ABLAM GELİYOR!!!

11 4 0
                                    

Uzun günün sonunda kendimi yatağa atmayı becerebilmiştim.
Mutluydum ve yarını iple çekiyordum. Ablam gelecekti ve her şey eskisi gibi güzel olacaktı.
Hatta kafamda bir plan yapmıştım bile şimdi size anlatayım çevremi net görmeye başladığım gün şöyle güzel bir piknik yapacağım soraki gün ise bir AVM'ye gidip doyasıya alışveriş yapacağım... Ama en önemlisi çok uzakta olan anne ve babamı göreceğim. Uyurken bunlar bir türlü kafamdan çıkmıyordu... Ve nihayet zil çaldı. DİİİNGGG DAAANGGG...
Yatağımdan fırlayıp kapıya koştum... Kapı kolunu aradım ve buldum. O da ne karşımda bir erkek sesi vardı. Meğerse KAPICIYMIŞŞ...
"Çöpünüz var mıydı???"
"Hayır." Dedim ve tam kapıyı kapatacaktim ki bir kuvvet beni ters biçimde itti adeta biri kapıyı zorluyordu. Sonra bir bayan sesi işittim "Beni içeri almayacak mısın? " ABLAMDI. Ne kadar sevindiğimi size anlatamam da yazamam da...
Ablam:
-Merhaba Jessika nasıl gidiyor? Yarına randevu aldım. Ha bu arada aç mısın sana şöyle güzel bir kahvaltı hazırlayayım ha ne dersin???
Ablam adeta taramalıya bağlamış bir şekilde konuşuyordu. Sadece şunu sordum:
-Kaç gün kalacaksın abla
-En fazla 3 gün canım. Patronu biliyorsun aptalın teki hatta ondan izin alacağım zaman bana salak salak şeyler dedi.
Dedi ve patronun taklitini yapmaya başladı . "Samantha en fazla 3 günün var tamam mı? Benden fazlasını isteme. (Ve acı çektirecekmişçesine) Ha haa haa haaaa..." sadece gülüyordum ama gülmek bana yakışıyor mu bilmiyordum...
Veee nihayet yarın bugün olmuştu. Beyaz tişörtümü ve kot jean dar pantolonumu giyindim hafif parlatıcı ruj ve şeffaf ojemi sürüp kırmızı çantamı ve siyah cüzdanımı giyinip ablamla dışarı çıktık a a en sevdiğim kolyemi takmayı unuttum onu 4 yaşımdan berri takıyorum içeri girip bilekliğimi aldım dışarı çıktığımda ablam ve Sam'in konuştuğunu duydum. Öyle normal havadan sudan konuşuyorlardı ayakkabılarımı giyinip ablamla kol kola girdim.
Ablam hastaneye geldiğimizi söyledi. Galiba karşımızdaki doktordu. Ve bana
-hazırsınız başlayalım hı ?
Ablama döndüm ve gülümseyerek:
-Evet. Dedim
Bit sedyeye yatdım. Ve... Bir odaya girdiğimi fark ettim. Kan kokuyordu. Ilk başta bir acı hissettim sonra uyuştum. Ve uykuya daldım. Uyandığımda her yer bulanıktı sadece karşımda 60 yaşları civarında, pörsük suratlı, kel ve şişman bir adam vardı. Dediği tek şey
-Artık görebilirsin ha bu arada ablan sana çay almaya gitti ama sana kötü bir şey söyleyeceğim bu akşam bizimle hastanede duracaksın yarın sabah erkenden evine gidebilirsin. Geçmiş olsun.
Bunu duyduğuma sevinmiştim. Ve ablam gelmişti sonunda çok güzeldi. Acaba bende onun kadar güzel miydim? Ağzı burnu küçük, yanakları elma gibi ve gözleri de iri iriydi...
Çayımı yudumlarken küçük
bir çocuk gördüm ki gördüm de denilmez çünkü henüz net göremiyordum bulanık görüyordum. Bir kız çocuğuydu. Ama keldi. Galiba lösemiydi.
Çok iyi anlatmıştık ismi Kristina idi ve henüz 9 yaşındaydı. Babası yoktu. O, 4 yaşındayken trafik kazasında ölmüş ve tam da tahmin ettiğim gibi Kristina lösemiydi. Onun işi hastanede bitmişti. Annesi:
-Kristina hadi tatlım eve dönüyoruz. Dedi ve Kristina:
-Tamam anne bir saniye. Dedi ve ablama fotoğraf makinesi tutuşturarak resmimizi çekmemizi istedi ablam çekmişti. Veee ilk olarak kendimi o fotoğrafta görmüştüm. Kendimi beğenmiştim. Kendimi görmeyeli bayağı uzun zaman olmuştu. Kahverengi uzun düz saçlı, iri kahveregi gözlü, küçük burunlu şirin suratlı ir kızdım zayıftım ve de orta boyluydum... Ama en önemlisi artık görebiliyordum.
ARKADAŞLAR EĞER KİTABI BEĞENDİYSENİZ YORUMLARA "BEĞENDİM :)" YAZAR MISINIZ ???
AMA SEVİLİYOSUNUZ BUNU BİLİN ;)
NOT: Bir sonraki bölümde KORKU başlıyooorrr :)

GÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin