Foto : Andrea Argent
~Sadece bir ay, bunun... Ah ne yapmam gerekiyor.. ~
"Uyanma vakti geldi kalk bakalım uykucu!, seni daha ne kadar çekmeliyim, böyle yürümez, artık sıcak tostumu senin uyanmanı bekleyerek soğutamam tatlım. Ben yiyiyorum" Gözlerimin açılmaya niyeti yoktu fakât uyuyamıyordum da. Ah... tanrım bu his beni öldürecek. Bahanelerinin yanında sıcak tostum daha cazip geliyor Andrea" Onun bu tavırları hoşuma gidiyordu. Bir an olsun 12 yaşındaki gibi herşey ayağına gelen bir çocuk gibi hissettiriyordu kendimi. Amy ile 1 aydır aynı evde kalıyoruz. İkimizinde ailesi yurt dışında olduğu için birlikte kalmaya karar vermiştik. Daha doğrusu Amy bu kararı vermişti. Sahilin kenarında açık bordo rengi ahşaptan oluşan bir villası vardı. Ve benimde onunla kalmam için ısrar etmişti. Buranın geceleri ay ışığındaki sakinliği, gün batımının etrafa saçtığı sarı ışığı , gün batımındaki portakal renginin sayesinde içimdeki alaca karanlıkların arasında asla boğulmayacağımı düşünüyordu. Yanıldı. Ne kadar ona iyi numarası yapamayacağımı bilsem de deniyordum. Her zamanki gibi sabahları aldığım bu koku yanmış tost... ne kadar yesemde bıkmıyordum. Kokusu beni mutfağa sürükleyecek iken, parça parça görüntülerle irkildim.
"Andrea seni temin ederim yaptıklarım arasından en iyisi bunu tatmalısın!"
"Geliyorum, bekle biraz" aşağı indiğimde tostunun yarısını yemişti benimkine göz dikmeden tabağımı kaçırdım.
Amy her zamanki gibi sordu,"Yine gördün mü? " ona yalan söylesemde anlayacaktı. Bu kız beni çok iyi tanıyordu. "Evet" dedim umursamaz bir tavırla.
"Hey baksana, sana bugün adalara bilet alıyorum , babaanneciğinle biraz kalmak şüphesiz sana çok iyi gelecektir. Hem ne zamandır gitmiyorsun-
"Amy , bak be-
"Hayır şimdi telefonu çevirdim arıyor, gitmeliyim en erken bilet ne zaman alınacak bir bakayım."
Cevap vermeme fırsat vermeden kapıyı çarpıp gitmişti. Tabakta kalan yanık tost kırıntılarına bakakaldım ve yüzümü ellerime gömüp, ağladım.