YS-5

187 93 8
                                    

"Niye atmadın kendini ordan?!"diye bağırdı. "İstemiyoruz seni!" Devam etti. "Zaten seni kimse istemez!" Kelimeler canımı yakmıyordu ilk defa. "Nil'de sevmiyor seni!" Kafamı kaldırıp bakamıyordum. Olmuyordu. "Hazar hiç sevmiyor!" diye devam etti acımadan. "Seviyor!" diye bağırdım sesimi bulduğumda. "Sizin aksinize onlar seviyor beni." Dediklerimi ben bile anlamıyordum. Sonunda kafamı kaldırdığımda kimse yoktu. "Oradan atlayacaktın Melis. Daha kötü günler karşılayacak seni." Duyduğum en son şey bu oldu. Sonra yüksek bir yerden düşüyormuş gibi oldum ve sıçrayarak gözlerimi açtım.

Hazar gözlerini anında yoldan ayırıp bana baktı. "İyi misin?" diye sorduğunda midemin bulandığını hissettim. Kafamı sallayarak yalan söyledim. Ama o görmemişti. O olaydan sonra Hazar beni eve götürüyordu ve şu an arabadaydık. Midemin daha bulanması kaşlarımı çatmama sebep olurken Hazar'a zar zor "Arabayı durdurur musun?" diye sorduğumda sağa çekti. Arabadan indiğim an ağacın arkasına gidip ne varsa kustum. Gözlerimin kararmasının kötü bir durum olduğuna işaret olmasına rağmen önemsemedim.

Son kez tükürdüm. İğrençliğin zirvesinde olduğumu biliyorum, söylemenize gerek yoktu. Ağacın arkasından çıktığımda Hazar bir elinde ıslak mendil diğer elinde şişe vardı. İlk mendili alıp elimi, ağzımı sildim. Sonra suyla gargara yapıp ağacın arkasına püskürdüm. Hazar'a baktığımda hiçbir mide bulantısına dair iz yoktu yüzünde. Ona bakarak yürüdüğümden ayağım takıldı. Hazar beni anında yakalayıp "Sen iyi olduğuna emin misin?" dedi. Olumsuz anlamında kafamı sallayıp "Gözlerim kararıyor." diye fısıldadım.

Hazar beni daha sıkı tutup arabaya doğru götürdü. Kendiside bindiğinde arabayı çalıştırdı. "En son ne zaman yemek yedin?" diye sordu saçma sessizliği bozarak. "Bilmem sabah kahvaltısı herhalde." dediğimde çenesi kasıldı. "Senin yemek yememek gibi bir problemin mi var?" diye sinirli bir şekilde sorduğunda kaşlarımı çattım. "Sanane"

Elini direksiyona vurup "Ne demek sanane! Kendine niye yapıyorsun bunu?! Niye zarar vermeye uğraşıyorsun! Geberip git-" Sanki söylemek istemediği bir kelimeyi söyledi gibi oldu ve sustu. Başından beri onu şaşkınlıkla dinlediğim gözlerim kocaman açıkken son söylediği sözler sayesinde yumdum. "Evet Hazar. Seninde dediğin gibi geberip gitmek istiyorum." dedim özellikle 'Seninde dediğin gibi' olan yere baskı yaparak. Uysal bir şekilde "Öyle demek istemediğimi sende biliyorsun Melis Ada." dedi. Fark ettimde bana sadece sinirlenince 'Melis Ada' diyordu.

Birşey demedim. Zaten kısa bir süre sonra eve vardık. Arabayı park edip o da benimle indi. Ben ona öylece bakarken muzip bir şekilde gülümseyip "Bir kahve ısmarlarsın artık." dediğinde onun bir ruh hastası olduğundan emindim artık. "Tamam" deyip çantamdan anahtarımı çıkardım. Ayakkabılarımı çıkarıp çantamı dolaba koydum. Hazar rahat bir tavırla içeri geçecekken arkamı dönmeden kolundan tuttum. "Ayakkabılarını çıkar." diye tehlikeli bir ses tonuyla konuşunca "Of be. Tamam" diyerek eğilip çıkardı. Bu sefer siyah terlikleri çıkarıp verdim. Ona bakmadan mutfağa geçtim. Terlikten çıkan seslere göre arkamdan geliyordu. "Aç mısın?" diye sordum.

"Yemek mi yapacaksın?" diye saçma bir soru yönelttiğinde "Yoo, hayır. Keyfimden sordum. Malım ya ben durup dururken soruyorum aç olduğunu." dediğimde erkekçe kıkırdadı. Ben hemen arkamı dönüp onu hayran kalmış bir şekilde izlerken bakışlarımı yakaladı. Kıkırdaması muzip bir sırıtışa dönerken bana yaklaştı. Göz kırpıp "Hayırdır? Ne baktın?" diye sorunca onu itip suratımı buruşturdum. "Hazar 'Hayırdır' nedir? İçine ettin romantizmin." dediğimde ikimizinde kaşları havaya kalktı. Az önce ben öyle birşey demedim değil mi?

Hazar ellerini belime koyup beni kendine çekti. "Neyin dedin sen?" diye sordu. Sırıtıyordu. "H,hiç." diye kekeledim gözleri dudaklarıma kayarken. O dudaklarını yalayınca benimde bakışlarım dudaklarına gitti. Sert bir şekilde yutkunurken Hazar yüzünü yüzüme yaklaştırdı. O gözlerini kapatınca bende kapattım ve beklentiyle dudaklarımı araladım.

Dudakları dudaklarımı örterken ilk öpücüğümün Hazar'a ait olması gülümsetti. Öpüşürken gülüyordum. Hazar'da gülümsedi ve bunu beni ne kadar mutlu ettiğini tarif edemem. Beni sert bir şekilde öperken ellerim kaslı göğsüne gitti ve okşadı. Hazar inlerken bunun dışarıdan iğrenç ama gerçeğinde çok iyi bir his olduğunu anladım. Öpüşmemiz derinleşirken beni duvara yasladı.

Eli vücudumdan kayarak sağ bacağımı buldu. Okşarken kendimi çok sıksamda bir inilti kaçtı. Diliyle dilim bir uyum içinde dans ederken Hazar'ı durdurmanın vakti geldiğini anladım. Zar zor dudaklarımı ondan çektim. Ben derin nefesler alırken o boynuma yönelmişti. Beklemediğim bir anda boynumu ısırınca inledim. Isırdığı yeri yalayınca Hazar'dan korkmaya başladım. Onu omuzlarından tutup kendimden çektim. Ama o beni umursamadı. Bu sefer daha hızlı çektim ama o sadece bacağımda ki elinin belime çıkmasına sebep oldu. "Hazar" dediğimde kafasını kaldırdı sadece. Alnını alnıma dayarken "Seni istiyorum." diye fısıladadı.

"Olmaz." dedim hemen. O homurdanarak boynuma yöneldi tekrar. ''İstemiyorum!" diye bağırdım. Dondu, kaldı öylece. Elleri belimden iki yana düşerken geri çekildi. "Sana tecavüz edecek değilim." dedi gözlerimin içine bakarak. Sesinden anladım kırıldığını.

Arkasını dönüp kapıya doğru giderken ne yapacağımı düşündüm. Kalbini kırmıştım. Ben, Hazar'ın kalbini kırmıştım. Hemen peşinden koştum. "Hazar öyle birşey demedim ki ben." Son anda kapıyı açacakken beline sarıldım anlık cesaretimle. Yaptığım hareket Hazar'a kal gelmişti. Kafamı sırtına yaslayıp "Öyle birşey yapmayacağını tabiki de biliyorum." diye fısıldadım. Belinden sarıldığım için baklavaları hemen elimin altındaydı.

Bileklerimden tuttu. Ama sanki bir zehire dokunuyormuş gibi sadece baş parmağı ile işaret parmağıyla tutmuştu. Kaşlarımı çattım. Ellerimi belinden çekip ittirdi. Eğilip ayakkabılarını aldı ve kapıyı çarparak çıktı. Ah, lanet olsun ama.
Ben onu kırmak istemem ki. Of. Karnım gurulduyordu ama bende iştah falan kalmamıştı. Ama zar zor yedim birşeyler. İçimde ki öfkeyi geçirmek için belgelerle uğraştım. Onlarda yetmeyince elektrik süpürgesini çıkardım. Ben evi baştan aşağı süpürürken kapıdan tıkırtılar geldi. Sonra da Nil'in endişeli sesi geldi. "Ada!" Neden endişelendiğini bilmediğim için koşar adımlarla yanına gittim.

Hemen bana sarıldığında içimde bir huzursuzluk oldu. "Noldu?" diye sorduğumda kafasını çekip suratıma baktı. "Ee sen ağlamamışsın?" diye konuştu kendi kendine. "Neden ağlayayım? Nil ne diyorsun sen?" Ondan ayrıldım. Tam içeri geçecekken saçından tuttum. "Yeni temizlik yaptım."

Eğilip ayakkabılarını çıkarırken "Neden ağlamadığın belli oldu." diye fısıldadı. Koltuğa kendimi atarken "Kızım niye ağlıyım?" diye sordum tekrar. Bana bakıp üzerimden atlayarak koltuğa zıpladı. "Hazar'la kavga etmişsiniz." dedi. O anları hatırlayınca yüzümü buruşturdum. "Tartışmış olabiliriz." dediğimde aniden doğrulup "Varya bu sana çok pis yanık." dedi.

"Nerden çıkardın bunu Nil?" Umursamazca sordum. Ya da öyle olması için uğraştım. Onu önemsediğimi Nil bilsin istemiyordum. Bir sebebi yoktu. Yada vardı, evet. Okan'a söylerdi. "Ben neden Okan'ın yanından erken döndüm sanıyorsun? Hazar içmiş, araba kullanamadığı için Okan'ı aradılar 'Gelin bunu alın' diye." dediğinde içimde , kalbimin o taraflarında bir yanma hissi oldu.

Telefonum çalınca Nil benden önce atlayarak açtı. En uyuz olduğum şeydi. "Telefon sana." diyerek bana uzattığında gözlerimi devirip "O zaten benim telefonum Nil." dedim. "Efendim?"

"Melis" dedi gülerek. "Hazar?" dedim. Kahkaha atarak "Ben sana öyle birşey yapmam!" diye bağırdı. Endişelenmeye başladım. "Biliyorum yapmassın." dedim uysal bir sesle. "Mutlu musun?" diye fısıldadı. Ne dediğini zar zor anladım. "Hazar ne yapıyorsan, yapma. Lütfen. Yanıma gel." Sakinleştirmeye çalışıyordum kendimi. Ya da Hazar'ı bilmiyorum.
"Gelmicem. Bundan sonra ben yokum melek." dedi ve acı bir feryat şeklinde fren sesi duyuldu. Nefesin kesilirken şu an düşündüğüm şeyin olmaması için heyşeyi yapabilirdim. Telefon elimden düşerken beynim durdu. Ve duran tek şey o değildi. Hayat durmuştu.

Hazar'ın kaza yapmasını beynim daha yeni algılamıştı.

Yarım SatırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin