4. Bölüm

98 8 0
                                    

Kızlardan ve kapının yanında durmamdan dolayı pek bir şey göremesemde, bir tarafım hem onu görmek istiyor hemde istemiyordu.

Ne kadar çalıştığım yeri aksattığımı farkına varsamda bu seferlik pek üstünde durmadım sonuçta mükemmel bir elemandım ve bu önemli bir konuydu. Arkamda ki müşteri şikayetleri daha fazla katlanamayacak bir hâl aldığı için işime geri döndüm. Gerçekten harika kendimi dizinin en heyecanlı arasına giren reklam gibi hissediyorum. Aslında müşteriler öyle hissetmeliler. Yüzüme sahte "müşteri memnuniyeti" bir gülümseme takınıp onlarla ilgilendim. İyi ki moda zevkim vardıda her işten sıyırıyordum. Ve dağılan kıyafetleri, bozulan takıları, atılan ve düşen askıların bi kısmını düzelttikten sonra mola saatimin geldiğini farkettim.

Çalışmak ne zormuş ama yapacak bir şeyim olmadığı için böyle oluyormuş demek. Tembellikte yeni konseptler üreten ben bir gün çalışmak için mecbur kalabiliyormuş. Kasada duran kıza yemeye gittiğimi söyleyip çıktım. Aslında buradaki ilk günüm ve yemek için ne yaptıklarını bilmiyorum ama ben üst kata gidip hamburger yemeyi planlıyordum. Üst kata çıkana kadar telefonuma baktım, bizimkilere baktım.

*whatsapp*

Ecem: ya! Uyku tutmadı hangi gerizekalı beddua etti. Hayır yani sizin içinizden birinden şüphelenmek istiyorum ama sizi beddualarınız bile kabul olmaz ki.

Yağız: şapşirik misan?!? Niye öyle diyosun kızaam?

Savaş: ya olum, sen her gün farklı bir kafadasın sen deney faresi niyetine ya da insanları sınamak için mi yaratıldın?

Yağız: kırıyorsun ama..

Savaş: yağız seni kıra kıra sikerim, zorlama.

Okuduktan sonra yüzümde tebbesümü fark ettim. Hemen normale döndüm. Hem deli sanılmamak için hemde daha fazla onları kendime hatırlatıp üzülmek istemiyordum. Sonuçta buda bir gerçekti, her şey değişmişti. Ama normal gibiydi. Onlarla konuşmamış ama eminimki onlarda farkındadır.

Burgerking'in önüne gelince direk hiç bakmadan big king xxl istedim. Kadın bi bana arkasında kocaman posterdeki hamburgerlerin arasında istediğime bakıp affalladı. Biraz garip hissetsemde vazgeçmedim,yılmadım ve yıkılmadım. ((ödöxmxömxmxldm))
Parayı ödeyip dışarı bir yere çıktım. Balkonda daha iyi oluyordu yavaş yavaş biraz son ayda hayatımda ki değişiklikleri düşündüm. Sonra gözümün önünde uçuşan peçeteyi fark ettim. Daldığımı, düşüncelerle boğuştuğumu o zaman anladım.

Peçeteyi biraz izledikten sonra karşı masadaki kişiyi fark ettim. Gözlerim biraz büyüdü, boğazıma hamburger dilimi takıldı. Öksürmeye başlayınca baya yüksek sesle bi kaç kişinin dikkatini çekmiş olmalıyım ki bana baktılar. Kolamda yudumlar aldım. İyiyim. Neden kötü olayım ki? Çantamda çalan telefonumu almak için ellerimi peçeteye sildim. "Savaş?"
"Savaş?" Savaş arıyordu. Hep arardı ama konuşurdu tabii. Eğer bazen içerse geç cevaplar verirdi ama cevap verirdi. Biraz endişelenmedim desem yalan olurdu o yüzden bende pek yalan söylemeyi sevmediğim(!) için ılgını aradım. Savaşın onunla olduğunu söyledi. Savaş'a vermesini istediğimde lavoboya gittiğini söyledi. Ben bi kaç beni araması hakkında soru sordum ama garip cevaplar verdi. Sanki söylemesini Savaş istemiyormuş gibi.

Neyse.

Sanki bana bakıyordu, emin değilim ama olabilir. Ona bakmak istemiyorum ama çok zordu. En sonunda dayanamayıp kafamı telefondan ayırdım ve göz göze geldik. Sanki onu yeni fark etmiş ve tanımaya çalışıyormuşum gibi kaşlarımı çattım, hafif gözlerimi kıstım. Oda sanki tanımış gibi kaşlarını havaya kaldırdı. Garip bir durumdaydık.

New Life|| Matthew EspinosaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin