-İyi misin?
Nefes nefeseydi. Ses tonunda ki endişe hücrelerimde yankılanıyordu sanki. Tuhaf. Sorusunu cevaplamayınca elleriyle başımı kaldırıp dikkatli bir şekilde yüzümü incelemeye başladı. Sanırım şok geçirdiğimi falan düşünüyordu. Sokak lambaları, yabancı çocuğun yüzünü acizce aydınlatıyordu. Mükemmele yakın siyah saçlarına beyaz teni eşlik ediyordu. Gözlerinin rengini karanlıktan tam olarak algılayamıyordum ama büyük ihtimalle kahverengiydi. Yüzünde hafif tüycükler vardı. Evet kesinlikle tüycüktü onlar. Zarif ellerinin arasında ki yüzüm büyük ihtimalle kan kırmızı olmuştu fakat elleri soğuktu. Ah ne oluyor? Bu saçmalıkta nedir? Yolun ortasında pjamalarımla durmuş yabancı bir çocuğu inceliyordum ve kişisel alan kuralımı ihlal ediyordu ve de ben hala saf saf sabit bir şekilde bekliyordum. Temas halindeydik vücudum alev alıyordu, adeta yanaklarımdan ateş fışkırıyordu. O derece utanıyordum ama yabancıda tık yoktu ve kutuplardaymışızcasına soğuktu. Ellerinin arasından kurtulmak için bir adım daha geriledim. Yoldan geçen arabaların farları sayesinde de kahverengi olan gözlerini görebilmiştim. Tamam, yeter artık sorusunu cevaplamam gerek zaten beni ucube gibi görüyordur bir de mal olarak görmesine gerek yok.
-Evet.
Ah ne kadar da güzel sadece evet. O beni ölümden kurtarsın sadece evet. Ne tür bir saftiriğim ben sadece evet.
-Kafan mı güzel kızım senin! Ölümüne mi susadın sen?
Bir anda bütün büyü yok oldu. Ne kaba birşey bu ya. Derin bir nefes alıp hızlanan nefesimi kontrol altına aldım. Bu olanlar neydi böyle gece yarısı yolun ortasına kadar nasıl gelebilmiştim ve bu yabancı da kimdi? Yeni yeni mantıklı düşünmeye başlamıştım ki cevap bekler bakışlarına maruz kaldım.
-Pekala anlaşılan cevap vermeyeceksin zaten kim olduğunu ve nerede yaşadığını az buçuk tahmin edebiliyorum. Tahminen Kandemir amcanın meşhur torunu olmalısın. Eviniz karşıda ama eşlik etmemi ister misin? İyi değilsen yani.
-Evet doğru tahmin ama iyiyim gidebilirim. Sağol herşey için.
-Pekala dikkatli ol.
Ellerini pantolonun cebine soktu ve beni arkasında bırakıp yürümeye başladı. 6 veya 7 adım kadar uzaklaştıktan sonra arkasına döndü ve
-Bu arada ben Ateş.
Deyip tekrardan yürümeye başladı.-Bende Arya!
Duyması için sesimi yükseltmiştim ama arkasına dahi dönmeyip söylediğim şeyi duyduğuna dair belirti vermek için elini tamamdır işareti yaptı ve yürümeye devam etti.
Bende eve doğru yürümeye başladım. Çıplak ayağıma taşlar batıyordu ve bu durum şuan umrumun köşesinde dahi değildi. Niye adımı söylüyorsam sanki dönüp bakmadı bile ne gerek vardı ki şapşal çocuk havalı havalı gitti bir de. Adı da Ateş'miş. Ne havalı ama. Buz gibi tenine aykırı bir isim. Ateş.****
Güç bela eve ulaşmıştı ve yine çürük tahta merdivenlerdeydi. Dedesini uyandırmamak için ışıkları açmamıştı. Basamaklara ayak ucuyla basmasına rağmen rahatsız edici sesler çıkıyordu. Odasına ulaştığına seviniyordu. Kapının kolunu bulmak için eliyle kapıyı yokluyordu ki eline kapı kolu yerine sıcak ve yumuşak birşey geldi. Çığlığını bastırmak mecburiyetinde kaldı çünkü bu İris'ti. Onu pis kokusundan tanımıştı. Gece gece karabasan gibi ne dolaşıyordu sinsi şeytan. Tam olarak bunu aklından geçirmişti Arya.Tabi ki Arya'yı kontrol ediyordu.
-Ah çok hızlı gelişiyorsun Aryacık. Ne acı ama değil mi. Acı olan şeyde tek başınasın yavrucak. Geri dönüşü olmayan yola merhaba de..
Dedi ve kahkalar eşliğinde gitti.
****
Gece gece bir saçma sapan şeyler dinlememiştim onu da dinledim bunak cadalozdan tam oldu. Kahkahaları hala zihnimdeydi. Sesinde ki öfkeyi üzüntüyü hissettim. Çok karışık. Boşluktaymışçasına hissediyordu ve duyguları benim bedenimdeydi. Odanın içinde dönüyordum ve söyleniyordum. Ateş geldi aklıma. Bedenimi saran kokusu şimdiden alışkanlık yapmıştı. Soğuk nefesini yüzümde hissederken sesi endişeliydi ama iyi olduğumu görünce endişenin yerini öfke kapladığını hissettim. Ne biçim bir duygu bu anlayamıyorum. Daha yeni tanışmıştık. Pek tanışmada sayılmazdı etraf karanlıktı ama bilmiyorum bir daha karşılaşır mıyız ki acaba? Aman neyse ne artık uyumam gerektiği kanaatine varıp yatağa zıpladım. Bu sefer kesinlikle uyumuş olmam gerek..
****Ateş'ten:
Yücelerin toplantı evindeydim. Telefonun ışığıyla tozlu zeminde ilerliyordum. Elektirik namına hiçbir şey yoktu; zaten ne bekliyordum ki. Üzerinde beyaz bir örtü olan koltuğa attım kendimi. Sonunda Arya Hanımla karşılaşmıştık. Işığa maruz kalmış tavşan gibiydi, aptal kız. Biraz daha geç gelsem geberip gidecekti. Salak İris'te harekete geçse artık iyi olacak. Saf kızın hiçbir şeyden haberi yok ama tebrik etmek gerek eğitmeni olacak şırfıntının kayıp olmasına rağmen kendiliğinden evrelere girmişti bile. Bu durum benim işimi görmez, daha fazlası gerekli. Daha fazlası. Hazırlıklı ol Arya. Herkesin öfkesinden nasibini alacaksın. Özellikle de benim öfkemden..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEVİZİN YEŞİL KABUĞU
RomanceGüç savaşları.. Kendini arayan Ateş.. Bir anda benliğiyle çarpılan Arya.. Kayıp bir insanın, etkilediği kasaba.. Güçlerin dengesini sağlayan köklü ceviz ağacı.. Ve son olarak yeniler..