0.2

224 29 3
                                    

    


    Louis poposunu kaşıya kaşıya ve esneye esneye evden çıktı. Bisikletinin kilidini açıp üstüne atladı ve hafif eğimli yoldan aşağı süzülmeye başladı.

İnerken sıkıntı yoktu tabi ama iş yorgunluğunun üstüne hafifte olsa o yokuştan dili dışarda çıkışını görmek lazımdı.

Park kasabanın biraz dışında kalıyordu. Keçi ve inek kokan ama her zaman önünde kuyruk olan o dondurma fabrikasının da ilerisinde.

Aslında bu yolun akşamları ürkütücü olduğu söylenebilirdi, eğer park ürkütücülükte şampiyonlar liginde olmasaydı. İnsan, içinden ceset çıkan bir korku tünelinde çalışırsa böyle şeyler onu pek etkilemezdi herhalde.

Yine de Louis gerekmediği sürece söylemese de, karanlıktan korkuyordu. Bu yüzden gece vardiyaları ya da kışın işten dönerken çevirdiği pedal hızıyla az bacak kası yapmamıştı hani.

    Bisikleti yeniydi. O kaçıncı yüzyıldan kaldığı belli olmayan ve acayip gerizekalı duran, fıstık yeşili ile bebek mavisi arasında bir yerde kalmış karaktersiz renkteki bisikletten kurtulalı iki hafta olmuştu. Hani bisikletin önü ile arkası arasında utangaçça boyun kırmış bir zürafaya benzeyen ve Nicki Minaj'ın poposu kadar sepeti olanlar varya.

Evet, işte onlardan bir taneyi hurdacıya satıp, maaşını da ekleyip kendisine düzgün bir şey almıştı. Hem de kırmızı. Yani isterdi ki üstü açık ateş kırmızısı bir arabası olsun ama nihayetinde bu da kırmızı, gayet üstü açık-hatta kışın fena halde açık- ayağını yerden kesip aynı amaca hizmet eden bir taşıttı işte.



    Louis parktan içeri girdi ve bisikleti yönetim ofisinin arkasında çalışanlara ayrılmış yere bıraktı. Park 10'da açılıyordu ama çalışanlar dokuz gibi burada oluyordu. Etrafı kontrol edip -bölüm değişimi yapacaklarsa eğer- değişimlerini yapıp makineleri uzaktan şöyle bir gözden geçiriyorlardı.

Toplam çalışan sayısı 14'tü patronla beraber 15. Çok büyük bir park olmadığından fazla çalışana gerek te yoktu para da.

    Louis'nin en sevmediği mevsim yazdı. Hele yazın ortasında gölgede dururken bile yanmak onu delirtiyordu. Kışın donmak, yazın yanmaktan çok daha iyiydi. Hiç değilse kışın açık havada da dursa depoda duran eski ısıtıcıyı yere koyup patrona çaktırmadan ısınabiliyordu. Ama yazın soğumak için hiçbir şey yoktu.

Patron yani Ben parktaki iki eski pervaneyide alıp odasında donuyla oturuyordu.

Niall yerine oturmuş bacaklarını uzatmış elinde telefonuyla bir şeyler yapıyordu.

''Günaydın.'' Dedi Louis günlerdir bağırmaktan çatallaşmış sesiyle ve çantasını omzundan indirip at yarışının makine kontrol alanına girdi.

''Günaydın!'' Dedi Niall ve yerinden zıplayıp Louis'nin peşinden oyun alanının arkasına geçti.

''Hiç yerleşme Devin bacağını kırmış. İşi de bırakamayacağı için ona oturarak devam edebileceği bir yer gerekiyordu.''

''Ee.'' Dedi Louis umutla.

''Eesi, kimse işini değiştirmek istemedi tabi bende, ki iyi olabilirdi o tünel bu cehennemin içinde serin kalabilen tek yer, bu yüzden ben de seni önerdim ve o da tabi ki kabul etti.''

Louis bir yandan çaça yapmak istiyor bir yandan topukları kıçına vura vura kaçmak istiyordu.

    Tamam, iş tünelin dışında olabilirdi ama sonuçta tünelle ilgilenen kişi o olacaktı. Sabah geldiğinde ve akşam çıkarken tünelin için bir kez dolaşmak ve başka bir ceset bırakan olmuş mu diye(!) kontrol etmek zorundaydı.

''Amazement'' ParkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin