Çocukluk Dönemi

255 18 12
                                    

Oy vermeyi unutmayın, daha yeniyim arkadaşlar, sizden destekleri bekliyorum:)

Soğuk bir kış akşamıydı. Yani söylenenlere göre öyle hatırlıyordum, aslında hayatımın tümünü böyle hatırlıyorum. Ben, annesini beni doğururken hastanede kaybeden, hayata 1-0 yenik başlayan Fethiye. Sanırım bir anneyi en kötü nasıl kaybedilirse öyle kaybettim. Benim yüzümden ölmesi ne acıydı. Annemin ne kokusunu, ne yüzünü, ne sesini, hiçbir şeyini hatırlamıyorum diyemeyeceğim... çünkü hiç koklayamadım, göremedim, duyamadım. Beni doğuran kadına benziyor muydum acaba? Kokusu nasıldı? Beni ne umutlarla bekliyordu kim bilir... Ben dünyaya merhaba dediğim gibi, annem elveda dedi oysaki... babam doğduğuma sevinmiş miydi yoksa lanet mi etmişti acaba? Çünkü sevdiği kadınla doğum/ölüm günümüz aynıydı. Gerçi, babam nasıl biri onu da pek hatırlamıyorum ya. Yani bu soruyu ona hiç soramadım. Fakat sormak çok isterdim. Neden mi sormadım? 7-8 yaşlarında da babamı kaybettim. Ortada dımdızlak kalmıştım öyle... tabi şuan size anlattığım yıllar, 1940lı yıllar...

Allahtan birde abim vardı. Fakat o uzaktaydı. Okula da gitmiyordum tabi, o zamanlar kızları göndermiyorlardı. Bu yüzden ne okumayı, ne de yazmayı bilirim... Ama geldim 70 yaşına torunuma hep derim ki, "hayatımı yazsam, roman olur..." Ha, ne diyordum... Allahtan abim vardı. Abim kaptandı. Evine pek uğramazdı. Urfada tüm ailesini kaybetmiş bir kız çocuğu olarak, İstanbul'a abimin yanına geldim. Yengem vardı birde, abim evliydi. Yengem, beni ne küçük bir kız çocuğu olarak gördü, ne de eşinin kardeşi olarak. Yengeme göre ben, küçük yaşta hizmetçiliğe başlamış ve ilk bunu yapacağı yer abisinin evi olacak olan bir kızdım. Kimim vardı ki zaten? İstemesem bile bu kadına zıt düşemezdim. Ne annem babam sağdı, ne de abim evde duruyordu. Biz yengemle beraberdik hep. Tabii o zamanlar, ne bulaşık makinesi, ne çamaşır makinesi vardı. Her iş elimizden geliyordu. Sağolsunlar sadece sabunlar değişiyordu, kimileri pisliklerini çıkaramıyordu, kimileri hakikaten çok güzel sabunlardı, çıkarıyorlardı. Isimlerini hatırlamasamda, o kadar çok içli dışlıydım ki hala cisimleri, şekilleri, aklımın bir ucunda yer alıyor. Abimlerin ev, iki katlı eski püsküydü... sanki ev buzdan kaplı gibiydi, betondu her yer ve her daim soğuk olurdu. Bulaşıkları, çamaşırları yıkarken yorulmayı bırak, sanki buz dağındayım her yer buz, ve ev işlerinin tümünü buzlarla hallediyor gibiydim... anlayacağın şimdiki kızlarımızın elleri 8li yaşlarda kalem tutarken, benim köpük, sabun, leğen tutuyordu. Az mı bir sürü şişeler alıp mahalledeki çeşmeye gidip gidip dolduruyordum. O kocaman bidonları, birde suyla doldurunca, sormayın nasıl ağır oluyordu. Temizlikten hem ellerim buruşuyor, ağır işler yapmaktan da ellerimde çizikler, yaralar oluşuyordu. Yengemde benim geldiğime pek keyifli olması lazımdı... çünkü tek yaptığı, bana iş ve emir vermekti. Böyle zamanlarda annemle babamı çok özlüyordum. "Onlar olsa, bu konumda olur muydum?" Diye bep geçiriyordum aklımdan. Senelerce böyle sürdü.

BENİM ADIM FETHİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin