3. Bölüm Siyah

36 4 0
                                    

          Hava kararmaya başlamıştı. Tüm gün ayaktaydım ama kendimi yorgun hissetmiyordum . Yeni bir yaşam ışığıyla dolmuştu bedenim sanki. Tabii karnımın guruldamasını hiçbir ışık durduramazdı. Sesin yanımdakine gitmediğini umdum. Kasabaya yeni giriş yapmıştık . Yol gitgide diğer araba farlarıyla , sıklaşmaya Başlayan evlerle aydınlanıyordu. Yol sürekli düz ilerliyordu araba sağa sapınca etrafı kolaçan etmeye başladım. Ağaçlıkların arasında orta halli bir bar vardı. Yoksa! Bu adamın niyeti bir başkamıydı. Tam ben aklımda ki soruları evirip çeviriyordum ki söze girdi
      Burası benim barım dedi arabayı park ederken . Normal görünmek için
     Güzelmiş diye onun duyabileceği tonda fısıldadım.
     Peki , kalacak otel pansiyon gibi bir yeri nerde bulabilirim. Dedim arabadan inerken. Arabadan indi oda . Şapkasını kafasından çıkardı. Ve                                                                                                    Sana bir teklifim var. Dedi ben   valizimi çıkarırken.
     Teklif mi dedim imalı imalı bu adam rayından çıkıyordu. Birden kahkaha attı ben gözlerimi kocaman açmış ona bakarken.
     Yanlış anladın beni. Ayrıca ordan yaşlı sapık bir adamamı benziyorum anlamadım ama. Daha konuşmaya devam edecekti belli
    Teklif ne  diye araya girdim büyük bir soğukkanlılıkla. Aslında onun sapık olmadığını biliyordum ama olsun.
    Benim barımın arka tarafına bitişik tek odalı bir kulübe var . Tabi kendine ait bir duş ve lavabosu da var. Eğer burda garson olmayı kabul edersen orda kalmana izin verebilirim.
Dedi son olarak. Bunları söylerken cebinden bir sigara çıkardı . Biraz kokuya odaklandım çünkü küçükken babamda sigara içerdi ve ben çoğu kişinin aksine sigaradan rahatsız olmazdım o yüzden ,babamı hatırlatıyordu. Sigara içmesi ona olan güvenimi arttırdı ama kararımı değiştirmemişti.
    Neden bana yardım ediyorsunuz dedim içimi saran merakla.
     Sadece benim yaşadıklarımı senin de yaşamanı istemiyorum. Birdaha toparlanman zor olur yoksa. Oldukça terredütlüyüm . Açıkçası ne yaşadığını söylemediği sürece ona güvenmeye niyetim yok.
    Hayır, bunu kendi başıma yapmalıyım beni arabanıza aldığınız ve teklifiniz için teşekkürler . Diyorum büyük bir kibarlıkla.
     Ama kalıcak bir yer bulamazsan unutma teklif ettiğim şey yardım değil bir işti. Diyor.
    Peki efendim diyorum bana uzattığı eli sıkarken. Bana Kasabanın merkezine giden yolu gösteriyor . Dümdüz git nasihatini aklımda tutuyorum bana eşlik etme teklifini reddettikten sonra. Yola koyuluyorum.
       Yol ıssız . Ve iki tarafıda ormanlık. İlginç olarak ışığı çok güçlü olmasada yolun kenarına sokak lambası koymuşlar. Pardon ama caddede sokak lambası ne alaka?? Çok az araba geçiyordu . Dört dakika olmuştu yürümeye başlıyalı . Birden başıma müthiş bir ağrı girdi valizi bırakıp yere çöktüm . Aaağh diye inledim. Başımı ellerimin arasına aldım. Ve gözlerimi kapattım. Feci bir acıydı . Tam yardım istemek için bağıracaktımki. Acının yerini Boşluk almaya başladı. Yavaşça gözlerimi açtım . Gözlerimdeki karartı yerini aydınlığa bıraktı. Kendime gelmeye başladım . Yavaşça doğruldum o feci ağrının küçük bir sızı ve büyük büyük bir boşluğa dönmesi beni korkuttu. Herşey netleşince baya korktum. Ben az önce burdamıydım. Yere çökmeden önce Yolun daha aşağısında olduğuma yemin edebilirim. Farkında olmadan ilerlemiş olabilirmiyim. Kesinlikle aklımı kaçırmış olmalıyım. Birden başıma ağrılar giriyor, nereye nasıl gittiğimi bilmiyorum . Kafamda büyük bir boşluk. Kendi eksenimde dönüp ne olduğunu anlamak için etrafa baktım. Herşey kafamda netleşince yorgunluğuma veriyorum. Telefonuma bakıyorum. Hayır bu yorgunluk değil , kafayı üşütme değil , bu benim açıklamayacağım doğaüstü bir nitelikte . Yürüyeli yedi sekiz dakika olmuştu daha ama saate göre koskoca iki saattir yürüyorum . Tekrar düşünüyorum saat altıda arabadan indim. Ve şuan saat sekizi onbeş geçiyor. Birşeyler ters gidiyordu . Şimdi olaya odaklanalım.
        Saat altıda arabadan indim sonra yola koyuldum dört dakika geçtiğini hissetikten sonra başıma müthiş bir ağrı girdi. Yere çöktüm. Gözlerimi sımsıkı kapattıktan sonra ağrı kafamdaki bir boşluğa döndü. Ve gözlerimi açtığımda  yüz metre kadar ileri gittim iki saat kadar zaman geçti. Mantıklı bir açıklama yok. Herşey kafamdaki boşlukla ilgili olmalı . Anılarımı kaybetmiş gibi hissediyordum. Kendimle olan çatışmamdan sonra herşeyi yarın düşünmeye karar veriyorum. Valizi elime alıyorum. Tam on metre kadar ilerde birşeye takılıp düşüyorum .
     Hay lanet!! Diyorum doğrulurken. Elime boyanın bulaştığını farkediyorum . Yerde sprey boyayla SİYAH yazılmış. Ve takıldığım şey boş bir sprey kutusuydu.
     Hangi piç yaptıysa diyorum sinirle. Ağaçlıkların arasından çıtırtı duyuyorum. İyice korkmaya başladım. Bu yolun hiç bitmeyeceğini düşünmeye başladım. Gerisin geri yürümeye başlıyorum. En iyisi neydi adı .. Ha Kenan Abinin yanına bara gitmek. En güvenli yer orası gibi geliyor.
          Hızlı adımlarla dört dakika gibi bir sürede bara varıyorum. Kapıyı açtığımda içimi ısıtan ahşap bir iç döşeme ve loş ışık var. Bar yeni yeni açılmasına rağmen birkaç müşteri var. Gerçi yenimi bilmiyorum sonuçta zaman kavramımı kaybettim.
    Bu kadar çabuk geleceğini tahmin etmemiştim. Diyor Barın arkasından gelen Kenan abiye ait ses. Tabiya Kenan abi  nekadar süredir ortalıkta olmadığımı sorabilirim . Cevap ya telefonumun yada benim zaman kavramının yanıldığını söyleyecek.
     Ne kadar çabuk. Yani yarım saat kadarmı iki buçuk saat kadarmı diye saçmasapan bir soru soruyorum. Muhtemelen şuan ne sorduğumu kavramaya çalışıyor.
     İki buçuk saat kadar diyor. Anlaşıldı akıllı telefonum benden akıllı ve ben zaman kavramımı kaybettim. Tüm bunları iyi bir uykudan sonra düşünmeliyim. Yani belki o zaman kafamdaki boşluğu ve kaybettiğim iki saati hatırlayabilirim.
      Teklifin hala geçerlimi diye çekinerek soruyorum.
    Tabikide diyor düşünmeksizin.
    Gel diyor Yanlış anlama ama zombi gibi görünüyorsun diye devam etti.
     Aldığım en iyi iltifat diye onaylıyorum.
     Bana sert bir kahve ikram ediyor. Önce içeri gidip ellerimi yıkadım . Tırnaklarınızla ellerinizi kazımak hiç hoş bir duygu değil.
   İçeride yiyecek bir şeyler var. Eminim mideni doyurmayı unutmuşsundur. Diyor . Kesinlikle haklı hiçbirşey yemedim . Ama garip bir şekilde toktum. Belki yemeye başlayınca iştahım açılır diye içeri gidip bir çöreği yemeye başlıyorum. Ama ikinci ısırıkta tok olduğuma emin oluyorum. Çünkü ben tek ihtimalle çörek yemem oda toksam. Bu garipliği diğerlerine bağlıyorum. Aklımı dağıtmalıyım çünkü gitgide kendimden korkmaya başlıyorum. En iyisi işe erkenden başlamak. İçeri geçiyorum. Tam o anda barın kapısından o içeri giriyor. Kesinlikle tanışmadığım ama o tanıdık yüz. Tanıdığıma o kadar eminim ki. Ama adını bile bilmiyorum. Bende ki bu tuhaflıklar artık korkutucu olmaya başladı.

Siyah ÖzgürlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin