Dün gece yaşanan talihsizliklerden dolayı bugün güzel bir güne başlama dileğiyle merdivenlerden inip mutfağa yöneldim. İris'le dedecik kahvaltı yapıyorlardı. Dedecik bana dönüp sevgi dolu gülümsemesiyle "Günaydın minik civcivim. " dedi
Bende karşılık olarak sadece gülümsemekle yetindim. Güne sessiz başladığımı ve sonradan konuşmaya başlayacağımı biliyordu. Kahvaltıya bensiz başladığına göre büyük ihtimalle bir işi olmalıydı. Sandalyeyi çekip oturdum ve dedeciği incelemeye başladım. Geçen seneye oranla daha bir yaşlıydı sanki. Tombul yanakları sarkmıştı. Siyah kemik gözlükleriyle beyaz minik sakalları uyumluydu. Ona asil ve tontiş bir hava katıyordu. Yüzünde ki çizgiler onun yaşanmışlıklarının derin hatırası gibiydi. Çökmüş yaşlı bir beyefendi.. Kahvaltısını yaparken bile beyefendiliğini bozmayıp sofra ve nezaket kurallarına dikkat ediyordu. Çay bardağının dibinde kalan son yudumuda yavaşça içip peçete ile ağzını sildikten sonra ayağa kalktı. Nedensiz bir şekilde bende ayağa kalktım.-Otur kızım. Kahvaltını yap sen. Benim işim var, geç gelirim muhtemelen.
Yaşlı bir adamın ne işi olurdu ki ? Oturup ellerimi masada birleştirerek konuşmaya başladım.
-Mühim bir iş mi dedecik ? Yani senin şuan da dinlenme, emekliye ayrılma zamanların değil mi?
Eğilip yanaklarımı avuçları arasına alarak anlıma pofuduklu bir öpücük kondurdu. Doğrulup
-Dedeciğin çok mu yaşlı gösteriyor eşek civcivim.
Hınzırca gülümsedim.
-Yok dedecik 100, 120 civarı gösteriyosun.
Biraz duraksayıp, dün gece kanımın çekilmesine sebep olan görüntünün gerçek olup olmadığını öğrenmek için dedeme sormam gerektiğini düşündüm.
Dede sormam gereken bir şey var. Evin karşısında ki ceviz ağacı ne zaman kurudu ve yanındaki ev ne zaman yapıldı?
-Kurumaya başlamıştı, bu sene hepten kurudu gitti emektar. O civarlarda ev yok kızım karıştırıyor olmayasın.
Yani gece zaten tam uyanık sayılmazdım. Ne gördüğümü bilmiyordum zaten. Belki hepsi mütüşlü bir rüyaydı. Dedemede anlatamazdım. Benim hastalıklı bir manyak olduğumu düşünebilirdi.
-Doğru ben karıştırıyor olmalıyım.
Kocaman elleriyle yanaklarımı sündürerek sıkıp köpüklü köpüklü öptü. Ne işi olduğunu da söylemeden gitti.
İris'le başbaşa kalmıştık. Onunla iletişime geçmemek için kafam eğik ve sessiz bir şekilde kahvaltı yaptım.-Aryacık ?
Cırtlak ses tonuyla ismimi söylüyordu. Doğrusu şaşırmıştım. Sıkılgan sıkılgan efendim dedim. Konuşmak istemediğimi anlamış olmalı ki
-Fazla birşey söylemeyeceğim. Sadece Tülin Hanımcığın neden ve nasıl kaybolduğunu hiç merak etmiyor musun?
Ha??
-Yani polislerin bile aramayı ve araştırmayı kestiği bir olayı ben nasıl anlayıp araştıracağım? Hem bu konu beni aşar. Dedem yeni yeni toparlanmaya başladı. Bunu sende biliyorsun. Ben yeniden gün yüzüne getiremem.
Yarım ağız gülümseyip yılan yeşili rengindeki gözlerini gözlerime dikti.
Bedenimde bir ürperti dalgası hareketlenince oturduğum yerde kıpırdandım. İris'e bakarken, bir sorun vardı net göremiyordum. İki saniye önce bir sorun yoktu şimdi herşey buğulu buğuluydu. Göz kapaklarımı kırpıştırıp net görmeye çalıştım ancak olay daha da garip bir hal aldı. Şuan da İris'in vücudunu çevreleyen katman katman renkler vardı. Gözlerimi açıp kapattım ama renkler daha da belirginleşti. İris netti ve karşımda sırıtıyordu. Şaşkınlıkla karışık duygulardan göz bebeklerimin büyüdüğüne yemin edebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEVİZİN YEŞİL KABUĞU
RomanceGüç savaşları.. Kendini arayan Ateş.. Bir anda benliğiyle çarpılan Arya.. Kayıp bir insanın, etkilediği kasaba.. Güçlerin dengesini sağlayan köklü ceviz ağacı.. Ve son olarak yeniler..