Kehanet

10 1 0
                                    

Ayana 1 yaşına vardığında, Rid kabilesinin en yaşlı ve bilge insanına geleceği hakkında bilgi edinilmek üzere götürüldü.Bu insan kabileleri arasında bir gelenekti. Her insan kabilesinin belli özellikleri ve onlara bahşedilmiş güçleri vardı. Bu güçler, her 3 kabilede de sadece seçilmiş olan kişilerde görülürdü. Rid kabilesine nesilden nesile üstün önsezi ve rüya görme anında gelen gelecek hakkında bilgi verebilecek bazı yansımalar aktarılmıştı. Bu özel yetenek sol bileklerinde yıldıza benzer bir lekeyle doğanlara aitti. Bu lekeyle beraber kör olara k doğan kız veya erkek çocukları kabilelerine bilge insan olarak gönderildikleri düşünülürdü ve bunlar hayatları boyunca özel bir eğitim alır , yaşam biçimlerini olağanın dışında yaşarlardı. Bir de Kaluk adı verilen seçilmiş insanlar vardı.Kaluklar çift göz rengiyle dünyaya gelirlerdi. İki gözleri de farklı renge sahip olan kaluklar kendi kabilelerindeki seçilmiş kişiye yardımcı olmak amacıyla dünyaya gelirdi. Diğer herkesle aynı şekilde yaşayan , normal birer birey olan bu kişiler yalnızca tek bir konuda istediklerini yapamazlardı. Kaluklar kabile liderlerinin soyundan gelen kişilerle ya da seçilmiş kişilerle özel bir bağ kuramaz, onların yalnızca hizmetçisi olabilirdi. Aksi bir durum yaşanırsa adını lekelediği gerekçesiyle soylu kişinin bütün yetkileri ve güçleri elinden alınır, kabilesine kötü şans getirdiği söylenirdi.
Rid kabilesinden Abar , kollarında kızıl saçlı küçük kızı ve bir ölü kadar soğuk görünen zayıf,güçsüz karısıyla bilge kadının çadırına girdi. Çadır oldukça büyüktü. İçeride tozla kaplı , renkleri solmuş minderler sıra halinde dizilmişti.Bilge kadının oturduğu büyük minderler diğerlerinin karşısında duruyordu. Öbürkilerin aksine oldukça yeniydi ama bundaki renkler gri, siyah ve toprak renginden ibaretti. Çadırın bir köşesinde meşeden bir sehpa vardı. Üzerinde eski bir kadeh yanında ise ondan daha eski duran bir ibrik vardı. Çadır bunlar dışında boştu ve dışarıdaki soğuktan olan sisin aynısı içeride sanki tozdan oluşmuştu . Abar yorgundu. Son bir senedir eşinin halini her gördüğünde kendini 10 yıl daha yaşlanmış hissediyordu. Ayana'nın doğumu çok zor geçmişti ve o çok yıpranmıştı. Doğumdan sonra toparlanamamış ve sürekli kanamaları olmuştu. Nerdeyse Ayana ile aynı ağırlığa düşecekti. Saçlarının çoğunluğu dökülmüştü. Elmacık kemikleri solgun derisini zorlarcasına belirginleşmişti ama Abar'a göre hâlâ gördüğü en güzel şey idi.
Neredeyse 20 dakikadır bekliyorlardı. Abar gözlerini yere sabitlemiş tüm ciddiyetiyle duruyordu. Karısı kurumuş dudaklarını ıslatarak "Daha ne kadar bekliyeceğiz?" diye sordu. Abar gözlerini yerden ayırmadan "Gelmemeliydin. Sana gelme demiştim." dedi. Karısı zorlukla yutkunup eliyle gözlerini ovuşturdu. Yüzünü ellerinin üstüne dayayıp ona doğru döndürdü. Kendini zorlayarak gülümsedi. "Tek başına halledebileceğini sanmıyorum. Senelerdir arkanı ben topluyorum bunu bütün Rid bilir."dedi. Karısına yüzünü dönmeden kısa bir bakış attı. Sonra kızına boş bakışlarla bakmaya başladı. "Sen hastasın İgri. Dinlenmen gerek." 
İgri derin bir iç çekti. Elini Abar'ın endişeyle içiçe geçmiş olan ellerinin üstüne koydu. "Abar , ben hasta değilim. Ölüyorum ben." Abar bir hışımla ellerini çekti karısına öyle sert bakıyordu ki bakışlarıyla bir kayayı parçalayabilirdi.
"HAYIR!" sesi istemsiz olarak çok gür çıkmıştı. İgri  kendini geriye iterek ona şok olmuş bir halde baktı. Ardından kaşları çatıldı. Gözlerinin içinde sanki ateşler yanıyordu. Abar o anda pişman oldu.  " Abar ! O benim de kızım. Şuan da ölüceksem bile onun yanında olmayı tercih ederim."İgri 1 senedir biriktirdiği ne kadar enerjisi varsa sesini yükseltmeye harcamış olmalıydı. Konuştuktan hemen sonra gözlerinin içinde hiç bir ışıltı kalmadı. Ateşin ardından kalan küller gibi kararmıştı.

İçeri bilge kadının girmesiyle ikisi de yerlerinde toparlandılar. Kadın yavaş adımlarla minderine doğru gitti. "İçinizden birinin üzerine oturmuyorumdur umarım "diyerek kıkırdadı ve yavaşca yerine yerleşti.
Yüzünü bir anda ciddiyet kavradı. Boğazını temizleyerek konuşmaya başladı. "Çocuğu alabilir miyim ve tabii ki adını da öğrenmem gerek."  Abar uzun kollarıyla kızını yaşlı kadına doğru uzattı. Yaşlı kadın kollarıyla bebeği sardı. Yaklaşıp onu koklamaya başladı. Gittikçe bebeği daha çok sarıyordu. İgri,bilge kadını izlerken kendini zor tutuyordu. Kadının yüzü yaşı nedeniyle buruşmuş ve kurumuş bir hale gelmişti. Görmeyen gözlerinin kapakları kapalı,göz altlarındaki torbaları son derece büyük ve gri renge çalan bir tondaydı. Ellerinin üzerinde et benleri doluydu ve el tırnakları oldukça uzamış, kırılmış ve sararmış bir haldeydi. İgri gözlerini yere doğru devirdi. Eliyle ağzını kapatarak dikkatini sadece kadının kelimelerine yoğunlaştırmaya çalıştı.

Bilge Kadın bebeğin kulağına  adını fısıldadı. Sonra onunla konuşurcasına bir şeyler anlatmaya başladı. Abar kadının dudaklarını okumaya çalıştı fakat başarılı olamadı. Kabarık saçları kadının yüzünü iyice saklıyor onu gölgesi gibi kullanıyordu. Kadın aniden durdu. Gözleri faltaşı gibi açılmış soğuk kör mavisi rengi sabitlenmişti. Sadece donakalmış bir halde bebeğe bakıyordu. Abar endişelenmeye başladı. İgri telaşlı gözlerle bir kadına bir kocasına bakıyordu. Abar kadına bir kaç kez seslenmeyi denedi fakat cevap vermek bir yana kadın en ufak bir tepki bile vermiyordu. Abar en sonunda kalkıp kadına doğru yöneldi. Kadın o anda kafasını kaldırıp Abar'ın gözlerinin içine baktı. Aralarında çok az bir mesafe vardı ve Abar kadının ürkütü bakışlarına bu kadar yakından bakarken öylece kalakaldı. İgri ayağa kalkmaya çalıştı fakat beceremedi. Eğer gururu olmasaydı  neredeyse ağlayacaktı.
Kadın sanki ezbere okuyormuşcasına Abar'ın gözlerine bakarak konuşmaya başladı.
"Kızın dünyadaki tüm papatyalardan daha asil bir güzelliğe sahip olucak. Aynı zaman da gururlu ve  savaşçı bir yüreğe sahip. Zekası, fedakarlığı ve hisleri ona yol gösterecek. İki haberim var sana bunların yanında. Kızın seçilmiş . Yıldız yerleşmiş bileğine ve bu konuda uzun zamandır görülmemiş bir şekilde ileride olucak. Belki benden bile daha ilerilere ulaşabilecek. Bunu iyilik adına kullanıcak fakat kızın başka bir şey adına daha seçilmiş." Bakışlarını Abar'dan ayırmadan bir eliyle kızın omzunu hafifçe açtı. Abar'ın göz bebekleri büyümüştü. Bu işaret de neydi? Kadın konuşmaya devam etti
"Abar kızın seçilmiş ama ne için olduğunu ben söyleyemem. Onun kaderi ,hepimizin kaderi olacak. Kendi yolunu çizerken tüm insanlığa bir yol çizmiş olacak. Oğluna dikkat et Abar . Onun da görevi önemli, kızınla kesişiyor kaderleri. Kızını bekleyen şeyler var. Kaderi , onu bekliyor. Zamanı geldiğinde o da bunu öğrenecek.Zamanı geldiğinde her şey olmuş olucak.'  Bilge yerinden aniden kalktı ve bebeği babasının kollarına bıraktı. Abar hâlâ şoktaydı ve öylece boşluğa bakıyordu. Karısı bu söylenenlere daha fazla dayanamamış kendinden geçmiş,olduğu yerde yığılıp kalmıştı. Boş bakışlarla karısına baktı ,sonra kucağında ağlayan kızına ve sonra da kapıya. Bilge arkasına bile bakamadan yavaşça ilerliyordu. Omuzları düşmüş , her an bayılıcakmış gibi ilerliyordu. Abar peşinden çıkmaya çalıstı fakat durduruldu. "Herkes için bir görüşme efendim" dedi kalın sesli bir görevli. Ufak kadın sisin içinde daha da ufalıp kaybolurken Abar,  ilk defa korkuyu yakınındaki bir düşman gibi hissediyordu ve kendini hiç bu kadar zayıf hissetmemişti.

IRK : Araf KraliçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin