Chelsea Wolfe- The Waves Have Come
Ütopik bir dünya.
Zihnimin içinde dönen binbir türlü düşünce silsilesi.
Ve o, Esat.
Karanlığın ardından bir ses, Ira, diye fısıldadı. Onun adı, Ira.
Gözlerimin önüne çekilmiş olan siyah perdenin ardından gelen boğuk sesler ve soluduğum yanık kokusu, içime serpilmiş korku tohumlarına ilave yapmıştı. Adeta kıyıya çarpan deniz dalgaları gibi suratımı yalayan rüzgar, tüylerimin teker teker havaya kalkmasına neden oldu. Eriyen bir buz gibi birbirine yapışmış olan göz kapaklarımı aralayarak, karanlıktan çıkmak istiyordum; ama ilk birkaç girişimim hüsranla sonuçlanmıştı. Kısa bir süre, bedenimde bir titreme hakimiyet kurdu. Bu hissi hatırlıyordum, hatırlamamak imkansız gibi bir şeydi.
Bu, o ütopik dünyaya her adımımı attığımda bedenimde yayılan, tenimde buz gezdiriliyormuş etkisi bırakan titremeydi.
Nefes alışverişlerimdeki değişmeye tanıklık ettim, damarlarımda akan kanın yön değiştirdiğini hissettim.
Güçlükle araladığım gözlerime hücum eden güneş, oldukça rahatsız etmişti. Yattığım yatağın hemen sağ tarafında kalan pencereden ise içeriye rüzgar giriyor, kornişe asılı olan tülün uçuşmasına neden oluyordu.
Nerede olduğumu idrak edemedim bir an. Kendi yatağımda, Biricik'in evindeki kanepelerden birinde ya da Eslin'in üst ranzasında değildim. Çift kişilik bir yatakta, ellerimi göbeğimin üzerinde birleştirmiş bir şekilde uzanıyordum. Pekala, pekala. Sakin.
Bedenimdeki titreme yerini huzursuz bir dinginliğe bırakırken, tüm gücümü toparlayarak yattığım yatakta dik duruma geldim ve ayaklarımı yatağın kenarından sarkıtarak ürkekçe parke zemine temas etmesine neden oldum. Ayak parmaklarımdan yukarıya doğru yayılan sıcaklık, incir çekirdeğini doldurmayacak bir huzur bahşetmişti.
Dikkatlice etrafı incelemeye başladım. Güneş tepede olmasına rağmen içeriye sızan rüzgar içime işlerken, hissettiğim telaş duygusu ile titreyen parmaklarım beyaz çarşafı sıkmaktan buruş buruş etmişti. Vücudumun içerisinde kabaran korku, uyuşturucu gibi bütün duygularıma hakim oldu ve bedenimi tepeden tırnağa sardı.
Beynimin tüm loblarının sırasıyla çalışmayı durdurduğunu hissettim.
Tedirgin bir ruh hali ile ayağa kalktığımda, sanki ayağımın altındaki zemin buharlaşarak yok olacakmış gibi korkuyordum. Gerçek ile sahteyi ayırt edemeyecek durumaydım şu anda; neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edemiyordum. Pencereden içeriye hücum eden soğuk hava ise iliklerime kadar üşümeme neden oluyor, her şeyi daha da gerçekçi kılıyordu.
Beyaz badanalı odanın içerisinde gezinen gözlerim dolabın hemen yan tarafında duvara monte edilmiş boy aynasını bulduğunda ürperdim. Soğuktan dolayı değildi bu ürperti, aynaya yansıyan görüntüm yüzündendi. Hızlı ama tedirginliğimi dışarıya yansıtan adımlarla aynanın karşısında yerimi aldığımda ne yapacağımı şaşırmış gibi bir süre öylece yansıyan görüntüme baktım.
Ben, değişmiştim.
Bedenimdeki değişikliklere merhaba derken, ellerim saçlarıma gitti. Göğüslerimin altına kadar inen saçlarım gitmiş, yerini bir karış daha kısa pembeye bürünmüş saçlar almıştı. Yüz hatlarıma dokundum. Pek bir değişiklik yoktu; lakin burnumun üzerindeki hızma kesinlikle bana ait değildi. Kaşlarım özenle alınmış, yüzümde beğenmediğim birkaç ayrıntının üzerine beyaz bir örtü atılmıştı adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR BEDEN
FantasíaEllerinin üzerine düştü. Başını kaldırdı. İşte yine aynı kabusun içerisindeydi. Sadece bu farklı bir versiyonuydu. -