5 + Seven Days

3.5K 257 42
                                    

Dün akşam evimde geçirdiğim son rahat uykudan sonra tekrar büyükannemin büyük beyaz evine doğru yola koyulmuştuk. Yolculukta ön koltukta oturan annem bana dönüp "Evde yetişkin olarak sadece büyükannen, Liz teyzen ve enişten olacak. Evde yer yok buyüzden babanla ben kalmayacağız.Yani sadece akşamları."

"Ailemizin temsilcisi sensin uslu ol"dedi babam. Onları sade bir baş selamlamasıyla onayladım. Babam arabayı yolun karşısına park ettiğinde yedi koca günü geçireceğim eve uzun uzun baktım.

Bahçeye girdiğimde Kazığı yani Kelvin'i ibrani cenaze evi cemiyetinden üç gönüllüyle birlikte yas malzemelerini getirirken buldum. İçeri girdiğimde sessiz bir askeri özenle çalışıldığını gördüm. Mobilyalar kenara itilmiş, ortadaki boş alana ufak çaplı sahne kurulmuştu. Uzun süredir çalışmayan ve şömine demenin saygısızlık olacağı şeyin önüne aile üyelerinin sayısı kadar alçak tabure koyulmuştu.Şöminenin üzerinde cenaze cemiyetine veya kanserli çocuklar vakfına bağış yapılması için koyulmuş bağış tepsisi vardı. Tepside örnek misali bir kaç dolar öylece duruyordu. Birde yedi dün yanmaya yetecek devasa mumlar vardı.

Benim için en zoru nerede durup, kiminle ne konuşacağımı bilmekti. Her odada mutlaka biri olduğundan yalnız kalmakta mümkün olmuyordu. Dot (eminim ki annesinin zoruyla) bulaşıkları yıkıyordu. Bir tabağı köpürttükten sonra süngerdeki tüm köpüğü akıtıp işine en baştan devam ediyordu. Neden bu kadar deterjan israfı yaptığını merakla sorduğumda bana köpüğün kirlendiğini açıkladı.

Alçak şiva taburelerinden birine oturduğumda evde süren şiva kargaşasını sessizce izleme imkanı buldum. Luke'da yanımdaki tabureye oturduğunda ayağıyla beni rahatsız etmeye başladı. "Yoda'nın sandalyelerini bize vermesi ne hoş."dedi birden.

"Onlar şiva sandalyesi." diye konuştu Kelvin, açık kapıdan içeri girerken. "Yere yakın oturmak yas işaretidir orjinalinde yas tutanlar yere otururdu. Zamanla anlayış değişim geçirdi."

"Daha çok yolu var." diye homurdandı Luke.

"Aynalar ne iş?" diye sorduğumda Kelvin ile iki gündür ilk kez iletişime geçtiğimi fark ettim. Çocukluk arkadaşı olmamıza rağmen aramıza soğukluk girmişti. Kelvin gülümseyip"Yas tutulan evdeki aynaların örtülmesi yada kaldırılması her türlü kişisel hevesten uzak kalıp yalnızca büyükbabanızı düşünecek olmanızı gösterir."dedi. Geldiğinden beri bir şeyler konuşuyor, taşıyor ve bize bilge açıklamalar yapıyordu. Siyah kıvırcık saçları dağılmış, giydiği beyaz gömleğin kollarını kıvırmıştı. Pembe yanakları yüzünden her daim öfkeli veya mahcup görünen tombalak bir oğlandı şimdi ise daha zayıf ama iri kıyım bir adam.

Yanıma oturduğunda yüzündeki ifadeden hala benimle konuşmak istediğini anladım "Kısa bir süre önce büyükbabanız beni çağırtmıştı."dedi. Ölüm döşeyindeyken biz hayırsız torunlarının orada olmayıp, son zamanlarında yanında Kelvin'nin olması biraz koyuyordu. "Büyükbabanız dindar değildi ama hayatının sonlarında çocuklarını yetiştirişindeki inaç eksikliğinden pişmanlık duydu."

Biraz şüpheyle "Büyükbabam öyle bir şey yapmazmış gibi geliyor."dedim.

Kelvin çocukken Luke ve diğerlerine oral seksin önemini anlatırken kullandığı kendini beğenmiş, öğretmenimsi tonlamanın aynını kullanarak "Ölümle karşılaşanların Tanrıya dönmeleri sık rastlanan bir durumdur."dedi.

"Büyükbabam Tanrıya inanmazdı ne diye inanmadığı bir şeye dönsün?" diye söze girdi Luke, tüm bu süre boyunca kaşları çatık sessizce bizi dinlemişti.

"Fikrini değiştirdi herhalde."dedi Kelvin. Mezarlıkta Luke'un onun lakabını ağzından kaçırışına hala kızdığını görebiliyordum.

Noelde yada şükran günlerinde büyükannemin herkesi çağırdığı ve büyük kavgalarla illaki birinin masayı dramatikçe terk etmesiyle sonuçlanan yemekleri düşündüm. Büyükbabamın asla umrunda olmazdı. Ailecek bir araya geldiğimiz huzursuz günlere bayıldığını sanmıyordum. Şimdi de Kelvin Büyükbabamın hem aydınlandığını hem de şiva düzenleyerek bir arada olmamızı istediğini savunuyordu.

"Büyükbabam fikir değiştirmiş olamaz."dedim kendimden emin bir ses tonunda.

"Son arzusu buydu."

"Bir sürü ilaç veriyorlardı." vurgusunda bulundu Luke.

"Olabilir yinede kendindeydi." Kelvin kızarmaya başlamıştı.

"Şiva istediğini başka duyan var mı?" dedi Luke.

"Luke!" diye uyarıda bulundu Liz.

"Ne? sadece soruyordum belki Ka-Kelvin yanlık anlamıştır."

"Yanlış anlamadım enine boyuna konuştuk." dedi Kelvin sertçe.

"Şiva için üç gün oturmuyor mu millet?"dedim bu sefer.

"Evet" diye bana katıldı Luke "bu doğru".

"Hayır." diye bağırdı Kelvin artık iyice sinirlenmişti "Şiva kelimesi 'yedi' demektir.Yedi gün.Gayet açık."

"Yedi gün işten ayrı kalamam." dedi salona yeni giren Ben. "Büyükbabam da böyle düşünürdü ayrıca."

Luke kafasında plan yapmış gibi "Kelvin bence mesajı verdin gidebilirsin. Şimdi bir konuşup karara varacağız. Sorumuz olursa ararız."

"Yeter!"

Hepimiz sesin geldiği yöne dönünce büyükannemi salonun kemerli girişinde gördük.

"Büyükbabanızın istediği buydu. Kusursuz biri değildi ama iyi bir insandı ve elinden geleni yaptı. Ayrıca sizlerde örnek torunlar değildiniz."

"Tamam büyük anne sakin ol" diyerek kollarını uzattı Ben.

"Lafımı kesme Ben. Kocam son arzusunu söyledi ve yerine getireceğiz. Kalabalık ve rahatsız olacak, her zamanki gibi birbirimizin sinirlerini bozacağız ama önümüzdeki yedi gün boyunca hepiniz yeniden torunlarımsınız." Bir kaç adım ilerleyip gülümsedi "Ve hepiniz cezalısınız."

Bize örnek olmak ister gibi şiva taburelerinden birine oturdu "Ee ne duruyorsunuz?"

Ve konuşmadan azarı yemiş okul çocukları gibi hepimiz oturmuş olduk. Kelvin zaferle gülümserken Luke kulağıma eğilip "Burada bir şeyler dönüyor." dedi.Omuz silktim.

Bu hikayenin nasıl olduğu belliydi.Hepimiz Knob's Ends'e düşmüş, yatacak yerler konusunda kavga çıkaracak, sinagog'daki törene gönülsüzce katılacak ve gelenek icabı haftamız Luke'un yaptığı garipliklerle son bulacaktı.

***

Akşam yemeğinden sonra herkes sessizleşmişti. Benimse o kadar çok uykum vardı ki yere uzanıp uykuya dalabilirdim. Nerede uyuyacağımı bilemediğimden herkes ne zaman uyuyacaksa o zamanı beklemek zorundaydım. Liz teyzem ise durumu anlamış olarak herkese kalacağı odanın duyurusunu yapmıştı. Ben ve Jack üst kattaki iki yataklı odada, Luke ve Delphine ise diğer odada kalacaktı. Tüm odalar dolu olduğundan Dot ve banada bodrum kalmıştı.

"Bodrum olmaz!" dedi Dot, başka bir oda bulana kadar ısrar edeceği belliydi.Bodrum karanlık ve berbattı ama umursadığım tek şey bir an önce uyumak olduğundan ses çıkarmıyordum. Kimse Dot ile yer değiştirmeye gönüllü olmayacak gibi görünürken Luke "Tamam sen Delphine'nin yanındaki yatağı al ben bodrumda kalırım."dediğinde Dot büyük bir rahatlama yaşadı.

-------------------------

HEHEHEHEHEHEHE TÜM OLAYLAR ŞİMDİ BAŞLIYOR

Bu bölüm uzun oldu biraz sanki :D

Ben sanırım Kelvin'i sevdim

7 + hemmingsWhere stories live. Discover now