Saat sabahın beşiydi. Annem ve babam bana defalarca ne olduğunu sormuşlardı. Ama benim zihnimden kardeşimin son söylediği söz çıkmıyordu. Nasıl çıkmasını beklerdim ki. Onu ben öldürmüştüm. Annem ağlamaktan gözleri şişmiş, babamsa harap bitap bir halde polislere ifade veriyordu. Bense hiç kimseye gözümeden evden çıkıp gittim. Bir yandan ağlıyorum bir yandan da nereye gideceğimi bilmeden yürüyordum.
Nasıl yapabildiğimi saatlerce düşünerek ağladım. Kafamı kaldırdığımda bir uçurumun kenarındaydım. Bacaklarımı uçurumdan aşağı sarkıtıp oturdum. Hâlâ olayın şokundaydım. Canımdan can gitmişti. Ve ben öylece oturuyordum. Bu hiç adil degildi. O benim yüzümden ölmüştü. Benim yaşamam çok da mantıklı degildi. Bende onun yanına gitmeliydim. Ondan defalarca özür dilemeliydim. Güneş yeni yeni doğarken hafifçe içten olmayan bir gülümseme belirdi yüzümde sonra hemen asıldı çünkü bu göreceğim son güneşin doğuşuydu. Ayağa kalktım artık hıçkırarak ağlıyordum.
'Affedin beni anne,baba..'
Ayağımı kaldırdım, biraz ilerledim. Ve o an ben aşağıda olmayı beklerken sert bir el beni bileğimden tutup kendine çekti. Başaramadım. Karşımdaki adama bakıyordum. Yabancıyı tanımıyordum. Bir kaç kez göğsüne yumruklarımı geçirdim. Ama bu beni rahatlatmadı. Sıkıca sarılıp iç çekerek ağladım bir yabancının omuzlarında.
Hiç tanımadığım bu adam bana huzur vermişti. Bana dönüp:
" Neler olduğunu anlatmak ister misin?"
dedi. Belki de anlatıp rahatlamalıydım. Sakince göz yaşlarımı sildim;
"Dün kardeşimin doğum günüydü. Ona altın bir bebek hediye edilmişti. Rüyamda bebeği her parçalayışında kendinden kan akıyordu. Ve bunu yaptıran bendim. Uyanıp hemen odasına gittim. Kardeşim gerçekten kanlar içinde yatıyordu ve bunun sorumlusu benim."
Adını bilmediğim adam bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Beni belimden tutup kendine bastırdı. Bana iyi gelmişti. Bu yaptığım çok yanlıştı. Şuan kardeşimi Asya'mı toprağa gömecekler ve ben burda elin adamıyla sarılıyorum. Hemen kalkıp eve koşar adımlarla yürümeye başladım.
Eve geldiğimde annem Asya'yı yıkıyordu. Onu öyle görünce yüreğim parçalandı. Uzaktan onları izliyordum. Kefenleyip cenaze arabasına taşırken annem bayılmıştı. Gözlerim babamı aradı. Aklıma Asya'nın odasında olacağı geldi gidip baktım. Ordaydı, yerdeki kana bakıyordu. Yanına gelip ona sıkıca sarıldım ve götüreceklerini söyledim. Beraber aşağı indik. Annem çimenlerin üzerinde ağlıyordu babamsa tabuta sayılmıştı.
Mezarlığa hüzünlü bir şekilde gidiyorduk. Kardeşimi toprağa verecektik. Onu uğurlama zamanıydı. Hoca duayı okudu. Dağılmaya başlamıştı herkes. Bende mezarın başına gelip veda ettim bunlar benim yüzümden olmuştu. Şuan burda olmayı haketmiyordum. Bir taksi çevirdim evin adresini verdim.
Eve geldiğimde birkaç eşyamı toplayıp bir not bıraktım. Bütün herşeyi anlatan bir not. Herşeyi arkamda bırakacaktım. Lise son sınıfı bitirmiş üniversite öğrencisiydim. Hemen internetten nereyi kazandığıma baktım. İzmir'i kazandığıma sevinemiyordum bile. Hemen uçak biletini aldım, Asya'nın odasının önünden geçerken durdum ve içeriye baktım. Sanırım kanları temizlesem iyi olacaktı. Banyodan gerekli malzemeleri alıp odaya geri döndüm. Annemler gelmeden evden çıkmalıydım. Ayağa kalkıp iyice temizlendiğini kontrol ettim. Gözüme yerdeki kırık altın bebek çarptı. Bavuluma atıp evi terk ettim.
Uçağın kalkmasına daha bir saat vardı. Kafamı toparlamak için gördüğüm ilk cafeye girdim. Garson ne istediğimi sorduğunda çilekli süt dedim. Ne var bunda? Asya'nın en sevdiği şeydir çilekli süt. Gözlerim dolmuştu. Sütten ilk yudumu aldığımda yutamamıştım. Bu beni daha kötü yapıyordu. Parasını ödeyip havaalanına doğru yürümeye başladım.
Bilete bakıp koltuğu aramaya başladım. Ve bir adamın yanına oturdum. Ucak havalanmıştı. Yanımdan gelen sesle irkildim.
"Merhaba!" diyip elini uzatmıştı. Sanırım yeni insanlarla tanışmam dün geceyi unutturabilirdi. Kafamı kaldırıp karşımdaki adama bakıyordum, bana yabancı gelmeyen simasi vardı.
"Meraba." diyerek elimi uzattım. Adam dün gece çok kötü durumda olduğumu iyi olup olmadığımı sordu. Evet hatırlamıştım dün beni kurtaran adamdı. Ne demem gerekiyor bilmiyorum.
"Nasıl iyi olunabilir ki. Teşekkür etmek isterdim ama beni neden kurtardınız? Asya'yla birlikte bende öldüm zaten."
Gözlerim dolmuştu gözümden yaş akmasın diye gözümü kapanmıştım. Adamın konuşmasıyla gözlerimi açtım.
"Ahh aferdersiniz ama pişman olacağınız bişey yapmanızı istemedim."
Hafif tebessüm edip adımı söyledim.
"Ilgın."
"Ege."
Ege tüm kızların sahip olmak istediği kriterlere sahipti. Uzun kaslı vücudu, yeşil gözleri ve dağınık kumral saçları.
Yeni hayatımın ilk arkadaşı belki de ilk aşkı Ege'nin omzunda uyuyup kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahlar İçindeki Papatya
Mystery / ThrillerSabah huzurla uyanıp o lanet edilesi manzarayı gördükten sonra hayatınız bir anda değişir ; isteyerek veya istemeyerek. Belki de huzurlu uykunuzda yaptığınız en ufacık hata hayatınızın elinizden gitmesine yol açmıştır..