BÖLÜM İKİ
İDDİA
“Var mısın iddiaya?”
...
Şarkı: Skylar Grey- Dance Without You.
Kayıp ruhlar ülkesi; benim krallığımdı.
Karanlık ruhlar, soğuk bedenlerden ayrılınca aydınlığın yokluğunda ortaya çıkmaktaydı. Aydınlık geldiği zaman onu yok eder, karanlık ne kadar kasvetli olursa olsun, ne kadar şiddetli ne kadar keskin ne kadar büyük olursa olsun onu alt ederdi. Aydınlık, karanlığı mutlaka örterdi, bilinenin aksine gece güneşin değil güneş geceyi kapatmaktaydı. Peki karanlık ve aydınlığın birlikte olma şansı yok muydu? Yoksa gri rengi nasıl oluşmuştu?
Karanlık insanlar benim gözümde hep üzeri soyut düşüncelerle örtülenlerdi; bu saydam tabaka tek taraflı olmakla birlikte içeriden dışarıyı net gösterse de dışarıdan içerisi yalnızca bir siluet şeklindeydi. Kısacası karanlığı ile başbaşa kalan insanlar aydınlığın altında ezilmiş, aciz ve güçsüz kişiliklerdi. En güçlü anları şiddetli karın ağrıları ve ağlamaları iken en güçsüz anları susmalarıydı.Sanırım artık ağlamanın vakti gelmişti.
Olasılıklar, beni boğuyordu. Kafamın içindeki dünya aşılmaz derecede karışık ve sisliydi. Sarhoş bir insanın kafası ne kadar güzelse benimki ayıkken bile onu solluyordu. Düşünceler ben uyurken bile beni yalnız bırakmayacak kadar canlıydılar. En son ne zaman deliksiz uyuduğumu hatırlamıyordum. Dışarıdan battaniye ile örtülen bedenimin içi buz gibi esiyordu oysa ki. Ve bunu kimse fark etmiyordu. Dediğim gibi bu saydam tabaka tek taraflıydı ve sadece bana çalışıyordu.
Koskoca şehirde yalnızdım. Fatelhan. Fatelhan'a daha bu sabah ayak basmıştım. Geride bir yığın bulanık su bırakırken, elimden geldiğince o kirli sudan arınmaya çalışmış olduğu kadarıyla buraya gelmiştim. Fakat ayak izlerimde hâlâ bir kısmı mecvuttu. Şimdi ise saat gece yarısını gösterirken ellerim direksiyonun hakimiyetinde soğuk ile dans ediyordum. Daha kalacak bir yerim bile yoktu fakat bunu pek umursadığım söylenemezdi. On sekiz yaşıma gireli bir hafta oluyordu; bu da demekti ki artık özgürdüm.
Özgürlük. Ne de hoş bir terim. Binlerce hatta milyonlarca insanın hayallerindeki özgürlük kavramı farklıydı; kimi önündeki yemeği okul kantinindeyken tıpkı evinde gibi ayaklarını uzatarak rahatça yemek isterken, kimi gece geç saatlerinde de dışarıya çıkmak isterdi. Kimi giydiği eteği daha da kısaltmak, kimi okuldan istediği zaman kaçmak isterdi. Özgürlük zamana, yere, kişiye bağlı olarak değişkendi. Ama asıl özgürlük kafada bitiyordu, kafanızın içerisindeki kısıtlamaları azaltmadığınız müddetçe ne yazık ki hiçbir konuda tam olarak özgür olamıyordunuz.
Benim kafam ise acayip derecede bir savaşın içerisinde tıkılı kalmış, tek amacı soluklanıp burayı derhal terketmek olan ufak bir kızın isyan çığlıkları gibiydi. Ümitsizliğe tutunup, acıyı kabullenen o kızın yaşam mücadelesi tam da beni anlatıyordu..
Ellerimin bir tanesini havaya kaldırarak saçlarımla birlikte özgürce salınmasına izin verdim. Müzik çalarda Dance Without You çalmaya başladığında ses şiddetini ve trafiğin oldukça açık olduğu caddeye saparak hızı, daha da arttırdım. Birden başlayan bu müzik beni hayal kurmam için zorlasa da ilhamlarımı rahat bir vakte ayıracaktım. Şuanlık hedefim anı yaşamaktı. Şuursuzca hareket ediyor gibi gözüksem de mantıklı tarafım daima bir yanımda beni bırakmayacak şekilde bana sarılmış öylece duruyordu. Hâlâ yaşıyorsam bunu o tarafıma borçluydum.
İnsanlar ve arabalar gerimde kalırken yüzümün fazla dikkat çekmediğine emindim. Sokağı aydınlatan ışıklar fazlasıyla azdı, bu da işime geliyordu. Gecenin bir saati uykularını kaçıran, deli olarak niteleyeceklerinden şüphe duymadığım insanların beni tanımalarına gerek yoktu. Bir yazarında dediği gibi; teknik olarak düz yazıda bir yazıyı ne kadar betimlerseniz betimleyin, uzatırsanız uzatın akılda kalıcı olan içerik olacaktı. Bunu bana uyarlayacak olursam ne kadar paran olursa olsun, insanların ağzı torba değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTASYON
Misterio / SuspensoGenetik bir bozukluk olarak adlandırılan Heterokromia'nın Dünya geneline yayılmasını önlemek amacıyla kurulmuş bir komisyon, ve bu iş için seçilen yüzlerce kurban. Sizin de gözleriniz farklı renkte olsaydı fark edilmemek için ne yapardınız? "Ben be...