Covent Garden Londra'nın en işlek yerlerinden biridir. Adı üzerine "Kapalı Çarşı" Londra'ya gelipte hediyelik eşya bakmadan olur mu. Burada Türk Olduğum için hiç zorlanmıyorum çünkü çok şeker bir o Kadar'da espirili bir Türk arkadaş grubum var. Biz yurt dışında ne kadar ülkemizden uzakta rahat bir yaşam sürsekte, hamurumuzda var galiba muhafezekar ve bir o kadar da aile değerlerine Önem veren bir tarafımız. Buraya nerden mi geldim.. Bende bilmiyorum... Acemiliğimden.. Bir gün dükkanda müşterilerle ilgilenirken benim hiç ilgilenmediğim ama yanımda çalışan Ali'nin dikkatini çeken bir olay oldu. Bir adam dükkandan gün içerisinde birbirinden farklı zamanlarda birşeyler alıp çıkmış ve ben hep bu adamla farkında olmadan ilgilenmişim ,Ali söyleyene kadar hiç dikkatimi çekmemişti. Ali çok akıllı bir çocuktur. Benim dükkanımı gözüm kapalı her türlü emanet edebileceğim değerli bir dostumdur. Beş yıl önce elinde bavulu metro istasyonunda tanıştık Ali'yle kader onu bana getirmişti. Kalabileceği bir yer ararken ben ona birlikte çalışmayı teklif etmiştim.. Yabancı bir memlekette birde empatinin dozunu kaçırınca, heleki evinden milyonlarca km uzakta olduğunu düşününce insan daha bir duyarlı oluyor.. Ama iyi ki Ali'yle tanışmışım iyi ki Londra'ya gelmişti. Gözlem kabiliyeti ve müşteriyle olan diyoloğu çok iyidir Ali nin..
- Abla sen farkında mısın
- Neyin Ali
- Bu adam kaç defa dükkana geldi ve her defasında seninle sohbet etme çabasına girdi.
Ben alışmıştım erkek müşterilerin sürekli bana takılmalarına. Her defasında görmezden gelip belli bir mesafe koyup soğuk davranabilmiştim. Hayatımda zaten Çağatay var ,3 yıllık bir ilişki ve gayet mutlu bir beraberlik bizimkisi. Sanki Çağatay dan başkası bana bakamazmış gibi hissediyorum hep. Çağatayı düşündüğümde bile Bana verdiği huzur tarifsiz.. Anlatamam ancak yaşanır ve içine içine hissetmek her defasında, ilk günkü gibi sadece yaşanır....
Bu sefer adamın bana yaklaşmasına hareketlerimle engel olamadım...Adam bana;
- Pardon siz Türk müsünüz evet bende Türk'üm diyince neresinden?...Istanbul, derken bir duyarlılıkla adamla sohbet etmeye başladım ben,.. Adı Kenanmış bir Ihracat Firmasının müdürü Londra'ya bir toplantı için gelmiş miş miş miş...aslında sıkıldım. Bedenen oradaydım ama ruhen yine gezintilerdeydim. Adam anlatırken yine bana olanlar oldu ve daldım hayal alemine,.. Osmanlı zamanında bir adam bir bayanın karşısına geçer ve der ki ;- Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsıldım... Niyetim acizane-i taciz etmek değildir.. Bilakis efkar-i umumiyede ufak bir aile bacası tüttürmektir.. Sözlerimsizi temin ve tatmin edecekse şayet zevc-i izdivacınıza talibim!..
Bayanın cevabı;
- O mahrem suratınıza bir sille-i Osmaniye nakşedersem sekte-i kalpten terk-i hayat edersiniz...Osmanlıca okuldayken en Sevdiğim dersti. Ben İstanbul Üniversite'si Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Üniversite'den okul arkadaşım Servet le karar vermiştim Londra'ya gelmeye. Servet o zamanlar benim hayallerimin erkeğiydi ya da özlemlerim öyleydi bilmiyorum, belkide onu öyle görmek istemiştim.20'li yaşlar Dünya'nın Etrafında döndüğü egonun en yüksek olduğu dönemler. O yaşlarda her türlü çılgınlığı yapabileceğini düşünürsün. Çünkü hayatın gerçek yüzünü görmemişsindir hiç. Hep başkalarının hayatı, başkalarının hikayesi ve başkalarının deneyimlediği hayat hikayeleri vardır etrafında, arkadaş sohbetlerinde. Seninde bir hikayen olsun istersin zamanla. Başrolde sen ve sevdiğin adam. Her insan gibi mutlu olmayı hakettiğini bilirsin. Ama bunun için bir bedel ödemen gerektiğini zamanla hayat öğretir sana. Kayıplar yaşamaya başlayınca gerçekleri bir bir görmeye başlarsın.. İşte o zaman ya çok geç ya da belkide olgunlaşma yolunda, farkındalık deneyimlerini yaşadığın güzel bir hayat Serüveni seni bekliyordur kim bilir. İşaretleri gör sevgili okurum ve her hikaye dinlemeyi hakeder. önce kendine, sonrasında başkasına SAYGI duy. Kendine saygısı olmayanın başkasına hiç saygısı olmaz çünkü. 36 yıllık hayat tecrübesi bana hala yolun BAŞINDA olduğumu hep gösterdi. Servetle Londra'ya kaçmıştık, bir çok insanın hayal edipte yapamadığı şeyi biz yapmıştık. Bir süre kaçak bir hayat yaşadık ve nihayetinde Londra da evlendik. hayatımın en büyük sınavıydı Servet. Dil bilmez, yol bilmez, hiç tanıdığımız yok. Aç kaldığımız dönemlerimiz çok oldu. Ailelerimiz bizi hep iyi bildi yurt dışında hiç sıkıntılarımızdan bahsetmedik onlara hep sesimizi iyi işittiler. Bizim için üzülüp kendi sağlıklarından olsun istemedik Servet le Hatta boşandığımızı bile çok sonra söyledik onlara... Servet hayatım boyunca hep en iyi dostumdu. Hatta öyle ki onun gay olduğunu Öğrenmek bile beni üzmemişti biraz sarsılmıştım tabi ama biliyordum ki Servet benim en iyi dostumdu ve hayatım boyunca öyle kalacaktı. şimdilerde boşanan her çift gibiyiz ayrı. Sevgililerimiz var ama birbirimizle ilgili problemleri çok rahat birbirimize anlatabiliyoruz. Ailesiyle hala görüşüyorum. Kendi annem gibi severim Emel teyzeyi, eczacıdır kendisi, aynı zamanda bitki uzmanı ve çok kibar bir kadındır. Tek oğludur Servet. Eşi Akif amcayı kaybedeli çok olmuştur. Servet'te annesini yanına aldı 5 yıl önce. Londra ve Türkiye arası gider gelir, benide kızı gibi sever Emel teyze, ve hala eş dost ve akrabalarına gelinim Der.
Devrim okuldan arta kalan boş Zaman'larında dükkanda bana yardım eder. Laf aramızda bir de dükkanın köşesinde ki İtalya'n restaurant Carluccio nun yerinden aldığı kurabiyeler olmasa daha fit bir Vücudu olacak. Aslında ben bile dayanamıyorum Carluccionun güzel kurabiyelerine, yemeklerine,..gerçekten çok lezzetli. Devrimle plan yaptık Madam Bavori"ye gidip bir kaç kadeh birşey içip eğleneceğiz kız kıza ama hazırlanmak için çok vaktimiz yok iş çıkışı hemen taksiye atladık ve çıktık yola Devrim biraz yorgundu teyze olarak benim daha dinç olmam gerekiyordu heleki devrimin yanında Güçsüz gözükme ağlama zırlama gibi lükslerim yoktu. Çok yorgunduk aslında ama en yorgun dönemlerimiz de bile dışarıda geçirdiğimiz birkaç saatlik vakit bizim yorgunluğumuzu hep almıştı. Bugün dükkanda başıma gelen ilginç durumu meşhur Kenan beyi Devrimede anlattım.. Gülüştük... O benim Osmanlıcayı çok sevdiğimi iyi bilir eski Arapça Farsça kelimeler bana hep uyumlu gelmiştir, kulağada hoş,.. Sloganımız , "Kayd-i Hayat" Yaşadığı sürece Ölene dek Mutlu ve pozitif...bügünde birbirimize baktık veeee
-haydi kaydiiiiii haydi kaydiiiii hayat diye diye gülüşlerimiz oldu.
Teyze yeğen düşmüştük yollara geçen sefer Madam Bavori de sarhoş olmuştuk ertesi günün baş ağrısı hiç çekilmez boyuttaydı ama sarhoş olan biz değilmişiz gibi yine ikimizde masa tenisi oynamak istiyorduk Madam Bavori de ve yeniden sınırsızca içmek. Aslına bakarsanız puplarıyla ünlü ingiltere de en büyük zevkimiz amele gibi Guinness birası içmekti.. Londra ya gelipte bira içmemek haksızlık olur. Bu Pupın en büyük özelliği sınırsızca içki ve masa tenisi oynamak. İçerisinin dizaynı çok rahattı. Geniş koltuklar bir yanda müzik ve sosyal aktivitenin bir arada olduğu güzel bir mekan. Devrimle bu hafta masa tenisini biz kazandık. Çakma Londralı bir Çinli ve Bir Almandı oyun arkadaşlarımız... Devrim yine masa tenisinde gösterdi hünerlerini,.. Osmanlı Tokadı patlatır gibi çok sert, seri vuruşları vardı. Masa Tenisi güzel Oynardı devrim. Çocukluğundan beri hep birlikte oynamıştık ve boynuz kulağı geçmişti. Ben onu doğurmamıştım ama ablamın ona hamile kaldığı eniştemin iş nedeniyle şehir dışında olduğu dönemlerde Yanlız yatmak istemeyen ablam; korkmasın diye yanında yattığım, hamile olan ablamın sırt üstü yatamadığından dolayı yastık niyetine beni çok kullanıp gece yorgansız geçirdiğim dönemlerimi iyi bilirim. Evladım gibi her bir hücresi, her bir haliyle gurur duyuyorum o benim kıymetlim. Devrimim. Büyüyünce dünya Çapında bir yazar olacağını söylemişti. Iyi bir yazar noktasını zaman gösterecek ufak denemeleri var Wattpad diye bir sitede yazılarını paylaşıyor şimdiden takipçileri var Devrimin, ama iyi bir girişimci ve sosyal bilimci olacağı her Girdiği ortamda dikkat çekmesinden, her konuda var olan bilgisinden, ayak üstü binbir kılığa bürünmesinden , ağzının iyi laf yapıp satış yapabilme becerisinden belli... Masa tenisi demiştim dimi. Topunu karşılamak gerçekten çok zordur Devrimin. Oynamaya başladığında sen hiç Osmanlı Tokadı yedin mi diye sorar sonra o sinsi sırıtışıyla topa vurup hep karşı tarafı şaşırtmasını bilirdi. Gerçi bizim Çakma Çinli Devrime, Osmanlı Tokadı espirisine Karşılık sende Çin usulü Atış gördün mü diyip çok espirili bir şekilde Karşılık vermişti bu sefer.. Evet egomuz bu hafta Fazlasıyla tatmin olmuştu... Eve vardığımızda tatlı bir yorgunluk vardı Üzerimizde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NORMAL OLMAK ÇOK SIKICI
HumorBizimkisi Yüzde yüz Made in Turkey bir hikaye,... Özet mi okumak istedin Kitabı'n Sayfalarını çevirmeye başlasan iyi olur,... Hayalperest bir yeğen ve Aykırı bir Teyzoş...Nasıl mı? Okumaya başla...;))...