(Medyada Lucky)
Bölüm şarkısı: Klingande- Jubel
Luanna'dan
"Of böyle iğrenç bir gündü. O kızın aklına uyupta gidende suç zaten. Jag dinliyor musun lanet olası"
Yine telefona dalmıştı ve beni sinirden öldürüyordu. Bu söylediğimi bile duymamıştı. Elimdeki yastığı alıp kafasına attım. "Kendi kendime konuşmadım değil mi Jag. Eğer öyleyse tüm gün kölem olursun" gözlerini pörtletip çığlık attı. "Demek bugün kölemsin ha" deyip sırıttım. O ürkek gözlerle bana bakarken ben planımı çoktan hazırlamıştım bile. Yaşasın kötülük.Lucky'den
"Anırma lan başımda sabah sabah" Kris başımda tepişen fillerden habersiz beni kaldırmaya çalışıyordu. Hadi kalktım, yapacak ne var ki. "Pazartesi bugün ve atıldığın- senin deyişinle istifa ettiğin okuldan ayrıldık. Doğal olarak yeni okulda ilk günümüz. Bu yüzden kalk" gözlerimi kaşıyarak kalktım. Hızlı bir duş alıp elime gelen kıyafetleri üstüme geçirdim.
Krisle yarış yapmaya karar verip arabalara bindik. Ben yenersem bir günlük kölem olacaktı, eğer o yenerse bir gün boyunca okuldaki tüm derslere girecektim; ki bu çok sıkıcı.
Luanna'dan
"Asla yapmam Lua" Jag yine yap dediğim şeyi yapmıyordu. Sadece okulun en havalı ve en yakışıklısı olan(Jag de onun hayranı.) meteor Barry'ye "Seni seviyorum" diyecekti, bunda ne var ki? "Hadi ama belki sana bakar Jag." Sırıtıp onayladı ve Barry'ye doğru yürüdü.
Barry'nin yanında parmağıyla beni gösterip kulağına bir şeyler fısıldadı. Kesin benim ona zorla söylettiğimi söylüyordu. Barry şaşkınca bana baktı. Ve daha sonra da yaklaşmaya başladı. Lanet olsun kötülük.
Lucky'den
Hayatımda ilk kez yenilmiştim. Ve bugünüm berbat derecede sıkıcı geçecekti. Arabadan inip okula girdik. Girdiğimiz anda tüm gözler bize döndü. Tüm kızlar bize hayranlıkla bakarken benim dikkatimi çeken tek şey oydu: Kırmızı saçlı kız. Ve yanında da bir erkek vardı. Baya havalı bir tipti hatta, yakışıklıydı da.
Ama bununla yarışabilecek kadar ben de yakışıklıydım. Hem ben de kötü çocuk tipi vardı ondaysa sevimli araba roary tipi. Ben neden kendimi onunla kıyaslıyorum ki şimdi. Gerçekten götüm gibi işler yapmaya başladım. Keşke ölsen Lucky.
Luanna'dan
"Hadi ya ben mi seviyormuşum seni" deyip güldüm. Sinirlenmişti. "Pekala Jag neden öyle söyledi o zaman" dedi omuz silkerek. O sırada herkesin kafası okulun kapısına döndü. Gelen dün geceki barın sahibiydi. Geri Barry'ye döndüm.
"Ne oldu aşık mı oldun yoksa" dedi sinirle. "Hayır, ama sanane" Neden sinirleniyorsa. "Bak Lua. Ben seni iki senedir seviyordum ve bunu sadece Jag'a söylemiştim. Benden uzaklaşma, aksine yakınlaşalım. Seni sevmemden rahatsız olacaksan arkadaş olarak yakınlaşabiliriz" söylediklerinden sonra sadece gözlerine bakakalmıştım. Neydi lan bu şimdi. Jag bittin sen, bittin Jag. "Peki arkadaşım" sözü çıktı ağzımdan sadece. Bana sarıldığında gülüp karşılık verdim. Saçlarını karıştırıp kulağına fısıldadım. "Senle bu kadar çabuk arkadaş olmama şaşırıyorum fakat kötü hissetmiyorum"
Gözümün önüne gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve o da benim yaptığım gibi kulağıma fısıldadı. Kalp atışlarım hızlanmıştı. "Asla pişman olmayacaksın" O sırada aklıma Justin Bieber'ın bir sözü geldi: Asla asla deme.
Lucky'den
Bunlar ne bok yiyor acaba. Sinirlerime hakim olmaya çalıştım ama yok. Okuldan çıkmaya hazırlanırken Kris verdiğim sözü hatırlattı. Küfür edip müdürün kapısına doğru yürüdüm. Giderken bir kız yanlışlıkla bana çarpmış gibi yapıp numarasını cebime attı. Gözlerimi devirip müdürün odasına girdim. "Evet, Lucky ve Kristof değil mi" başımızı sallayıp oturduk. "Tanışmayı uzatmama gerek yok. B şubesine gideceksiniz"
Ayağa kalkıp gitmeye hazırlanacakken "Babalarınıza selem söyleyin" dedi. Alayla gülüp dışarı çıktım. Herkes dersteydi. Kris'e derse girmesini biraz yalnız kalmak istediğimi ve diğer derse gireceğimi söyledim. Nasıl görünüyorsam artık ikiletmeden kabul etti.
Çardaklardan birine oturup cebimdeki paketten bir sigara aldım. Açken sigara içmek güzel geliyordu. Sinirliydim ama neden. Dünden beri değişmiştim sanki. Az önceki kız numarasını bırakırken bile umrumda olmamıştı. İstemiyordum, hiç birşey olmuyordu. Ben eskisi gibi olmalıydım. Ve bir daha asla kırmızı saçlı kızı görmemeliydim. Bu kadar çabuk aşık olunmazdı zaten. Kolay değildi aşık olmak. Hem bu kız kim ki? Daha tanımadığım birine ne bu hissettiklerim. Alayla gülüp sigaramın bittiğini anladım. Çöpün içine attım. Kollarımı bağlayıp arkama yaslandım ve başımı da çardağın köşesindeki tahtaya yasladım. Çok uykum vardı ve direnecek gücüm de yoktu.
Luanna'dan
Derse girmiştim ama çok sıkılıyordum. Aklım şu barın sahibindeydi. Yanındaki çocuk bizim sınıftaydı fakat o burda olmadığına göre başka sınıftaydı. Herneyse ondan banane. Dışarıya baktığımda onu gördüm. Bizim oturduğumuz çardağa oturmuş sigara içiyordu. Düşünceli bir hali vardı. Sigarası bitince çöpe attı, en azından bizim abazalar gibi yere atmıyordu. Başını kenara yaslayıp gözlerini kapattı. Çok sert bir yapısı var gibiydi ama içinde bir çocuk yattığı belliydi. Yani ben farketmiştim. Gözleri çok güzeldi. Dün ona fazla bakmamak için işim var deyip gitmiştim. Ama bir tarafım ona bakmamı söylüyordu. Hah sol tarafım, siktir. "Derse dön Lua" Matematik öğretmenimiz Maria Loutner'ı çok severdim o da beni severdi fakat şımarmamam için pek belli etmezdi. "Konsantre olamamışım" diye cevapladığımda gözlerini kıstı. "Biraz dışarda durmaya ne dersin. Soğuk bir su da iç. Belki konsantre olabilirsin bu sayede" başımı sallayıp çıktım. Kafeteryadan iki tane kahve alıp bizim çardağa gittim. Uykumun açılması gerekiyordu. "Hey, bak dersten atıldım. Kahve içer misin" deyip kolunu dürttüm. Bir anda sıçrayarak uyandı. "Ne? Sen kimsin lan!" diye bağırdı. Biraz korkmuştum. "B-ben. Sana kahve getirmiştim-" uykun açılsın diye diyemeden alayla güldü. "Hmm, telefon numaranı yazıp cebime atabilirdin. Böyle daha kolay olurdu, uğraşmana gerek yoktu" gerçekten beni hatırlamıyor muydu. Masaya 10₺ attığında ne yaptığını anlamamıştım. "Sağol kahve için ama içmeyeceğim" deyip gitti. Şuan sinirden ağlayabilirim. Gerçekten. Ve lanet olsun ağlıyorum da. Ona asıldığımı falan mı düşünmüştü acaba. İnanmıyorum, ama aptallık bende ki kahve götürüyorum. Gözlerimi silip kahveleri çöpe attım. Parayı alıp onu bulmaya çalıştım. Bay balık hafızalı.
Yukarı çıkarken onunda lavabodan çıktığını gördüm. Koşarak arkasından ona yetiştim. Kolundan tutup kendime çevirdiğimde gözlerini devirdi. "Bunu. Unutmuşsun" dedim sert çıkan sesimle. Ve parayı hiç farkında olmadığı bir anda ağzına soktum. "Ve şunu da unutma: Senden nefret ediyorum"
"Aramızda hiç bir türlü bağ yok. Sen kimsin ben kimim. Ama şunu aklına sok: Benden uzak dur, ben tehlikeliyim. Ha bu arada "nefret." Benden nefret etmen çok saçma çünkü aramıza duygusal bir bağ sokuyorsun, bunu yapma!" diye bağırdı üzerime eğilip. Sonra arkamdan Barry geldi ve beni bahçeye götürdü.
Tabi bay balık hafızalıya yumruğu geçirmeyi de ihmal etmedi. Ve tabiki de bay balık hafızalı boş durmayıp Barry'yi haşat etti. Tüm sinirini ondan çıkarıyormuş gibi bir hali vardı. Sanırım benim gibi öfke kontrol sorunu var.
Bay balık hafızalı çok uzun geldi bana. Belki daha kısa bir şey- buldum. BAY SİNİR. Hem insanları sinir ediyor, hem de sinirini kontrol edemiyor. Hayatı sinir üzerine kurulu bu manyağın. Bay Sinir. Güzel oldu güzel.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE BENİM
Teen FictionNe olursa olsun benimdi o. Benim aşkım, benim kalbim, benim beyazım, benim siyahım; benim gökkuşağım. Hiçkimse alamazdı onu benden. Gücü yetmezdi. Ben onun için yaşıyordum sanki. Karanlığımın arasındaki tek ışık. Siyahımın arasındaki tek beyaz. O be...