1. Bölüm

849 129 30
                                    

Araba da çıkan tartışmanın gök gürültüleri sona ermişti fakat Arya'nın içinde şimşekler çakmaya devam ediyordu. Her zamankinin aksine konuşmak istiyordu çünkü yolu yarılamışlardı ve küçük bir umutla ebeveynlerini vazgeçirebileceğini umuyordu. 4 dakika kadar düşündü, söyleyeceklerini toparladı, tam ağzını açacakken dikiz aynasından annesinin onu karamsar bir şekilde izlediğini fark edince gözlerini kaçırdı. Ne gerek vardı ki zaten gelmek üzereydiler. Babası onu sert bir şekilde uyarmıştı. Arya ağzını nasıl açmaya cesaret ediyordu ki zaten bu duruma kendisi de şaşkındı. Bu yaz da her yaz olduğu gibi dedesinde kalmaya kasabaya gidiyordu. Anneannesi 5 sene önce kaybolmuştu ve Arya anneannesi kaybolduğundan beri aralıksız her yaz geliyordu. Arya bu durumdan hiç bir zaman şikayetçi değildi fakat bu yaz farklıydı. Geçen sonbaharda dedesi evlenmişti. Üstelik kadın yaşlı, huysuz, çirkin bir cadıydı.

***

Küf kokulu evin çürük tahta merdivenlerinde bavulumla tek başımaydım. Annemle babam yemek yedikten sonra evimize gitmek için yola koyulmuşlardı. Benim için her yaz ayrılan odaya ulaşana kadar pestilim çıkmıştı. Ayaküstü dedemle az biraz sohbet etmiştik. Nasıl da özlemiştim tontiş Kandemir dedemi. İris'i düğünden beri görmemiştim. Keşke hiç görmeseydim. Anneannemden geriye kalan hatıraları mahvetmekle görevliydi sanki. Odamda ki son düzenlemeleri yapıyordum ki içeriye şimşek hızıyla biri girdi. Tabi ki İris'ti. Nazikçe

-Ne istiyorsun ? dedim.

Ses soluk yoktu. Sadece yüzüme odaklanmıştı. Bakışlarının derinliği içimi yakıyordu. Çok çirkindi fakat onda, beni etkileyen birşey vardı. Kibir, hüzün, öfke, nefret, kin ve hayal kırıklığı karışmıştı sanki. Bütün hislerini bedenimdeydi. Nasıl bir histi bu anlayamıyorum. Daldı gitti diye düşünüp elimi şaklatmak için kaldırmıştım ki ani bir hareketle beni bileğimden kavrayıp kendine çekti. Soğuk bedenin bedenime temas ediyordu. Pis nefesi kulağımdaydı.

-Sonunun ebeciğine benzemesini istemiyorsan geldiğin deliğe dönmeni tavsiye ederim.

Benim daha cevap vermeme fırsat vermeden tuttuğu bileğimi fırlattı ve kapıyı çarpıp gitti. Neydi bu şimdi? Bu kaltağın benimle ve hiç tanımadığı güzel anneannemle sorunu neydi? Bu olanları dedeciğe anlatmalıydım. O kaltağın ne tür biri olduğunu dedeciğin de anlaması gerekliydi. Merdivenlerin birinci basamağına geldiğimde duraklamak mecburiyetinde kaldım. Gördüğüm görüntü içimin sızlamasına neden oldu. Dedecik ile çirkin sarılıyordu. Dedeciğin onu sevdiğini görebiliyordum. İhtiyacı vardı o çirkinini sevgisine. İlk yardım çantasında ki merhemdi mübarek. Dedecikte yaralıydı. Sanırım bende tarihi geçmiş merhemdim ya da yedek merhem de olabilir. Ben bu saçma düşüncelerle boğuşurken dedecik benim geldiğimi farketmiş olacak ki

-Minik civcivim birşey mi söyleyecektin ?
Ses tonunda ki sevgi beni şımartıyordu.

-Uyuyacaktım da iyi geceler demeye geldim dedecik.
En iyisi söylememekti.

-Tamam prensesim iyi geceler.

-İyi geceler dedecik.
Ve çirkin..

*****

Odasının en sevdiği köşesinde oturuyordu. Cam kenarı.. Dışarıyı seyretmek hoşuna giderdi hep. Özellikle evin karşısında ki ceviz ağacına bayılırdı. Anneannesi bu ağacın 70 yılı aşkındır yaşadığını söylerdi. Geçen yaz geldiğinde ağaç yemyeşildi ancak bu sene kurumuştu. Yüz ifadesine bakılacak olursa düşünceli gözüküyordu. Bir de üzgündü ancak o bunun sebebini farklı şekillerde yorumluyordu. Ona göre sebebi anneannesini özlemesiydi. Asıl sebep ceviz ağacının kurumasıydı. Aurasının rengi bile sürekli değişiyordu. Bu sıralar griydi sanırım. Tabi bunu benim bilmem imkansız asıl Arya bilecek ve hissedecek yetenekte. Biraz daha oturursa uyuya kalacağını düşünüp yatağına atladı. Uykunun güçlü kollarına teslim etti kendini.

*****

Ayakları beyninin komutlarından habersiz asfaltta ilerliyordu. Soğuk zemin dahi onu kendine getirememişti. Çıplak ayağına sivri bir taş batınca acıyla inledi. İşte bu onu kendine getirmişti. Bakış açısı netleşince etrafa saf saf bakmaya başladı. Sokak lambalarının yolu aydınlatması dışındaki taraflar karanlıktı. Ceviz ağacı karşısındaydı ve yanında devasa büyüklükte bir ev vardı. Bir anda kanı
çekildiğini hissetti çünkü bu evi daha önce hiç fark etmemişti. Nasıl olurda fark etmezdi. Her gün düzenli olarak ceviz ağacını seyrediyordu. Acaba çok mu aklım havada diye düşünmeden edemedi. Saf. Bu düşüncelerle boğuşurken sol tarafını bir ışık kapladı. Son sürat bir arabanın ona doğru geldiğini idrak edemiyordu hala. Vücudu kaskatı kesilmişti. Hareket dahi edemiyordu.

***

Aniden bir el beni bileğimden hızlıca kendine doğru çekti. Çekmesiyle beraber yüzüm göğsüne çarptı. Sendeleyerek yüzüne bakmak için geriye doğru bir adım atıp doğruldum.












Evet ilk bölüm açıklamaya dayalı oldu. Yeni bölüm okuyucu sayısına göre gelecek. Kitap karakterleri gerçek hayattan alınmıştır..

CEVİZİN YEŞİL KABUĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin