1.BÖLÜM: ''UÇURUM''

560 12 0
                                    

Bölüm Şarkısı: Linkin Park - CASTLE OF GLASS

Gözlerim kapalı bir şekilde kollarımı yana doğru açtığımda rüzgar ellerimi okşarken gözlerimden akan ılık gözyaşlarımı soğutuyordu.Saçlarım,üzerimdeki bol olan siyah tişörtüm rüzgardan uçuşuyordu..

Dalga sesleri ve rüzgar adeta senfoni orkestrasını andırıyordu.Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda aşağıda dalgaların kayalara hırçınca vurduğunu izliyordum.Neden bu kadar kızgındı ki bu deniz,sanki kendiyle savaşıyordu ve yine kendi canını yakıyordu,kendinden çıkarıyordu yaşadığı her şeyi,benim de öyle olduğum gibi.Bu yüzden biraz sonra kendimi boşluğa bırakacaktım...

Tekrar gözlerimi kapatıp bir adım attım ve kendimi sonsuz bir boşluğa bıraktım.Burası çok huzurluydu yavaşça dibe battıkça huzur kat sayısı artıyordu.Yavaş yavaş uykum gelmeye başlamıştı derken bir el beni kendine doğru çekti sanırım ağırlaşan göz kapaklarım tamamen kapanmış ve bende rüya görmeye başlamıştım.

Sesler...Kulağıma uğultu ve gürültü geliyordu bağırmak ve gözlerimi açmak istiyordum.Gözlerimin üstünde tonlarca ağırlık dudaklarım ise ağzımı açamayacak kadar kuruydu.Yavaş yavaş sesler netleşmeye başlamıştı.

''Gerçekten siz orada olmasaydınız çoktan ölmüştü.''Bunu duyduğumda ölmediğimi anlamıştım.Hangi aptal beni kurtarmıştı.Neden ölmemiştim ben.Sonra başka bir ses:

''İşim bittiyse gidebilir miyim doktor bey ?''

''Evet her şey için teşekkürler,''dedi ilk ses.Kapı kapanma sesinin ardından sessizlik.Yavaş yavaş gözlerimi açmaya çalışıyordum.Sadece gördüğüm çok parlak bir ışığın gözlerimi acıtmasıydı.Buğulu gördüğüm sarışın,beyaz önlüklü kadın, ''Kendine geliyor doktor bey.''demişti.Biraz sonra gözlerimi tamamen açabilmiştim. Yaşlı olmasına rağmen iyi görünümlü mavi gözlü adam bana iyi olup olmadığımı sorduğunda ağzımdan sadece ''iyiyim''kelimesi çıkabilmişti.Ne kadar iyi olabilirdim ki doğrusu onca yaşadıklarıma rağmen ne kadar iyi olabilirim.Bana bakmayarak elindeki dosyaları incelerken''Kafanı kayalara çarptığın dikiş attık bir iki haftaya iyileşir, ayrıca genç adam seni kurtardığı ve çok su yutmadığın için şanslısın'' dedi.

İç sesim hangi aptalın beni o karanlıktan çekip kurtardığını merak ediyordu sinirlendiğim için istemeyerek kaşlarımı çattığımı hissedebiliyordum.''Ailene haber vermelisin''dedi mavi gözlü adam.Boş bakan gözlerimle ''Gerek yok'' dedim net bir ses tonuyla.'' Ne zaman çıkarım ?'' dedim boş bakamaya devam ederek adam acıyormuş gibi bana baktı ''Serum bitince gidebilirsin, şimdi dinlen'' dedikten sonra odadan çıktı.

Odada yalnız kalmıştım, gözlerimi acıtan ışık yüzünden gözlerimi kapatmıştım ve beni o karanlıktan çıkaran kişiye lanet okuyordum.Ben huzurlu olmak için çabalıyordum ve bunun tek çıkış noktası sonsuz bir uykuydu yani ÖLÜM..Beni bu noktaya getiren herkese kırgındım kızgındım tek istediğim şey bu yer yüzünden silinmekti.

Ben Masal Uyar.Bütün dış dünya ile bağlantısı kopuk kendi iç dünyasında yalnız yaşayan 18 yaşında kendisi ile mücadele eden güçlü olamaya çalışan kendini dansa bırakan bir ruh.İnsan demek yanlış olur ben bir ruhum.Ortalıkta ölü gibi dolanan bir ruh.

Bugün o uçuruma sürüklenmemin nedeni depresyon ilaçlarımı iki gündür almıyor olmam.16 yaşımdan beri bu ilaçlarla yaşıyorum.Genellikle beni sakinleştiriyor uyutuyor ve uyuşturuyorlar.İki sene önceye kadar her şey çok güzeldi.Hayallerim vardı gerçekleştirmek istediğim uğrunda mücadele ettiğim hayallerim.Çok iyi bir balerin olmak istiyordum mesela aşık olmak istiyordum,yağmurda sırıl sıklam ıslanmak istiyordum kısaca hayal dünyasında yaşayan hayat dolu biriydim.

Ailenin tek çocuğu olduğum için belkide bu kadar hayalperesttim.Annem ve babamın benden bile önemli olan işleri yüzünden onlarla küçüklüğümden beri zaman geçiremiyorum.Her istediğimi yapan ama benimle doğru dürüst ilgilenmeyen fakat ilgilendiğini sanan bir aile.Annem ve babam çok ünlü mimarlar,işleri yüzünden çok yoğun oldukları için küçüklüğümden beri yanımda kalan yardımcımız Nermin abla bu yaşıma kadar bana ablalık yapmıştır.Çok tatlı,sevecen cana yakın birisidir,ayrıca yemekleri harikadır.

İki sene önceye kadar ailemle vakit geçiremesem de mutlu ve huzurluydum.En azından sevildiğimi sanıyordum.Fakat 16. yaş günümden sonra bana soğuk davranmaya başladılar sanki başıma gelenlerin sorumlusu benmişim gibi.Başıma gelen onca şey gelmesine rağmen benim elimi tutmadılar.

İnsanlar en zor zamanlarında verilen elleri sımsıkı tutup sarılmak ister yeniden güçlü kalkabilmek için daha sağlam basmak için tabi uzatılan eliniz varsa bu mümkün olabilir.Bana el uzattılar sonra bıraktılar ve ben bir bataklığa saplandım.O bataklıktan çıkmaya çalışan yardım edilmesi için çırpınan ama çırpındıkça daha çok dibe batan biriyim işte, ben buyum.

İşte bu yüzden bugün o uçurumdaydım, düşüp düşüp ayağa kalkmaktan yorulduğum için yaralarım daha geçmemişken üstüne bir kez daha düştüğüm için o yaranın iyileşmeden daha çok kanamasından ve iz kalmasından bıktığım için gitmiştim o uçuruma.Yok olmak için kısacası.

Hastane odasında bir saat durduktan sonra serumum bitmişti.Ayağa kalktım ve tam kurumamış olan kıyafetlerimi yeniden giydim sonra mavi gözlü doktora gözüküp hastaneden çıktım.

Eve ağır adımlarla giderken ilaçların etkisinde olduğum için bitkin ve yorgun hissediyordum.Birden karşıma köpeği ile yürüyüşe çıkmış olan dans hocamla karşılaştım.Bana doğru geliyordu.

''Masal,iyi misin?Yüzün solgun gibi.'' dedi.

''İyim hocam,sadece yorgun hissediyorum.''dedim.Bana endişeli bir şekilde bakmaya devam ederken:

''Bak Masal 2 yıldır dans etmiyorsun.Senin için dansın ne ifade ettiğini en iyi ben bilirim,o yüzden geçen gün bana verdiğin sözü tutmanı artık derslere başlamanı istiyorum.''dedi.

Anlamayarak ona bakmayı sürdürdüm ''Söz'' dedim kısık bir ses tonuyla.Aaa hatırladım kahretsin başımdan atmak için demiştim ki ben onu.

''Evet ne yaşamış olursan ol hayat kaldığı yerden devam ediyor artık kendine gelmen lazım.Tekrar dans etmek sana iyi gelicek bana güven.Yarın saat 9.00 da çalışma odamızda seni bekliyorum''dedi boynuma sarıldı sonra küçük bir tebessümle yanımdan ayrıldı.Dans etmeyi özlemiştim Ayla hocamıda özlemiştim ama tekrar dans edemeyeceğimden korkuyordum.Hocamın dediklerini düşünerek eve geldim.Yarın erken kalkacağım için direk odama çıktım masamın üstündeki telefonu ve kulaklığımı alıp yatağa uzandım Linkin Park - CASTLE OF GLASS'ı açtıktan sonra gözlerimi kapattım.

Çalar saat 8.30 da çaldı.Hemen kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve elbise dolabıma doğru yöneldim kot pantolon seçip üstüme de siyah bol yakası açıkta kalan siyah bir tişört seçtim.Sırt çantama pointi ve siyah şortumu koyduktan sonra odadan çıktım.Nermin ablanın hazırladığı sandviçi ayak üstü yedikten sonra evden hızlıca çıktım.Okula geldiğimde koridorda hızlıca ilerlemeye çalışırken insanlara çarpmamaya özen gösteriyordum tam koridorun solundan dönerken biriyle çarpıştım.Elindeki dosyaların hepsi yere düşerken ben de o da yere düşmüştü.Homurdanarak yerdeki dosyaları toplamaya başladım.

''Ya zaten derse geç kaldım birde sen çıktın,önüne baksan.'' dedim sinirle.Sonra kafamı kaldırdığımda gözleri kehribar rengine benzeyen, kumral,dağınık saçlı çocuk bana bakarak sırıtıyordu.Doğrusu yakışıklıydı ama gülüşü sinirimi bozuyordu.

''Neden gülüyorsun komik bir durum mu var? ''dedim kaşlarımı çatarak.

''Özür dilerim benim hatam'' dedi.

Bu sesi daha önce duyduğuma eminim bu sesi nerede duymuştum ben.Ben bir yandan bunu düşünürken gülümseyerek ellerimdeki dosyalarını aldı ve ''Sonra görüşürüz'' dedi. 5 adımdan sonra tekrar bana bakıp gülümsedi.Gülümsemesi sinirimi bozuyordu ayrıca sesi...Ben bu sesi duymuştum.Bir dakika olduğum yerde durup o sesi düşünmeye çalıştım.Olduğum yerde kala kaldım.Bu ses hastanedeki o çocuğun sesine ne kadar çok benziyordu.

SON NOTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin