Vaults- One Last Night
Masum olmayan şey, düşüncelerimizdi.
Elimdeki gazetenin altıncı sayfasını açarak burç yorumumu okumaya başladım, bir yandan da kulağıma dayadığım telefonun boş çalışlarını işitiyordum.
Aşk, negatif. İş, negatif. Şans, pozitif.
"Siktir et," diye mırıldandım alayla. Hepsi negatif çıksa belki inanabilirdim; ama şansın pozitif çıktığını gördükten sonra bir daha burç yorumu okuyacağımı zannetmiyordum.
Elimdeki gazeteyi tezgahın üzerine umursamaz bir şekilde koyarak kulağımda konuşmaya başlayan sekreterin sesiyle öfkeli titrek bir nefes verdim ve tekrar arama tuşuna bastım.
"Geber," dedim en sonunda ve pes ederek elimdeki şarjlı ev telefonunu komodinin üzerine koydum.
"Toroman," diyerek ayağımla dürtüklemeye başladım küçük kardeşimi. "Kalk hadi, uğraştırma beni."
Üst ranzada yatan Hazal bana zahmet vermeyerek uyandığında kafasını kaşıyarak bana baktı. "Okul var, değil mi?" diye sordu büyük bir acıyla; ama bu sadece gülmeme neden olmuştu. "Okullar ne zaman kapanacak?"
"Hadi," dedim sorusunu cevapsız bırakarak. "Fazla oyalanma da aşağı gel."
Onların odalarından çıkarak ablamın odasına yöneldiğimde bir değişiklik olmasını; ve bu sabah onu evde bulabilmeyi diledim. Ama şans, burç yorumunun tam tersine negatifti ve ben hayal kırıklığı ile merdivenleri inmekle yetinmiştim.
"Abla!" diye bağırdı odadan Yusuf. "Baksırlarım nerede benim?"
Derin bir nefes alarak onu umursamamayı tercih ettiğimde biricik toramanım ve Hazal masaya oturmuşlardı bile.
"Toraman," dedim alayla karışık bir sesle. "Yemeğini şapurdatma."
"Sanane?" diye mırıldandı çatık kaşlarla. "Ve ayrıca bana toraman dememen gerektiğini kaç kez söyleyeceğim ya!"
"Şşş," dedim ve çatalıma batırdığım zeytini ağzıma attım. "Ablana kızmak yok."
"Benim bir adım var," dedi bana aldırış etmeden. "Yu-nus, Yunus. Dene bak, zor değil."
Tişörtünü giymeye uğraşarak merdivenleri inen Yusuf öfkeyle homurdanmaya başlamıştı. "Kapa çeneni, Yunus," dedi sofraya otururken. "Telefonumu karıştırdığının farkındayım ve okuldan geldiğinde canını okuyacağım küçük serseri."
Toraman hızlı bir şekilde çantasını alarak masadan kalktığında, "Beni bekle!" diye sesledi Hazal. Onların evden çıkmasının ardından Yusuf da ağzına bir şeyler tıkıştırdı ve ayaklandı.
"Görüşürüz," dedi çantasını sırtına takarken. "Akşam biraz geç gelebilirim."
Kapıyı açarak ayakkabılarını giymeye başladığında dudaklarımı aralayarak geç gelmemesini söyleyecektim ki buna imkan tanımdan, "Seni seviyorum," diyerek kapıyı kapattı ve beni evde yalnız bıraktı.
"Ben de," diye mırıldandım kendi kendime. "Ben de sizi seviyorum."
Kafamı masaya yaslayarak gözlerimi yumdum.
Ah, ben.
Beria Günay.
Lise üç öğrencisiyim; ama bir yıl geç yazıldığım için on sekiz yaşıma adımımı atmış bir genç kızım. Hayata bağlanma sebebim ise kardeşlerim diyebilirim sanırım. Pekala, bazen bu kusmuk torbalarından nefret ettiğim oluyor; ama onlara katlanmak gibi bir mecburiyetim var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR BEDEN
FantasyEllerinin üzerine düştü. Başını kaldırdı. İşte yine aynı kabusun içerisindeydi. Sadece bu farklı bir versiyonuydu. -