4. BÖLÜM

24 3 1
                                    

Sabah uyandığımda ev oldukça sessizdi. Hoş bu ev bu saatlerde hep sessizdi ama annemden sonra daha bir sessiz olmuştu. Yatağa oturur pozisyona geldiğimde önümdeki boydan camın arkasında duran denizle yüz yüze geldim, gün yine ihtişamıyla doğuyordu. Normalde bu kadar erken uyanmazdım ama gün içinde yorulmama rağmen bu gün erkenden uyanmıştım. Yüzümü yıkarken bu gün kabus görmediğimi farkettim. Mutfağa gittiğimde kendime kahvaltı hazırlayıp salona geçtim ve televizyonu açtım, önümdekileri yiyor bir yandan da kanalları çeviriyordum. Yemeğin bittikten sonra bulaşıkları makinaya dizip odama geçtim. Uzun zamandır face ve instagrama girmiyordum, bilgisayarın başına geçtim ve ilk faceden başladım. Her kes fotoğraf atmış, sözler paylaşmıştı. İnstagrama girdiğimde de aynı şeyler vardı, canm sıkıldı ve kapattım. Telefonumu alıp Joe ya mesaj attım “ Bildiğim bir film var mı? Canım sıkıldı da izleyeceğim." beni şaşırtarak anında cevap vermişti
-“ Terminatör son seri." Terminatör mü? Jone Edwart Sporks gerçekten inanılmazsın.
+“ Vazgeçtim dışarı çıkacağım."
-“ Benim yanıma gel. Bu gün gece nöbetim var, erken çıkacağım. Beraber gezeriz."
-“ Tamam. Ne zaman  çıkacaksın?"
-“Bir saate çıkarım." Mesajı görür görmez gardrobuma gittim. Kısa kot şortumu giydim, üzerine beyaz uzun t-shirt ümü giydim. Saçımlq uğraşacak kadar hevesli değildim. Salınık bıraktım. Telefonumu cebime soktum ve dışarı çıktım. Range Rover'e binip hastanenin yolunu tuttum... Hastaneye gittiğimde Joe önünde beni bekliyordu. Arabayı yanında durdurdurduğumda bindi.
-“ Merhaba."
+“Nereye?" diye selamını aldım. Bu aramızdaki anlaşma tarzıydı.
+“ Sentrel park."
+“ Ne işimiz var orada?" diye cevap verince
-“Ya sür." Gaza basarken
-“ Daha iç açıcı bir yer düşünmüştüm."
+“Bar gibi mi?"
-“Yani." aslında kötü bir fikir değildi.
-“ Ama Sentrel park 'a gideceğiz. Açık hava istiyor canım." 
+“ Tamam gidiyoruz işte."  deyip pes ettim. Çünkü uykusuz bir sabahda Joe çok huysuz olurdu. Sentrel park'a gittiğimizde bizi  bisiklet kiralayan bir  dükkâna getirmişti.
-“ Bisiklet mi süreceğiz?"
-“ Beyenemedin mi?" ah Skyler kapa çeneni. Üzerine gitmedim. O bisikletlerin kira parasını öderken bende kiraladığımız bisikletlerin yanında bekliyordum. Edwart geldiğinde bisiklete bindik ve tur atmaya başladık. Bir süre sonra yarış teklif etti, ben de itiraz etmedim. Tabi yarışın sonunda o kazanmıştı, her zamanki gibi. Aslında ikimize de iyi gelmişti açık hava. Her zaman bana neyin iyi  geleceğini bilirdi. Sonra simit ve meyve suyu alıp karnımızı doyurduk. Sonra bisikleri bırakıp eve geldik. Joe direkt eve gidip uykuya geçerken ben de evime gittim. Ben odama geçip üzerime rahat bir şeyler geçirdim. Yine televizyonnun başına geçip kanalları kurcalamaya başladım. Akşama kadar televizyon izlediğim için kafam pek de yerinde değildi. Odama gidip yatağına uzandığımda telefonuma mesaj geldi. Komodine uzanıp telefonumu aldım. Mesaj joe'dan dı.
Ben çıkıyorum, Haberin olsun Skyler.  Tamam diye cevapladıktan sonra telefonu yatağın bilmediğim bir yerine fırlatıp yere düşme sesini dinledim. Tavanı incelerken kapı açıldı, babam gelmişti kesin. Biraz daha inceledikten sonra babamın yanına gitmeye karar verdim. Odamın kapısını açmamla kapatmam bir olmuştu. Bunlarda kimdi? Babam nerdeydi? Tanrım neler oluyor? Kapıya yaslandım ve nefesimi düzenledim. Nereye düştüğünü bilmediğim telefonumu aramaya başladım. Oldukça sessizdim. Telefonumu bulunca ayak sesleri duydum. Odama doğru geliyorlardı. Hemen gardrobumdan spor ayakkabılarımı alıp yatağın altına saklandım. Ayakkabılarımı orada sessizce giyerken kapım açılmıştı. Adam içeriyi gezmeye başladı. Gardrobumun kapak seslerini duyuyordum, galiba beni orada arıyordu. Birisinin arama ihtimaline karşı Hemen telefonumu sessize aldım. Adamın ayak sesleri bana doğru yaklaşıyordu. Tanrım bunlarda kimdi? Neden buradaydılar. Komadinin çekmecelerinin açılma sesiyle kendimi ona odakladım. Çekmeceleri iyice karıştırdıktan sonra ayak sesleri yatağın diğer tarafına dolaştığını gösteriyordu. Geniş barın çekmeceleri kurcaladı. Beni aramıyordu, çekmecelerde kim bir insan arardı ki? Yorganımın sağa doğru kayan tarafından açık kalan bir yer vardı o aradan adamın kunduradısını görebiliyordum. Lavobama doğru ilerlediğini gördüğüm. Lavonun içine iyice girdiğinde sol tarafında yerde duran eşyalarımı aldım. İlk önce geceliğimi çıkardım ve kısa - fazla da kısa değil aslında bol diz üstünden.- şortumu giydim ve geceliğimin alt kısmını farklı bir şey farketmeden diye şortumu meydanda duran yerine koydum. T-shirt ümüde değiştirdikten sonra telefonu cebime koydum. Yatağımın altından sessizce çıktım ve açık olan komodin çekmecesinden kredi kartımı ve nakit 600 liram vardı onu alıp cebime soktum. Yatağımın alt tarafından Sağ tarafına geçtim ve açık olan pencerem elektrik yapmış gibi yapıp lavabonun kapısını hızla kapattım ve kilidim sessiz olduğu için o duymadan kilitledim. Hemen yatağın alt tarafına tekrar geçtim. Şu anki yaptıklarıma ben bile inanamıyordum. Refleksen aklıma gelenleri uyguluyordum. Onu kilitlememdeki amacı anlayamamıştım ama... Tabi ya o kapıyı zorlayacak çıkmazsa bağıracak bütün adamlar buraya toplanırken ben de kaçacağım. Umarım işe yarar. Adam kapıyı zorlamıştı ama açamamıştı. Bağırmaya başladı
-“Hey oradakiler. Bu bir şakaysa gerçekten fena olur."
Aralık olan kapıdan salondaki adamı görebiliyordum. Lavabodakini duymuş olacak ki buraya doğru yöneldi.
-“Tamam, ben halettim." deyip Odaya girdi ve beni görmeden Lavaboya yöneldi. Bense sol taraftan sessizce çıktım, eğilerek salona yöneldim. Arkamdan
-“ Hey." sesini duymamla koşmaya başladım. Dış kapı açıktı ve ben son sürat koşmaya devam ediyordum. Korkudan ne yaptığını bilmeden merdivenlerden inmeye başladım. Gökdelenin 11.katından birinci katına nasıl ineceksem artık. Ben ne yaptığımı biliyor muyum ya. Her katta binanın katlarının elektriklerini kontrol eden kat sayacı vardı. Onların asansöre binmesi ihtimaliyle inerken hepsini kapattıp indim...
Uzun bir merdiven koşusu sonrasında başım dönmüştü. Koşarak çıkışa yöneldim. Arkama hiç bakmamıştım. Geliyorlar mı bilmiyordum. Nereye gidecektim? Gidecek bir yerim dahi yoktu. Tanrım ne yapacağım? Terörist! Terörist kız bana yardım ederdi. Bana benim geldiğim yerde yardıma ihtiyaç duyan insanlara koşulsuz yardım ederler.demişti. Heralde yardım ederdi. Hızla onun evine doğru koşmaya başladım. Tımes meydanında insanlar çok olduğu için çarparak koşuyordum. Tabi onlarda homurdanıyordu. Sonunda insanların az olduğu yere gelmiştim ve yorulduğumu farkettim. Dinlenirken arkama baktığımda kalabalığın arasından onları seçebiliyordum. Son bir kuvvetle bir daha koşmaya başladım. O merak ettiğim sokaktan öyle bir geçmiştim ki çok kısa sürmüştü, direkt yangın merdivenleri ne yönelip yukarıya çıkmaya başladım. Sonunda terasa gelmiştim ama çok da yorulmuştum. Koltuklardan birine kendimi aak istiyordum ama simdi degildi. Eve giren kapıyı açıp içeri girdim.
-“Hey! Kimse var mı?" diye seslendiğimde ses yoktu. Saklanmak için odalara bakıyordum ki anahtar sesi duymamla giriş kapısına koşmam bir olmuştu. Ellerinde poşetlerle bardaki çocuk ve o kız önümde şaşkın bir sekilde duruyorlardı. Ben hemen olayı izah etmeye başladım.
-“Ben evde dururken bilmediğim adamalar beni kovaladı ben de buraya geldim. Beni saklamanız lazım." kız elindekileri bardaki çocuğa verdi ve bileğimden tutup beni bir odaya götürdü. Yatağı kaldırıp pattaniye ve pikeleri çıkardı
-“Gir." ben şaşkın gözlerle ona döndüm
-“Ben burda nefes alamam."
-“Emin ol alırsın." başka seçeneğim yoktu. Girdikten sonra üzerime battaniye ve pikeleri koyup yatağı üzerime kapattı. Hiç bir sey görmüyor ve duymuyordum. Ben bu kızın yerinde olsam bana terörist deseler onu komalık ederdim. Hatta kapının önüne kor kıçına tekmeyi yerleştirirdim. Bu öyle mi yapmıştı, bana yardım etmişti. Gerçekten haksızlık ettim. Üstümdeki yatak kalktı ve pikeler çekildi, kız dolgun dudağıyla bana gülümsüyordu.
-“Hadi." ben yavaşça kalktıktan sonra pikeleri yerleştirdi ve salona gittik. Bardaki çocuk salonda oturuyordu. Bunlar sevgili miydi? Ya da kardeş. Bana oturmam için tekli koltuğu gösterdi, ben otururken
-“Aç mısın?" diye sordu. Joe haklıydı. Kafamla reddettim ve arkasına ekledim
-“Sizin isminiz ne?" kız kendini göstererek ismini soyledi ama anlamadım. Kaşımı çattığımdan anlamış olacak ki tekrarladı
-“Ayşe." ben tekrar ettim ama pek de başarılı değildim. Tekrar
-“Ay-şe." bu defa başarılıydım. Çocuğu göstererek
-“O da Ali." onun ismi kolaydı
-“Ali." kafasıyla onayladı.
-“Ben de Skyler Rivera." Ali
-“Tanışmamız pek normal olmasa da memnunuz." gülerek karşılık verdim. Ayşe mutfağa geçerken ben de Ali'ye
-“Kaç yaşındasın?" televizyondan gözünü ayırmadan 
-“23." aynı yaştaydık.
-“Evli misiniz?" dediğimde bana döndü ve gülümseyeyerek
-“Hayır." o nasıl bir cevaptı ya. İnsan bir açıklama yapar.
-“Nesiniz o zaman?"
+“Orası uzun ama arkadaşız, hatta dostuz." kafamla onayladım.
-“Arap mısınız?" bu soruyu sordum çünkü kirli sakalı vardı.
+“Hayır Türk."  biliyorum ćok soru sormuştum ve bana soru sormadığından belli oluyordu zaten. Bir süre sonra yemek kokusu geldi, Ayşe yemek hazırlıyordu galiba, ben de yardımcı olayım diye yanına gittim. Dışardan havalı eli sıcaltan soğuğa değmeyen birisine benzesemde annemin benimle daha fazla zaman geçirdiği zaman öğrenmiştim. Beni fark ettiğinde yine  güzel gülümsemesi yüzünde belirmişti. Tüpte  yemek karıştırıyordu. Özür dilemenin en uygun vaktiydi.
-“ Şey... ben...ben ön yargılı davrandım, sen haklıydın, sen Terörist değilsin." Derin nefes alıp verdim kafasını çorbadan kaldırıp bana döndü
-“Böyle tepkilerle buraya geldiğimden beri uğraşıyorum. O yüzden bağışıklık kazandım. Beni bırak da sen neden adamlardan kaçıyordun?"
-“Ben evde oturuyordum bilmedigim adamlar gelip evi aramaya başladılar. Birisi benim idama girdi ben de yatağın altına saklandım tam kaçacaktım ki beni gördüler ben de buraya geldim. Pek arkadasım yoktur da boyle zamanlarda evine kaçabileceğim." kafasıyla onayladı ve neredeyse kaynamış olan çorbaya döndü.
-“Yardım gerekiyor mu?" diye sorduğumda
-“Dolapta domates vardır, onlarla salata yaparmısın." kafamla onaylayıp buz dolabındaki domatesleri aldım, iyice yıkadıktan sonra salatayı hazırladım. Yaklasik yirmi dakika sonra yemek hazırdı...
•••••••••
   Sabah saat 7'ydi. Bana verdikleri odadan çıktığımda çoktan uyanmışlardı. Mutfakta Ali domates doğrarken, Ayşe tüpte bir şeyler pişiriyordu. Beni farketmemişlerdi. Ben de kocamla böyle bir kahvaltı hazırlayıp yesem diye düşünürken kalınca bir ses
-“Günaydın" dediğinde düşüncelerim dağılmıştı. Bu ses Ali'ye aitti. Siyaha yakın gözleri ve onları daha çekici hale getiren kıvrık kirpikleriyle bana bakıyordu. Giydiği kısakolludan kasları güzel görünüyordu. Aşırı kasları yoktu ama vücut çalıştığı vücudunun endamından belliydi. Kirli sakalını kaşıdı ve
-“Yüzümde bir sey mi var?" bakışlarımı farketmişti. Beyaz pürüzsüz yüzünde ne gibi bir kusur olabilirdi ki? Skyler topla kendini. Kafamla reddedip ekledim
-“Hayır. Yardım ediyim mi?" dememle Ayşe'nin sesini duymam bir oldu
-“Yumurta da hazır." deyip tezgahdaki tabağa yumurtaları koydu. Arkasına döndüp, yemek masasını gösterdi
+“Masayı hazırlayabilirsin." ben masayı hazırlayıp kahvaltılıkları masaya koydum. Ali çaydanlığı getirdi ve kahvaltıya başladık.
°°°°°
Kahvalyı kaldırıp makinaya dizdikten sonra
-“Ben eve gideyim artık." dediğimde salonda oturan Ali
+“Bence gitme. Adamlar tekrar gelebilir." haklıydı ama babam ve joe merak ederdi. -“Haklısın ama babam ve joe merak eder. Her şey icin teşekkürler." Gülseyerek karşılık verdiler.
-“Seni uğurlayayım." dediğinde Ayşe, kapıya yönledim. Beni uğurladığında eve yavaş yavaş yürüyerek gittim. Param vardı ama yürümek ve açılmak istiyordum. Eve geldiğimde gözlerime inanamadım ev darmadağınık olmuştu. Şimdi bir de saatlerce temizlikle uğraşacaktım. Sahi bu adamlar bu kadar dağıtacak kadar ne arıyor olabilirlerdi ki? Biz zengin bir aileyiz tabiki de düşmanlarımız var ama bu kadar dibimize girecek kadar ne yapmış olabiliriz ki? Neyse şimdi düzenlemem gereken bir ev var.
••••••
Tam tamına dört saatte toparlayabilmiştim evi. Yorgunluktan ölüyordum resmen. Duşa ihtiyacım vardı...
Duştan çıktıktan sonra rahatlamıştım. Tam kendimi yatağa atacakken zil çaldı. Ah Tanrım tam zamanıydı zaten. Offffffffff !  Joe veya babam gelmiş olabilirdi. Kapının deliğinden baktığımda bir kimlik gördüm Avukat William Brown yazıyordu. Avukat  Brown tam zamanını bulmuştu zaten. Neden gelmiş olabilir ki? kapıyı açtığımda kartı cüzdanına geri koydu.
-“Buyrun. Bay Brown." gülümseyecek halim hiç yoktu.
Adamla aramda bir kafa boy farkı vardı. 45 yaşında olmasına rağmen karizmatikdi. Annemin avukatı olduğu için sık sık görüşürdük. Gülümseyerek
+“Acınız taze olduğundan miras işlemleri için en uygun bu zamanı buldum bayan Rivera." İçeri geçmesi için yol verdiğimde beklemeden içeri geçti. Ne kadar da meraklıymış. Çabuk bitse de gitse. İçeri geçerken
-“Düşündümde" deyip durdu. Kapıyı kapatırken ona bakıyordum. Bir anda kapı bir engele takıldı. Kapıya döndüğümde siyah giyinimli, benim yaşlarımda birinin kapıya ayağını sıkıştırdığını gördüm. Kapıyı sertçe ittirdiğinde hızla geri savruldum. Duvara tutunarak yere düşmekten son anda kurtulmuştum. Beş tane adam içeriye girmişti. Kapıya ayağını sıkıştıran adam bana doğru gelmeye başladı. Adam üzerime geldikçe ben de geri gidiyordum Avukat Brown'u görmesemde bu çin seddi gibi adamdan, sesini duyabiliyordum
-“ Belki mirası bana bırakabilirsin. Annenin sevgilisi olarak ona güzel günler yaşattım. Bence hakkım. Değil mi?" Annem babamı avulatıyla mı aldatıyordu? Şaşkınlıktan gözlerim büyümüştü. Önümdeki adam umrumda bile değildi. Gözlerimin yandığını hissettim. Ağlamamam gerekiyordu. Sanki bilmiyordun annenle babanın birbirini aldattıklarını. Skyler kendine gel ağlamamalısın. Kendime yaptığım teselli sonuç vermiyordu, yaşlar çoktan gözlerimden akmıştı. duvara toslamamla gözlerimi önümdeki adama çevirdim. Çatık kaşları, açık kahve gözleriyle bana daha da yaklaşıyordu. Eli yüzüme gitti ve yaşları sildi.
-“Ağlama." benimle dalga geçiyordu. Yüzüne tokatı geçirdim sinirle ama yüzü oynamamıştı bile.
-“Elin ağırmış." deyip bir anda beni kendine çekip arkama çevirdi. Bileklerimi öyle bir sıkıyordu ki kurtulma çabalarım etkisiz kalıyordu. Bana ne yapacaklardı? Of anne senin yediğin haltların cezasını ben çekiyorum.
Görülmeler iyi ama kimin okuduğunu bilmem için vote veya yorum atın. Ayrıca yorumlarınıza çok ihtiyacım var. Lütfen.

360Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin