Hani etraf bulanıklaşır, gözleriniz karıncalanır ve tutunmak için bir şey ararsınız ya, işte bu durumdaydım, boğazıma oturmuş koca bir yumru vardı, nefes almamı engelliyordu, gözlerimden yaşlar yavaş yavaş süzüldü, neden ağlıyordum bilmiyordum fakat bu durum benim ağlamam için yeterliydi sanırım. Sinirlerimin bozulması için yeterdi.
Melis ateş ettiğinde Eren kendini benim önüme siper etmişti, ve sonra kaçıp gitmişti. Eren'e baktığımda duvara tutunup ayakta durmaya çabalıyordu bir yandan da eliyle karnına bastırıyordu,yerlere kanlar damlıyordu ve kan görünce başım dönüyordu.
Eren benim için kendini feda etmişti, benim de ona yardım etmem gerekiyordu yine ona borçluydum değil mi hiç bitmeyecek miydi ona borçlanmalarım, bıraksaydı da ben vurulsaydım.
Bakışlarımı Eren'e çevirdiğimde alnındaki terler yanaklarından süzülüyordu ve yüzü bembeyaz olmuştu, kendimi bulunduğum şoktan kurtardım ellerimle gözlerimdeki yaşlarımı silerek yanına gittim, hala elimde sıkıca tuttuğum çantamı kenara fırlatarak, yerde duvara sırtını yaslayarak oturan Eren'in yanında dizlerimin üzerinde durdum. Gözleri kapanmaya başlıyordu gerçekten iyi değildi.
Eren ile konuşmalıydım sesimi duyarsa, belki dinlerdi bayılmazdı, bende ambulans çağırırdım gelene kadar onu oyalardım.
'Eren ?' Sesim beklediğimden daha kötü çıkmıştı, titrek, endişeli ve korku dolu Eren'in onca yaptığı şeyden sonra ona acımamalıydım fakat bu beni korumadan önceki kararımda, artık herşey değişmişti.
Kafasını bana çevirip baktı, sanki beni yeni görmüş gibiydi yada sesime şaşırmış ta olabilirdi yüz ifademin de nasıl olduğundan emin değildim, herşey olabilirdi, yutkunduktan sonra duvara tutunarak ayağa kalktı yüzünü düzelterek hiçbir şey olmamış gibi bana bakmaya devam etti sanki onu bu halde görmemi istemezmiş gibi bir haldeydi.
'Eren hastaneye gitmemiz gerek, yardım etmeme izin ver.' elimi beline dolayarak yürümeye başladık, o da kolunu omzuma atmıştı ama ağırlığını bana vermiyordu. Birden durunca ona baktım geri dönüp çantamı aldım telefonumu çıkartarak '112' yi arayacaktım fakat Eren telefonu bir elimden alarak fırlattı, ben şaşkınlığımı korurken üzerindeki gömleği yırtarak çıkardı ve karnına bastırdı, yürümeye başladığında peşinden yürüyordum. Az önce vurulmuştu ve normal bir insan gibi yürüyordu, yerden kalkacak halinin bile olmaması gerekirdi halbuki.
Arabasına doğru yürürken peşinden koşuyordum, anahtarı cebinden çıkararak kapıları açtı ve arabaya bindi bende yanına geçtiğimde arabayı çalıştırdı. Fakat birden bağırmaya başladı. O bağırdıkça karnı daha beter kanıyordu beyaz gömleğin temiz yeri kalmamıştı karnından aşağıya doğru kanlar yere damlıyordu.
'Arabayı sen kullan!' Dedi ciddi bir sesle, fakat ben araba kullanmayı bilmiyordum ama bunu ona nasıl söyleyecektim sinirliydi.
'Nasıl kullanacağım, benim ehliyetim yok ve... Kullanmayı bilmiyorum' bunu söylemiş olmayı dilerdim,fakat arabayı da kullanamazdım ki.
Kafasını direksiyona vurmaya başladı deliriyor muydu, gerçekten korkmaya başlıyordum , başımı eğerek ağlamaya başladığımda durup bana baktı bende kafamı ona çevirdiğimde karnındaki kanı görerek yüzümü geri çevirdim. Ağlamaya devam ettim.
'Kapa o lanet olası çeneni' dediğinde daha şiddetli ağlamaya başladım, ben ona yardım etmeye çalıştıkça o bana kötü davranıyordu sürekli ve bu canımı acıtıyordu.
'İn arabadan' diye bana bir emir verdiğinde daha fazla sinirlenmemesi için arabadan inerek peşinden gittim, Eren ara sokaklardan girerken onun hala nasıl ayakta durabildiğine şaşıyordum. Demek ki yarası o kadar kötü değildi, birkaç dakika daha yürüdükten sonra önümüzde duran tek katlı çok şirin bir evin önünde durduk, o kadar güzeldi ki kocaman bir bahçesi vardı. Eren kapıyı açarak çimlerin üzerinden yürüdü ve kapıyı açıp içeriye girdi. Bende peşinden eve girdim , içeri girdiğimizde Eren kendini koltuğa attı ve derin nefesler aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asrın #Wattys2015
Teen FictionGök yere inse sevmezdi adam, kadını. Kıyamet kopsa unutmazdı kadın, adamı.