İlk Arkadaş

1.1K 77 41
                                    

Tek elimle yavaşça kapıyı tıklattım.

"Girebilirsin!" ahşap kapıyı iterek içeri girdiğimde babam yine ve yine çalışma masasında çalışıyordu. Başını kaldırdı ve gözleri beni bulduğunda kaşlarını çattı.

"Sana buraya önemli birşey olmadıkça girmemeni söylemiştim!" kalbim korkuyla hızlandı.

"B-ben sadece düşündüm ki..." yutkunarak devam ettim, "Belki dışarı çıkıp birkaç arkadaş edinmeme izin verirsin?" merakla cevabını beklerken o bir eliyle alnını ovuşturuyordu.

"Başımı ağrıtmaktan başka birşey yapmıyorsun!"

"Ş-şey izin veriyor musun?" umutla ona bakarken o ise bana sert bir bakış attı ve tekrar önündeki kağıt yığınına döndü.

"Konu üzerinde düşünürüm. Şimdi git!" reverans yaptım ve arkamı dönerek hızla odayı terk ettim. Gözlerimden yaşlar akarken bu kadar güçsüz olmama lanet ettim.

Onu ne kadar sevmesemde beni sevmemesi çok canımı yakıyordu. Annem öldüğü günden beri böyle davranıyordu, ben bile artık bana neden kötü davrandığını düşünmekten yorulmuştum.

Oysa bu soruyu ona defalarca sordum. "Neden?" o ise bana sorumluluğunu üstlenemiyeceğim kadar ağır olan tek bir cevap verdi "Layla senin yüzünden öldü!"

O gün söylediği sözcükler hâla beynimde dönüp duruyordu, annemin ölümüne nasıl ben sebep olmuş olabilirdim ki? Nasıl? Ne hakla? O benim annemdi ben nasıl onun canını acıtacak bir şey yapabilirdim?

Bu soruların cevabının hepsi babamda saklıydı, lâkin onun da bana anlatmaya niyeti yoktu. Düşünceler aklımı kurcalarken çarptığım çocuğu fark etmemişim. Dengemi kaybedip yavaşça yere düşerken beni belimden yakaladı.

"Ehh?"

"Daha dikkatli olmalısınız hime-sama." sakura saçlı çocuk bana şirince gülümserken kalbim tekledi. Bana bu kadar yakın olması normal miydi?

"A-arigatou.." dedim yanaklarım kızarırken. Beni hemen bırakmazsa bayılabilirdim. İlk defa biriyle böyle yakın oluyordum. Kalbimin hızlanmasının ve kulaklarımın uğuldamasının başka açıklaması yoktu.

Doğruldu ve benim şaşkın bakışlarımın arasından bana göz kırptı. Hâla onun kucağında olmak utanç verici olmaya başlamıştı.

"Beni yere indirir misin?" kızaran yanaklarımla sordum, nazikçe gülümsedi.

"Elbette hime-sama." beni kucağından indirdi, gitmek için bir adım attığında dengesini kaybederek üzerime düştü.

Sırtım sertçe yere çarparken hızla nefesimi tuttum. Zümrüt yeşili gözleri gözlerimle buluştuğunda ikimizinde yanakları tekrar kızardı. Sakura rengi saçlarından bir tutamı alnıma düşerken gözlerimi kapattım. Bu kadar yakın olmamız nefes almama engel oluyordu.

Gözlerimi tekrar açtığımda görmeyi beklediğim zümrüt yeşili gözleri yerinde yoktu. Şaşkınca etrafıma bakarken onun çoktan kalkmam için bana elini uzattığını fark ettim. Yüzüne bakmamaya uğraşarak ayağa kalktım ve elbisemi düzelttim.

"Özürlerimi sunuyorum hime-sama, lütfen bu olanları Jude-sama'ya anlatmayın." başımı 'tamam' anlamında aşağı ve yukarı salladım.

"Arigatou." tekrar şirince gülümsedi.

"Önemli değil hime-sama, yeniden."

Yanından geçip odama doğru yavaş adımlarla yürürken zümrüt yeşili gözlerini ve sakura rengi saçlarını aklımdan atamıyordum. Kalbim hızlanmaya başladı ve yanaklarım kızardı. Düşüncesi bile beni ürpertiyordu. B-bunun aşk olma ihtimali var mıydı? Ama bu düşünceler çok saçmaydı. İnsan ilk çarptığı kişiye mi aşık olurdu?

O zaman bütün aşklar çarpışmayla başlar öyle değil mi? Peki annem ve babam neden çarpışmadı? Aptal düşüncelere hemen son vermem gerekiyordu. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim ve odama girdim. Kendimi yatağımın üzerine bırakırken kapanan göz kapaklarıma ve uykuya engel olamadım.

•••

Gözlerim yavaş yavaş açıldığında dışarıya baktım, hava kararmaya başlamıştı. Saat 6 civarı olmalıydı, birileri ahşap kapıya vurduğunda hızla kafamı kapıya çevirdim ve merakla,

"Gel!" dedim. İçeriye sakura saçlı çocuk girdiğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Jude-sama beni buraya gönderdi."

"Neden?" diye sordum kalbim hızlanırken. Bu babamın ne isteyeceği düşüncesinden gelen korku muydu yoksa onun burada oluşu mu? Aklım kalbim kadar karışıktı. Sanki ikiside çalışmayı bırakmış gibi hissediyordum.

"Arkadaşa ihtiyacınız varmış hime-sama. Beni buraya size eşlik etmem için yolladı. Ben Natsu Dragneel, sizin yeni arkadaşınız olmaktan onur duyarım."

'Natsu...' diye mırıldandım yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirirken.

"Ben de Lucy Heartfilia, tanıştığıma memnun oldum." o anlık cesaret ile Natsu'ya sarıldım. Hayatımda ilk defa arkadaşımın olması hissi içimde birşeylerin kıpır kıpır olmasına yol açıyordu. Nazikçe beni iterek uzaklaştı.

Şaşkınca ona bakarken "Hime-sama!" dedi bir dizini kırıp önümde eğildi.

"Doğru olan bu." Elimi ona uzatarak ayağa kaldırdım.

"Gereksiz resmiyete gerek yok!" dedim yüzüme bir tebessüm yerleştirirken.

"Ama Jude-" sözünü kestim, "Lütfen." devam ettim.

"Sen benim... ilk ve tek arkadaşımsın." Şaşkın gözlerle bana baktı, göz yaşları yavaşça yanaklarımdan aktı,

"Sana ihtiyacım var Natsu..."

"Neden, bana ne için ihtiyacınız var?" gözlerimin ışıldadığına bahse girerim, "Buradan kaçmama yardım et!"

Kon'nichiwa minna-san, bu benim ilk hikayem gibi. Biraz kısa olabilir gomennasai ❤ Umarım beğenmişsinizdir, lütfen görüş bildirmeyi unutmayın.

Hime • NaLuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin