan yaralanmıştı.Kimsenin onunla ilgili umudu yoktu.Omuzluğundan oluk oluk kan akıyordu.
Luhan ona yardım etmek istedi.Sonuçta onun hayatını kurtarmıştı.Luhan sessizce yere düşürdüğü hançerini aldı.Kumandan ona karşı gelen askerin kılıcını yere düşürmeyi başardığında Luhan da onun ayağına hançerini saplamıştı.Acıyla çığlık attı kumandan.Bunu Luhan'ın yaptığını görünce hızla ona tekme savurdu.Fakat dengesini sağlayamayıp surlardan aşağı düşmüştü.
Luhan tekmenin etkisiyle yere savrulmuştu fakat kumandanın surlardan düştüğünü görünce zorlukla o tarafa baktı.Bu olayı muhtemelen Joseon askerleri fark etmişti.
Bütün askerler aşağıya düşen kumandanına bakıyordu.Yaşıyordu, ölmemişti.Yerde yatarken toprak, ter ve kan karışımı yüzüyle yukarı-askerlerine-bakıyordu.Luhan'ın yanında duran bir Çin askeri okunu alıp kumandana doğrulttu.Gerdirdiği yayını serbest bırakarak, yaydan çıkan okun kumandanın kafasını parçalamasını izledi.Artık ölmüştü.
Herkes sessizliğe bürünmüşken Luhan "Teslim olmalıyız!" diye bağırdı.Sehun'dan af dileme şansının bu olduğunu düşündü.

DAGGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin