Arkadaşlar bütün hikayelerimi aslında kısa birer hikaye olarak yazmaya karar verdim. Yani hepsini bir bütün olarak hayal edin en fazla yedi bölümde final yapacağım :)
Bu sabahta erkendenden kalktım. İlk önce pencereyi açıp manzaranın tadını çıkardım. Gerçekten bu evin nefis bir manzarası vardı. Bir müddet sonra dolabımdan okul için hazırladığım kıyafetleri giydim. Son olarak komidinin üzerindeki telefonumu alıp odadan çıkıyordum ki bir an geriye döndüm yatağımın başucunda duran boş sandalye gözüme ilişti. Neden dönmüştüm ki ben?? Evet yine hafızama ayakta alkış şöleni yaparken bir yandanda unuttuğum bir şey varmı diye odaya göz gezdirdim. Bir şey unutmadığımdan emin olunca odadan çıktım ve kahvaltı yapmadan evden çıktım. Servisi beklemek yerine yürüyerek gitmeyi tercih ettim.Neden bilmiyorum ama bu aralar kafam çok karışık. Sanki sürekli izleniyormuş gibi hissediyorum. Okula girer girmez jhon ile karşılaşmam bir oldu. "Günaydın,prenses" diyerek beni selamladı.nazikçe gülümsemekle yetindim. Aslında iyi bir çocuktu kibar, yakışıklı üstelik zengin. Her kızın hayalini süsleyen biriydi. Lakin söylemek gerekirse içimde ona karşı eksik kalan bir parça vardı... ona her sarıldığımda canımı acıtan bir parça... ve ben hala o parçanın ne olduğunu bulabilmiş değilim. Jhon elimden tuttu ve okuldan içeri beraber girdik. Zaten düşüncelerimin hiç bir önemi yoktu. Karar çoktan verilmişti... yedi ay sonra düğünümüz vardı. Ben ve Jhon ayrı sınıflardaydık bu yüzden sınıfın kapısında vedlaşmak zorunda kaldık. Yüzünden hiç eksik etmediği gülümsemesiyle "hiç gitmek istemiyorum...yani aynı sınıfta olmamızı neden istemiyorsun hala anlamadım. Acaba bu derse girmeyip kantinde biraz otursak mı? Hem seninle daha uzun süre zaman geçirmiş olurum" tek kaşını kaldırdı ve gülümsedi. Bende onun kibar gülümsemesine bildiğimiz sırıtarak " bir: gitmek zorundasın. İki:aynı sınıfta olamayız çünkü sen benim dersi dinlememe engel olursun. Unutmaki ben bir doktor olmak istiyorum. Son olarak üç sen onu rüyanda görürsün asla dersimi ekmem" bir anda yüzündeki gülümseme silindi ve " bu konuyu daha önce seninle konuşmadık mı? Evlendiğimizde üniversite okumanı istemiyorum. Ya anlasana çocuklarımıza bakmak ve onlarla ilgilenmek sana başka şeyler için zaman tanımaz" Bu söylediği gerçekten sinirimi bozdu. "Ne demek yani bu üzgünüm ama sen olsanda olmasanda ben o üniversiteye gi-de-ce-ğim " ardından bir şey söylemesine fırsat vermeden sınıfa girip sırama geçtim. Akşamsa onu beklemedim son dersten erken çıktım biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Ne yani küçüklüğümden beri en büyük hayalim çocukların hayatlarını kurtarmaktı. Onlar kim ki benden hayalimi çalıyorlar. Düşüncelere öyle dalmıştım ki kendimi boş bir arazinin ortasında buldum. Burası... Burası gerçekten harika bir yerdi, sanki cennetten bir parça olarak gelmişti buraya. Daha sonra çantamdaki romanımı çıkardım ve okumaya başladım .buranın büyüsüne kapılmamak elde değildi öyle ki iki saattir burada olduğumun farkına bile varamamıştım. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı bile oturduğum yerden yavaşça kalktım ve geldiğim yöne doğru elimdeki kitabımla yürümeye başladım. Tabi o an aklıma çantamı orada bıraktığım geldi ve oraya tekrar geldim tam çantamı elime aldığımda az önce hiç dikkatimi çekmeyen bir şeyi fark ettim bu küçük bir göldü.Adımlarımı istemsizce göle doğru yönlendirdim sanki bir şey beni ona çekiyordu. Gölün kıyısına geldiğimde ayın göldeki yansımasını gördüm. Saat geç olmuş olmalıydı. Tam gitmek için arkamı döndüğümde çalıkların arasına giden bir şeyden korkup dengemi kaybettim. Her şey öyle hızlı olmuştu ki kendimi bir anda suyun içinde buldum burası bir göl için fazla.. hatta çok fazla derindi üstelik ben yüzme bilmiyordum. Suyun içererisinde çaresizce çırpınırken umudum ve nefesimin tükenmeye başladığı o anda bana doğru uzanan bir el beni yukarı çekti. Kendime geldiğimde yalnızdım. Her şeyi fazlasıyla bulanık görüyordum. Bir ses duydum ,hayır bir değil çevremden bir çok ses geliyordu. Kafamı kaldırıp baktımdaysa bir şok geçirdim denebilir. Karşımda bir grup insan vardı, evet biliyorum bu gayet normal bir durum ama karşımdaki insanlar hem varlardı hem yoklardı. Yani sanki aynı anda iki ortamda gibiydim. En son başucumda dizlerinin üzerinde beni seyreden biri olduğunu farkettim.Bu bir erkekti ve o da benim gibi sırılsıklamdı,ağlıyordu. Ona baktığımı farkettiğinde göz yaşları tekrar hızla yanaklarına doğru süzülmeye başladı. Ve en son duyduğum şey hıçkırıklar içinde söylediği bazı cümlelerdi " biliyordum ..seni bana bağışlayacağını biliyordum, Teşekkürederim geri döndüğün için teşekkürederim..............