Kızıl Kan

161 2 0
                                    

     Rouger üşüdüğünü fark ettiğinde rüzgar yüzünden balkonun işlemelerine takılan pelerini toparlayıp beyaz mermer zemin üzerinden geçerek kızıl sarayın en tepesine, kralının yanındaki odasına tırmanmaya başladı. Sarayın boş antrelerinden geçerken parmaklarını duvarlara sürterek yürümeye devam etti.  Odasına geçtiğinde Seberyn ailesinin zeki kızı olan Serena'yı ve Kralın ve tahtın tek varisi olan Hermita'yı düşürme üzerine kurduğu planın üstünden geçti. Gerçekleşecek olan mahkeme henüz duyurulmamıştı. Sadece Rouger, Kral Rafel ve Senatörler arasında bilinen bir plan ama Rouger'in kaçırdığı kısım dedikodulardı, hızlıca yayılıyor, insanları konuşturuyordu. Serena'yı saraydan sürecek olan mahkeme yarın duyurulacak ve onu Seberyn topraklarına geri yollayacaktı. Rouger iyi çalışmıştı. Gururla kristalimsi kadehine kızıl Kuwa şarabından koydu ve zevkle yudumladı. Serena sürgün edildiğinde Hermita taht'a karşı kinlenecekti, genç prenses tıpkı babası gibi duygularına hakim olamayacaktı. Tahtta işler karışırken Kızıl Saray'a emanet edilen Prenses Serena'nın sürgün edilişi Seberyn'de gerginliklere neden olacak, diplomat hatta ekonomik bir zıtlaşmaya neden olacaktı. Serena yaşadığı kırgınlık ve sinirle işleri Kızıl Saray açısından daha da güçleştirecekti. Rouger'in planı Afernat zehiri gibi Kızıl Saray'ın içine ve dışına yavaş yavaş yayılıyordu. Önce kötü giden şeyler için mazeret aratan, ölümün geldiğini gördüğünde ise geri dönülemez bir yıkımın eşinde oluşun bir eserini başlatmıştı. Rouger şarabının son yudumlarını da içtikten sonra kırmızı ve siyah dantel işlemeli vezir tuvaletini üzerinden yavaşça çıkarmaya başladı ta ki iç çamaşırlarıyla kalana dek soyundu ve içinde küçücük kaldığı vezir yatağına süzüldü. Yaptığı onca akıl oyunu artık onu yormaya başlamıştı ama pes edemezdi. Rouger yorgun göz kapaklarını kapatarak 18 yıl öncesine geri döndü.

