Ölüm Yılanları

399 16 1
                                    

Serena kollarını açarak kurumaya yüz tutmuş  gül bahçesine attı kendini.Parmaklarını narince gül yapraklarına değdirirken bir yandan kızıl saçlı Hermita'ya bakındı ve sessizce "güz yapraklar" ninnisini mırıldanmaya başladı.

Hermita'yı bulduğunda Serena,arkasından usulca onu izliyor ve elindeki gül ile oynuyordu. Kızıl saçlı kız yere çömelmiş  öylece güllerin dikenlerini kırpıyordu. Daha fazla bekleyemeyen Serena,Hermita'ya yaklaşarak kızıl saçlarını kulağının arkasına aldı ve yanağına yumuşak bir öpücük kondurdu. Hermita doğrulduğunda güneşin bulutların arkasında yerini aldığını ve batmakta olduğunu gördü. Öyle ki,bulutlar Hermita'nın kızıl saçlarının rengini almıştı. Serena o eşsiz,pürüzsüz yüzü avuçları arasına alarak huzuru hissetti. "Seni merak ettim." Serena gözlerini onun gözlerinden almadan konuşmuştu. "Zaman nasıl hızlı ilerliyor. Güneş sanki batmak için can atıyor ve bir o kadar da yeniden doğmak için istekli." Hermita yüzündeki elleri ellerine alarak yavaşça gül bahçesinin verandasına doğru ilerledi. Serena kızıl saçlı kıza yetişmeye çalışırken gülerek konuşmaya devam etti. "Rouger birlikte bu kadar zaman geçirmemizi  kıskanmış olsa gerek,ikimize ölüm yılanları lakabını takmış bizi hanedana kötülüyor. Saegar hanedanının kanını taşıdığı ne kadar aşina! Seberyn kedileri kadar kıskanç." Hermita Serena'nın sözleri karşılığında gülse de Rouger'ın davranışlarına karşı şaşkındı. "Peki,Ölüm yılanları ne?" Hermita soruyu ciddi bir tavra bürünerek sormuştu. Hermita veranda merdivenlerinde durarak olduğu yere oturdu ve tek eliyle oturması için kahverengi saçlı Serena'ya işaret etti. Serena konuşmaya başladığında sonbahar karayelleri esmeye başlamıştı. "Ölüm yılanları bir efsanedir." Serena bir yandan konuşuyor bir yandan yerdeki kuru yapraklar ile oynuyordu. "Efsaneye göre ölüm yılanlar ikiz olarak doğmuşlar. Bu yılanlar beraber avlanır,beraber beslenirmiş. En güçlü avlar bile onlar için birer hiçmiş. Ta ki birbirinden kopana dek. Onları güçlü kılan birbirlerine olan bağlılığı ve sevgisiymiş. Seu beyin rolündeyken Pera ise kalp rolündeymiş. Onları tek beden yapan bağlılığı ve sevgileriymiş Hermita." kızıl saçlı kız duydukları yüzünden ürkmüştü. "Peki daha sonra ne olmuş?" Hermita meraklıydı. "Sisli bir günde insan avcılar Pera'yı avlamışlar. Seu ise ormandaki hayatına umutsuzca,güçsüzce devam etmiş. Pera nerede hala bilinmiyor fakat efsaneye göre Seu,Medusa Vadisindeki kızıl ormanda yaşamına devam ediyor ve insanlara olan nefreti nedeniyle onları katlediyor. Bereyn'nin dediğine göre onları birbirinden ayrı tutmak en iyisiymiş." Hermita duydukları karşısında ürpermişti. Kızıl saçlı kız kollarını Serena'nın ince boynuna dolayarak soğuk kanlılıkla konuşmaya başladı. "Kimse bizi ayıramaz Serena. Buna asla izin vermem."

Senatör'ün SessizliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin