YUKARI BAK 4

89 5 2
                                    

Sessizlik. Hazal'ın gidişinin ardından eve büyük bir sessizlik çökmüştü. Ve ben bu sessizliğin ardında çaresizce hâla onu bekliyordum. Neredeydi yada mutlu muydu orada? Mutlu muydu beni bırakıp gittiği için?

Acı. Kalbim keskin bir acıyla kıvranıyordu. Hazal olmadan geçen her saniyede o yara daha çok büyüyordu sanki. Ve ben bu acıya boyun eğmek zorundaydım. Sessizce bu acıya katlanmak zorundaydım.

Onsuz geçen iki hafta da moralimi düzeltecek çok şey olmamıştı. Birkaç kez Semih bana gizlice uğramıştı. Gizlice, çünkü Semih ne kadar bana destek çıkıyorsa Gözde beni o kadar kötülüyordu. Beni sevmiyorsun anladım da, sen neden beni gördüğün gibi tokatı basıyorsun? Yanlış okumadınız. Gözde beni gördüğü gibi yanağımı kızartacak derecede bir tokat atmıştı. Bunu Hazal için yaptığını biliyordum. Sonuçta Gözde Hazal'ın en yakın arkadaşıydı ve bana kızgın olması normaldi. Anormal olan ise BEN SUÇSUZDUM. Herneyse! Semih Gözde den kaçtığı her an yanıma geldi. Yanımda olduğu dakikalar bana iyi geldiğini inkar edemem. Lisede Semih'ten pek haz etmesemde şu son zamanlar onun dostluğuna ihtiyacım olduğunu da anlamıştım. Çünkü benim Hazal'ı aldatmayacağımı biliyordu Selen'in aksine. Selen'e kızgın değilim ama kırgınım. Allah aşkına, benim öyle bir şey yapabileceğimi nasıl düşünürdü? Hazal'a aşık olduğumu gidip ilk ona söylememe rağmen. Ancak kısa bir süre sonra bu problemi de ortadan kaldırmıştık. Ben ona tüm olan biteni anlatırken Selen de bana hak vermişti.

Kendimle baş başa kaldığım zamanlar Hazal'ın bir daha hiç gelmeyeceği ihtimalini düşünüyorum. Bir daha ona sarılamayacağımı, öpemeyeceğimi. Bir daha onu göremeyeceğimi... Kendimi o kadar kötü hissediyorum ki onsuz bir hayat düşünürken. Gerçekten ne yapardım ben Hazal olmadan? Hazal'ın bir daha olmayacağı gerçeği ile uyanabilir miydim? H A Y I R. Ben Hazal olmadan yaşayamam. Yapamam. Her sabah onu görmek umudu ile açtığım gözlerimi artık onu görmek umudu ile kapatamam.

Bazen kendimi onun da beni özlüyor oluşuna inandırmak istiyordum ancak bana bir kere bile telefon etmemiş olması benimle birlikte bu fikrimi de dipsiz bir kuyuya yolluyordu.

Hazal'ın yokluğunda kendi ebeveyinlerim, Tayfun Babam, Derya Annem, Semih ve Selen dışında bir kişi daha bana bu zor günlerimde destek oluyordu. O kişi de Hayriye Teyze'nin meşhur torunu Zeynep'ti.

İlk günler ona ön yargılı bir şekilde yaklaşsam da Zeynep, gerçekten iyi bir kızdı. Hayriye Teyze'nin "Tam sana uygun bir gelin." diye kast ettiği ve taaa Bursa'dan benim için İstanbul'a getirttirdiği Zeynep,daha 17 yaşındaydı. Tabii ben o yaşlarda Hazal ile yaklaşık iki sene sonra olacak düğünümüzün nerede yapılabileceğini araştırıyordum. Ama bunun konumuzla bir ilgisi yok.

Herneyse. Son zamanlar Zeynep'in Hayriye Teyze'nin üvey torunu olduğuna inanıyorum. Çünkü Zeynep, kesinlikle ve kesinlikle o kaçık nenesine benzemiyordu. Benimle dost olmaktan başka bir amacı yoktu kızcağızın. Nenesi gibi huysuz ve çok konuşan biri de değildi. Aynı zamanda da nenesinin aksine evliliğimin doğruluğuna inanıyordu.

Zeynep ile zaman zaman saatlerce konuştuğum oluyordu. Ona, Hazal ile lise yıllarında tanıştığımız o günden ve beni terk edene kadar neler yaptıklarımızı anlatıyordum. Zeynep her anlattığımı can kulağıyla dinleyip çoğu zaman da 'Evde kalacağım ben.' diyordu. Biliyordu çünkü benim Hazal'ı,sevdiğim kadını 16 yaşında bulduğumu ve Zeynep de 17 yaşını geçtikten sonra hayatının aşkıyla karşılaşamayacağından korkuyordu. Ben de her seferinde ona birgün gerçek kişiyi tanıyacağını, aşık olacağını söylüyordum. Çünkü aşk zamansız yakalardı insanı ve sen daha ne olduğunu anlamadan kalbini sebepsizce teslim ederdi o kişiye. Tıpkı benim Hazal'a karşılık beklemeden kör kütük aşık olduğum gibi.

YUKARI BAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin