Mavi Hırsız

142 11 0
                                    


 Merhaba! uzun bir aradan sonra düzenlediğim bölümleri yaymlamaya başlayacağım. Umarım beğenirsiniz. Yazım yanlışları için şimdiden affınıza sığınıyorum. Multideki bölüm parçasını dinleyerek okursanız sevinirim :D 

     Oy ve yorumlarınızı bekliyorum *-*  


1.  Bölüm :  Mavi Hırsız

7 Temmuz 2014.

Bu tarih. 7 Temmuz! Yeni doğan bir bebeğin ağlama sesini duyabiliyorum kulaklarımda. Veya bir annenin çocuğunu kucağına ilk alışındaki şefkatin tadını damağımda hissedebiliyorum. Peki ya ben ne hissediyorum? Hiçlik. Ellerime bulaşan acıyı görebiliyor musunuz? Ya da etrafındaki rengi? Mavi. İşte o gece. Benim cehennemim maviye bulandı. 

  Soğuk. Aslında o soğuk metalden çıkan kurşun bir boya fırçasıydı. Geldi maviye buladı ve gitti. Arkasına bakmadan. Gerisinde bir avuç kül yığını bırakarak gitti.

   

  Bal rengi gözleri kısıldı, beyaz dişlerini göstererek gülümsedi gözlerindeki muzip tavır sinirlerimi bozuyordu. Kimsesizliğin sinmiş olduğu sokakta yalnızdık. Issız sokağı aydınlatan tek şey uzun aralıklarla sıralanmış sokak lambalarının cılız ışığıydı. Kemikli ellerini kumral saçlarıma daldırıp karıştırdı. " Hangi renk? Siyah mı? Ağabey bir şey söylesene? " doğum günü hediyesi olarak bana çok isteğim motoru aldığını söylemişti. Evet daha reşit bile olmayan birisine motor almak saçma olabilir ama buda Kemal Rollasın bana tanıdığı ufak bir ayrıcalıktı. 

   Parmaklarımı yavaşça bileğime götürdüm ve harflerin üzerinde yavaşça gezdirdim. Bu bileklik ağabeylerimin geçen sene doğum günü hediyesi olarak aldıkları özel tasarım bileklikti. İnce siyah bir ipin üzerine gümüş harflerle C.E.T. yazılmıştı. Üçümüzün isminin baş harfiydi. Cem, Ecem, Toprak.

"Eve gidince görürsün ufaklık. "

" Bana şöyle seslenme. Hem ben bugün 16 yaşıma girdim. " dedim kendimden emin bir şekilde. Cem ağabeyim yerinde durup gözlerini bana çevirdi. " Öyle mi ufaklık ? " dedi. Ani bir hareketle beni omzuna aldı. Ve karanlığın sinmiş olduğu sokağı kahkahalarımız doldurdu. Ama yalnız değildik. Karanlık sokağın duvarlarında bir ses duyuldu. Azrailimin sesi yankılandı ıssız sokağın duvarlarında.

" Rollas." Daha önce soy ismim bana hiç bu kadar korkutucu gelmemişti.

İşte o an hayatımda hiç korkmadığım kadar korkmaya başladım. Önce boşluktaki adımlarımız yavaşladı sonra tamamen durdu. Ağabeyim beni yavaşça omzundan indirdi. İşte yine o ses. Peki ya sen duyuyor musun bu sesi? Bu ses. Bu ses benim cehennemimden gelen insanların çığlıklarının sesi. Oraya hapsettiğim kişilerin yardım çığlıkları. Bu çığlıklar Annemin çığlıkları. Biraz sonra da Ağabeyim eklenecek bu cehenneme.

" Rollas! " Tek bir kelime. Ufacık bir kelime döküldü sadece ağzından. Ağabeyim, omzunun üzerinden geriye doğru baktı daha sonra yavaş hareketlerle önümüzü azrailimize çevirdi. Cem Ağabeyim korumacı bir tavırla beni arkasına aldı. İşte şuan tam karşımda duruyordu. Adının gerektirdiği gibi. Bir Azrail' e yakışır bir şekilde siyahlar içindeydi. Kapüşonunun gölgesi yüzüne düşüyordu. Aramızda 10 adımlık bir mesafe vardı. Cehennem sadece 10 adım ötemdeydi. Ve rengi maviydi. Bu çok tuhaftı, gözlerinin rengini seçebiliyor olmam? Evet. Evet gözlerinin rengi maviydi. Gözlerinin rengini buradan bile görebiliyordum. Mavi cehennemi parlıyordu. Hala hissedemiyor musun? Ciğerlerini istila eden o kokuyu? Evet o koku benim acılarımın kokusu. 

Karanlığın  İzleri (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin