Üçüncü Bölüm

31 5 2
                                    

Multimedia da ki Andaç. Votelerseniz sevinirim.

İyi okumalar :)

SİYAH DÜŞLER- ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Babama her şeyi anlatmıştık. Sinirlenmesini beklediğimiz halde bir şey dememişti. Bu beni gerçekten çok şaşırtmıştı. Çünkü babam sakin bir insan değildi. Bu belki mesleği yüzündendi. Belki de karakteri öyleydi. Biliyorum. Kötü bir şey fakat büyüdüğü ortam bizimkinden çok farklıydı. Aile içinde bile şiddet varmış. Babam bana ailesini hep anlatırdı. Oradan biliyorum.

Simge'yle Serhat olayı hallettikten sonra eve annelerine yardıma gitmişlerdi. Dayıları geleceği için evde büyük telaş vardı. Simge evde annesiyle temizlik yaparken Serhat misafirlerini havaalanından almaya gidecekti. Adana da oturuyorlarmış. Sert duran bir dayıya sahipmişler. Sert görünürmüş ama içi yumuşacıkmış. Yani Simge'nin anlattığına göre böyle biriymiş. Çok titiz olduğunu da söylemişti.

Babam doktorun yanına son durumumu öğrenmek için gitmişti. Ben de şimdi eşyalarımı topluyordum.

Andaç ise babama her şeyi anlattıktan sonra gitmişti. Telefonumu parçaladığı halde özür dilememişti. Bu durumdan babama söz etmemiştim. Evde söylecektim çünkü sinirlenirse başımda toplanan büyük bir kalabalık istemiyordum. Başım demişken sargı bezini çıkartıp yerine daha küçük bir bant yapıştırdılar ki yarın okula o sargı beziyle gitmeyeyim. Ne yani dinlenmekte mi yok?

Ben bunları düşünürken odanın kapısı tıklandı.

"Gel!"

Babam kapıdan içeri girdi. Yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti.

"Hazırsan çıkalım."

Sonunda eve gidiyordum. Artık sıkılmıştım bu beyaz odadan. Hastane odalarını neden beyaz yaparlar anlamıyorum. Daha çabuk kirlendiği için mi acaba? Belki de insanlara sübliminal bir mesaj yolluyordur.

"Biraz hava almak ister misin?" Araba camına yasladığım kafamı kaldırıp babama baktım. Aslında biraz hava almak iyi gelebilirdi. Kendimi ruhen çökmüş hissediyordum. Kafamı vurduğum içindir belki de.

"Olur."

Arabadan inerken düşündüğüm tek şey gökyüzünde asılı olan annemlerin yıldızıydı.

Çimenlere doğru giderek ayakkabılarımı çıkardım. Toprağın bana enerji vermesi dileğiyle uzandım. Babam da yanıma uzandı. Yıldızları izlemeye koyulduk. Babamla bizim en çok sevdiğimiz şeydi yıldızlar. Her akşam evin terasına çıkar yıldızları izlerdik. Belki annemde olsaydı farklı olurdu ama yoktu işte. Annem hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Evde bir tane fotoğrafı bile yoktu ya da vardı da babam göstermiyordu. Ama umurumda değildi. Tamam, kendimi kandırıyorum. Onu o kadar çok merak ediyordum ki. Nasıl biri olduğunu, nerede olduğunu... En çokta mutlu olup olmadığını merak ediyordum. Bizsiz mutlu muydu?

***

"Nisann! Kalkmadın mı sen hala?!"

Başlasın eski günler. Wuhu ne eğlenceli ama (!). Yataktan kalkarak banyoya yöneldim. Banyoda ki işimi hallettikten sonra üstümü giyinerek aşağı indim. Bugün babamla yürüyüşe çıkacakmışım. Daha sağlıklı olabilmek için bunu her sabah yapacakmışız. Oldu! Başka?

Dahası da var. Dün babama telefonumun kırıldığını söyledim. Sinirlenmedi. Bu adam da ciddi bir değişme var diye düşünürken ceza olarak elime bir 3310 sıkıştırdı. Bir de hiç yanımdan ayırmayacakmışım. Okula da mı bunla gideceğim ben?

Ve saat sabahın altısı...

Evimiz şehrin çıkışına doğru olduğu için etraf ormandı. İki katlı büyük bir villa da oturuyorduk. Bu evi babam annemle beraber almış. Aslında annem her yerdeydi belki ama ben fark etmiyordum. Adım attığım her yerde bir anısı vardı belki ama ben bilmiyordum. Hiç bir şey bilmiyordum. 

Siyah DüşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin