T.B -7-

303 20 8
                                    

Çıkan gürültülü ses ve kolumda hissettiğim acıyla gözümü araladım. Koluma baktığımda hafif kan ve porselen parçası vardı. Duyduğum kırılma sesiyle karşıya döndüm ve poyrazı etrafta deli gibi dolaştığını gördüm. Yanıma geldi ve yanımda ki komodine tekme attı. Bakışlarını bana çevirince gözlerine baktım. Gözlerinden ateş fışkırıyor gibiydi. Korkmuş muydum? Yani. Biraz.. Hemen gözlerimi kaçırdım ve kolumda ki yaraya odaklandım. Porselen parçasını yavaş yavaş çıkarırken hayli acıyordu duvarda ki kırdığı vazodan gelmiş olmalıydı. En sonun da çıktığında nefes aldım ve sızının geçmesini bekledim. Boynumda da hafif ağrı vardı. Yaranlanmış elimi değil de öbür elimi boynumu göturdüm ve ovalamaya başladım. Ovalarken parmaklarıma takılan tek kolyeyle başımı hemen boynuma çevirdim. Kelebekli kolyem vardı ama diğer nazar boncuklu olan babamın aldığı neredeydi? Poyraza döndüğüm de tam nerede olabileceğini sorucağım sırada parmaklarının arasından sarkan o kolyemi gördüm. Acımı yok sayarak ayağa kalktım ve

"Kolyemi niye aldın?! Verir misin?!" dedim elimi uzatarak. Cevap beklerken kapının açılmasıyla oraya döndüm. Sude içeriye girdiğin de ağzı beş karış açıktı arkadan yavaş adımlarla şaşkınca etrafa bakan emir geldi.

"Mira burada ne oldu?" dedi sude. Poyraza dönerek cevap vermesini bekledim ama bana bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Sudeyi boş verip elimi Poyraza doğru uzattım.

"Kolyemi ver" dedim. Kolyeyi tuttuğu eli biraz daha sıkıp

"Bu kolyenin sende ne işi var?" dedi.

"Benim kolyemin bende ne işi var diye soruyosun? Çünkü benim kolyem! Ver artık" dedim. Beni umursamayıp

"Bu kolyeyi sana kim verdi?!" diye bir anda bağırınca bir adım geriledim çok sinirliydi.

"B-babamın h-hediyesi 2 yıl ö-önce almıştı." dedim kekeleyerek.

"Nasıl ya?" dedi gülerek. Ama sinir gülüşüydü.

"Bu benim annemin kolyesi sende ne işi var." diye bağırınca bende

"Bu benim kolyem ne saçmalıyorsun sen?!" diye bağırdım. Elinde kolye olan elini daha da sıkıp hemen yanında ki aynaya yumruk attı. Cam kırılmıştı. Cam parçaları her yere saçılıyordu. Cam bana gelmesin diye iki adım gerileyip yere inip sudenin yanına gittim. Poyrazın eli kan için de olmuştu. Elini mavi gömleğine silip kapıya doğru yürüdü. Tam kapının önünde durup bana baktı. Ama öyle bir bakış değildi. Gözlerinden ne kadar sinirli olduğu anlaşılıyordu. Sonra önüne dönüp odadan çıktı. Emir ise bi bana bi Sudeye bakıp hemen poyrazın arkasından gitti. Kapının hiddetle açılıp kapandı. Daha sonra ona göre daha nazikçe açılıp kapanan kapı. Daha sonra zil sesi. Bunlar neydi? 'Bu kolyesinin sende işi ne?' diye bağırışı kulağım da çınlanıyordu. Duvara attığı vazolar, cama attığı yumruk, kanlı elinden sarkan hafif kan bulaşmış kolye hiçbiri gözümün önünden gitmiyordu. Dürtüklenmemle düşüncelerimden sıyrılıp hayata döndüm.

"Kızım o çıkan eli kanlı adam kimdi?"

"Ayol dur Fatma asıl o sesler neydi öyle?"

"Asıl sen dur Sebahat kızım bu odanın hali ne?"

"Ay sen dur hele bi Şaziment.." Bir de komşuLAR eksikti.

-POYRAZ'IN AĞZINDAN-

Kafam da deli sorularla annemle eskiden dolaşıp pamukşeker yediğimiz sahile geldim. Ayakkabımı çıkarıp parmak uçlarıma kum girmesine izin verdim. Yavaş ve düşünceli adımlarla denize doğru yürümeye başladım. Çok uzun zaman olmuştu buraya gelmiyeli. Anılarım canlanıyordu buraya gelince. Ben yaramı kabuk tutmaya zorlarken bunların olması? Yaramın tekrar kanaması içimi acıtıyordu.

Sahile yürüyüp denizin dalgalarının ulaşamayacağı yere oturdum. Annemin kolyesinin onda ne işi vardı? Bir de benim kolyem babam aldı diyordu? Bunların cevabını öğrenmenin tek yolu onunla konuşmaktı. Elim hala sızlıyordu. Hala sıkılı olan elimi hafif gevşettim. Ayağa kalkıp denize doğru yürüdüm. Ayağıma dalgalar gelmeye başlamıştı. Denize dizime kadar girdim ve kanlı elimi denize soktum. Tuzlu su bi hayli yakmıştı. Ama acısını hissetmiyordum. İçimde ki acı onunkini bastırıyordu ve acımamasını sağlıyordu. Elimdeki kan sen çıktım. Tişörtüm ıslanmıştı. Sağlam olan elimle tişörtü mü çıkardım. Ve kuma oturdum. Kolumda el hissedince hiç istifimi bozmadan denizi seyretmeye devam ettim. Çünkü arkamdakinin Emir olduğunu biliyordum. Emir bütün olanları biliyordu.

"Poyraz iyi misin?" diyince herkese 'iyiyim' diye dediğim yalan yerine

"Kötüyüm" dedim.

"İyiyim yalanını atlattık demek" diye gülüp yanıma oturdu.

-MİRA'NIN AĞZINDAN-

Sonunda komşuları yalanlarla gönderdik. Odaya girip kendimi yatağa attım. Sude de yanıma gelip oturdu ve tam konuşacağı sırada

"Yalnız kalıp düşünmek istiyorum" dedim sude burukça gülümseyip kafa salladı ve gitti. Ben ise derin düşüncelere daldım...

Eveet heycanlı yerde bitmedi ama uzun olduğunu düşündüğüm için bitirdim. Bölüm çok dramlıydı ben bile neredeyse tekrar okurken acaba nolcak dedim yani :D Neyse birdaha ki bölümde görüşmek üzere...

Tatlı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin