Partide çaldıkları şarkı: Charity Vance- It's Alright
Okulun yeşillikli bahçesinden çıkıp caddeye giden yolda yürümeye başladım. Geçirdiğim sıkıcı günler artık bir rutin haline gelmişti. Yapacak renkli şeyler bulamıyordum.
Her şeyi bırakıp çok uzaklara gitmek istiyordum. İnsanlara doğru gelen fikirleri kabullenmek zorunda olmaktan yorulmuştum.
Eve gelir gelmez çantamı yatağa fırlattım. Belkide her şey zor değildi. Ben zorlaştırıyordum. Her neyse bunun bir önemi yoktu. Şimdi acilen akşamki pijama partisine hazırlanmam gerekiyordu.
Eve gelir gelmez banyoya girdim. Uzun bir duştan sonra zorlukla saçlarımı taradım. Adını bilmediğim yandan asılan çantama; birkaç çamaşır, pijama ve toka koydum.
Güneş yavaş yavaş rengini kaybediyordu. Hava iyice kararmadan yola çıksam iyi olacaktı.
Kapıyı da kilitledikten sonra asansörü çağırdım ve beklemeye başladım.
Olamaz!. Almam gereken en önemli şeyi unuttum. . Oyuncaklar! Şimdi diyeceksiniz ki partiye gidiyorsun ne oyuncağı? Partiden kastım en yakın arkadaşlarım Hazal ve Yağmur'un benim şerefime verdikleri bir parti. Sadece üçümüz varız her zamanki gibi. Zaten bizim pijama partimizde bizden başkası olmamalı değil mi?
Bu bahsettiğim oyuncak da Hazal'ın en sevdiği oyuncaklardan biri. Lise son sınıf öğrencisi olsa da kendisi bayılır böyle şeylere. Siyah saçlarını müthiş bir ev topuzu yapıp, zeytin yeşili gözlerini patlattı mı 5 yaşında bir çocuktan farkı kalmaz.
Ama partimiz Yağmur'un evinde. O daha olgundur Hazal'a göre. Olgun diyorum ama benim için pijama partisi verecek kadar da çatlaktır.
Partimizin sebebi ise matematik sınavından koskoca okulda sadece benim 100 almış olmam. Bu bir öğrenci için ne kadar normal de olsa, arkadaşlarım ileride bilim insanı olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğumu söylüyorlar. Bu bir tehlike mi? Evet. Yani bana göre ben öyle sıkıcı işlerle uğraşamaz en saçma yollardan icatlar yapar, formüller üretirim. Gerçi okulda lakabım 'inek' de olsa iç dünyam gayet eğlencelidir diye düşünüyorum.
Hazal'ın oyuncağını aldıktan sonra asansöre bindim ve aşağıya indim. Babam evde olmadığı için kendim gidecektim. Yani dolmuşa binmem gerekiyordu. Karnım aç olmasına rağmen korkuyordum.
Dolmuşta sarsılırken kusabileceğimden dolayı korkuyordum.
Şansıma dolmuş hemen gelmişti. Demirlere zar zor tutunarak parayı ödedim ve boş bulduğum ilk yere oturdum.
Evin önüne yaklaşırken uzaktan gördüğüm pembe cismi tanımaya çalışıyordum. Yaklaştıkça bir tabela olduğunu fark ettim.
Yanına gittiğimde üzerine yazılmış son derece yaratıcı olan yazıyı okudum.
"1.Geleneksel Pijama Partimize Hoş Geldiniz. Sınırsız yiyecek içecek ve bol eğlence sadece 1 öpücük. Tebrikler Nil."
Bu şirin mi şirin tabelanın fotoğrafını çektikten sonra zili çaldım ve kapı açıldı. Karşımda pofuduk terlikleriyle beni inceleyen Hazal ve Yağmur'a baktım.
"Hani sen pijama giyecektin söz vermiştin?"
"Dolmuşta pijamayla pek rahat edemem diye düşündüm Hazal'cım." dedim gülerek. Onlarda benimle beraber güldüler.
Aslında burası bir Amerika falan olmadığı için böyle özenip hazırlık yapmamız kulağa biraz saçma geliyordu.
Ama yinede hayatta bazen saçmalıklar yapmamız gerektiği söyleniyor. Yoksa geriye baktığımızda aşılmış dağlar değil düz yollar görürmüşüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Gökyüzü
ChickLitBelki unuturuz onu tüm Kasım'dan kalma çiçekler gibi, arasına koyarız şarkı yazdığımız kırık hayaller saklı defterin. Belki de saklarız onu, kalbimizde bir delik açar gibi. Belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün. Yine yazı bekleriz. "Çünkü...