İslâm ahlâkının en önemli kavramlarından bir olan vefa, bir bütün halinde dünya ve ahiret hayatımızı ilgilendirmektedir. Biz müminlerden beklenen davranış, vefa ahlâkını hakiki manada hayatımızın tüm alanlarına hakim kılmaktır.
İslâm ahlâkının önemli ve kuşatıcı kavramlarından biri de vefadır. Vefalı olmak müslümanın en belirgin ve ayırıcı vasıflarından biridir. Ayrıca vefa kavramı hayatımızın bütün yönleriyle doğrudan ilişkilidir.
Sözlükte "sözünde durma, sevgide süreklilik ve sadakat gösterme" anlamlarına gelen vefa kavramı, dinî hayatımızın tam merkezinde yer almaktadır. Zira imanımız bir sözleşmeye dayanmaktadır.Elest Bezmi'nde Allah Tealâ bizlere, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sormuş ve bizler de, "Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)" (Araf, 172) diyerek şahitlik etmiştik. Kur'an-ı Kerim Rabbimize verdiğimiz sözü açıkça bildirmekte ve "kıyamet günü bundan haberimiz yoktu demeyesiniz" diye uyarmaktadır.Bu sözleşme insanın cebir ve baskı altına alınması olarak düşünülmemelidir. Tam aksine, Alemlerin Rabbi ile insan arasında ezelî bir irtibat, bir kulluk daveti olarak insanoğlu için büyük değer ifadesidir.
Vefa ve iman kavramlarını daha ezelî yaradılışta yanyana getiren bu büyük hadise, vefanın büyük önemini ortaya koymaktadır. Nitekim Allah Tealâ iman edenlere şöyle seslenmektedir: "Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim." (Bakara, 40)
Hayatın her alanında
Dinî hayatımızın merkezinde bulunan vefa kavramının sosyal hayatımızda da kuşatıcı bir rolü vardır. Aile hayatımız, arkadaşlık, komşuluk ilişkileri, iş bağlantıları veya akraba bağları... Kurduğumuz bütün ilişkilerin temelinde ve devamında vefa kavramının yer aldığı görülür.
Vefa ahlâkının sosyal hayatımızdaki yerini misallerle açıklayalım. Mesela ticarette tüccarın müşteri ile olan ilişkisinde vefa esastır. Buna göre vefa sahibi bir tüccar, müşterisine vaat ettiği ürünü vaat ettiği zamanda ve şekilde ulaştırır. Bir çalışan, kendisine verilen görevi zamanında ve gerektiği şekilde yapmakla vefa sahibi olduğunu ispat eder. Bir alim, ilmini hayır yolunda kullandığı takdirde ilme karşı olan vefa borcunu ödeyebilir. Bir talebe, hocasına hürmet ederek vefalı olma sıfatını hak eder.
Sıla-i rahim çerçevesine giren ilişkilerimiz de aynı temel üzerine bina edilir. Bir kimse akrabalarını görüp gözettiği oranda vefalıdır. Bir evlat, anne babası ile ilgilendiği derecede vefadan nasiplenmiş olur. Kapı komşumuzun hatırını ve haklarını ne kadar gözetiyorsak, vefa ahlâkı bizde o derece yer etmiştir. Vefalı dost diye hatırlanmanın yolu, dostlarımızın kara günlerinde yanında olmaktan geçer. Bize ihsan edilen dünya malından fakirlerin payını ayırma konusunda ne kadar hassas isek, düşkün durumdaki müslüman kardeşimize karşı o kadar vefalıyız demektir.
Yukarıdaki örneklerin benzerlerini çoğaltmamız mümkündür. Bu örneklere dikkat edilecek olursa, vefa kavramının kul haklarını koruma esasına dayandığı görülür. Bu açıdan vefa insanî ilişkilerimizin Rahman'a bakan yönüdür. Toplumda güvensizliğin günden güne yayıldığı gerçeği düşünüldüğünde vefa ahlâkının önemi bir kat daha artmaktadır.
umarım beğenmişsinizdir:)
KAYNAK : SEMERKAND DERGİSİ