     Kızıl Saray'da Balo gecesi için telaşlar sürerken. Kızıl Prens kardeşlerin en ufağı olan Ordan yine ortalıklardan kaybolmuştu. Dedikodulara göre Seberyn krallığına, herkesten sakladığı nişanlısını görmeye gitmişti. Ortancı Prens olan Nadar ise halkın ekonomistleri ve sarayın politikacılarıyla görüşmeleri arttırmıştı. Günün bir çoğunu bu görüşmelerde harcıyor, insanları tarafına çekmeye çabalıyordu. Kardeşlerin en büyüğü olan Rafel ise savaş ocaklarından hiç ayrılmıyor, gücüyle dikkat çekmeye çalışıyordu. Günler bir seçim kampanyası gibi sürüp gideren Kral Odern ise acılarının vermiş olduğu zorlukla güçten düşmüş günlerini yatağa bağlı geçiriyordu. Vezir Ferda kral yerine tüm akıl işleriyle uğraşırken sadece kralın onayını ve mührünü almak için rahatsızlıkta bulunuyordu. Ama bir öğle sonrası Odern tarafından yollanan askerler Ferda'yı derhal Kralın odasına çağırırken Ferda merakla tüm işlerini bıraktı ve doğruca kralın odasına doğru koşar adımlarla yürüdü. Yüksek kapıları olan kral dairesine girdiğinde havasız odanın verdiği rahatsızlıkla öksürmemeye çalıştı. Yatağa doğru yanaşırken Kral Odern kızıl sakallarının ardından konuşmaya başladı. "Ferda, kadim dostum, hizmetkarım..." Kızıl sakalları öyle uzamıştı ki dudakları sakalların ardında yok olmuştu. Kesik nefesleriyle öksürürken Ferda kralına doğru yaklaşarak izinle yatağına çömeldi ve bir kraldan fazlası, arkadaşının elini tuttu ve okşamaya başladı. Odern konuşmaya devam etti, "Artık acılarım katlanılmaz Ferda, Senatörler ellerini hızlı tutsun, hekimler ve şifacılar da şifa aramayı kessin." Kral öksürerek eliyle sakalıyla kapanmış dudaklarını örterken Ferda ona kendisini yormaması gerektiğini söyledi. "Kanım siyaha dönmeden, halkımın ve hanedanımın gözünde saygımı yitirmeden taht'a veda etmeliyim." Konuşmak yaşlı kralı öylesine yoruyor gibi gözüküyordu ki kesik nefesiyle konuşmaya devam etmeden önce tek eliyle tuttuğu bez mendil ile alnını silmek zorunda kalıyordu. Odern sözlerine başlamadan önce Ferda ona katılmadığını gösteren gözlerle ona sinirle bakarak sözünü kesti. "Kızıl saray senin gibi kral daha önce görmedi, görmeyecek de Odern. Hastalığının verdiği acılarla sadece ne dediğini bilmiyorsun. Ölüm kapımıza gelene kadar taht bize emanet bunu biliyorsun." Ferda artık yataktan doğrulmuş gerginlikle odada dönüyordu. Ferda da Odern kadar yaşlı olsa da güzel bir kadın olmayı asla bırakmamıştı. Seberyn kedilerini andıran yeşil ve mavi gözleri bu diyarlardan olmadığını açıkça belli ediyordu. Yatağa yeniden yaklaştığında kralından gelecek olan isteği fark etmeye başlamıştı. "Tahtın yeni sahibi çocuklarımdır, vezir koltuğunun yeni sahini ise çocuklarımın seçtiğidir." Yaşlı kral tereddüt dahi etmeden 'Wzryda' ölümü çağır dedi. Ferda karşı koymak için ağzını açsa da Odern hızlı sayılabilecek bir çabayla parmağını vezirinin ağzına götürdü ve onu susturdu. Kızıl Saray'ı diğer krallıklardan ayıran bir özellik daha vardı. Kralın ölümünü hizmetkarı yani veziri duyururdu ve yine aynı şekilde hizmetkarının görevi de ettiği yeminle kralıyla aynı gün biterdi. İkisi de hayata aynı gün veda ederdi yoksa ettiği yemini yerine getirmemiş sayılır, hiçbir krallığın topraklarında saygı göremezdi. Ferda kabul etmek istemese de emirlere karşı gelmemesi gerektiğini ve dostunun acı çektiğini biliyordu. Ferda uzun, yorucu ama mutlu bir yaşam sürmüştü. Gözünden akan iki damla yaş ile Odern'in yanağına öpücük kondurdu. Kral hala korkmuyor gibi gözüküyordu, buna neden olan ise çektiği acılarının son bulmasına karşı olan isteğiydi. "Elveda Kral'ım. Kuwa Umaya'nın ve Kızıl Saray'ın önderi, Wezrarda'nın Oğlu." Odern mutlu sayılabilecek bir ses tonuyla Ferda'ya veda etti. Sihirli topraklarda yetişen ve sihirde ustalaşan vezir, kralının elini sıkıcı tuttuktan sonra büyülü sözleri ağzından tek seferde döktü. WZRYDA'SA ODERN AFTAKARUS . Odern'e hizmet et ölüm. Sözler Odern'i bulduğunda şehrin üstüne bir karanlık çöktü, kral dairesinin camları sert bir lodos esintisiyle açıldı. Kuru bir sese neden olan çarpma sesiyle Odern yüzünü cama çevirdi, aynı anda kralın burnundan akan kızıl renklerde bir kan hızlıca aktı  ve gözünden düşen bir yaş ile dünyaya veda etti. Camdan uzuklaşan şiddetli bir ışık çemberi gökyüzüne doğru hızla yükseldi. Kralının elini yavaşça bırakan Ferda balkona yürüyerek saraydan halka uzanan aşağıya baktı. Halk merakla gökyüzüne bakıyordu. Sonra kafasını onlarla beraber göğe kaldıran Ferda gökyüzünde yavaşça süzülen ışığı gördü. Son görevini yerine getirmek için ağzını yeniden açtı, gözünden akan yaş damlası dudağına ulaştığında ekşi tat ile irkildi. Şiddetle sözleri yırtındı. WENEDA TARATUS. Çanlar çalsın. Sihirle şehrin dört bir yanındaki çanlara hitap ederken sırtını döndü ve kralın son isteklerini bir parşömene not etti. Şehirin her yanında çanlar yükselirken sarayın içinde ve dışında sesler, ağıtlar yükseldi. Ferda kralını son bir kez saygıyla selamladıktan sonra acısını azaltacak antik sözleri tükürdükten sonra hızlıca belindeki hançere uzanarak şah damarına sapladı.

 
   Senatörler kralın ve vezirin ölümünü tasdiklemek için kral dairesine ulaştığında kardeşler şehirde yankılanan sesler ile sarayın tepesine tırmanmaya başladı. Ordan ise Seberyn krallığındayken haberi çok geçmeden alacaktı. Senatör Awurd parşömen kağıtta yazan son istekleri okuduktan sonra kızıl sarayda Antik Balo Gecesi için hazırlıklar hızlanmaya başladı. Tabi öncesinde görkemli krala ve vezire görkemli bir veda gerçekleşecekti. Sonrasında ise krallıkta işler sarpa sarmadan başa yeni kral geçecekti. Sarayın içinde ve dışında ağıtlar sürerken kargalardan yaşlı olan senatörler geçici hizmet için krallığın başına geçtiler.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 22, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Senatör'ün SessizliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin