Hyuna- Roll Deep
"Çok fazla kişi olmayacakmış gerçekten," diyerek adeta suratıma çarpan yüksek ses müziğe surat buruşturdum. Ayağımın altındaki zemini titreten bass, eğlence dolu kahkahalar ve dans eden insanların güzel kafayla attıkları çığlıklardan dolayı şimdiden buradan kaçıp gitme isteği içimde baş göstermişti; ama Alkan'ın moralini bozmak istemiyordum. Geleceğim, diyerek geldiğim için onu pişman etmemeliydim.
Alkan, omuz silkti. "Ben de bu kadar tahmin etmiyordum," dedi ona doğru yürüyen kıza gülümseyerek. Bu hareketi içimdeki korumacı tavrı dürtükleyerek uyandırırken dudağımın kenarını ısırdım; ve soluk pembe rujumun elmayı andıran mayhoş tadı ile kısacık bir süre gözlerimi kapattım.
Kıskançlık. Hissetmemem gereken, korkunç bir duyguydu. Kendimi düşürmekten başka bir şey değildi bu.
"Alkan," dedi yanımıza ulaşarak şaşkınlıkla Alkan'a bakan kız. Birbirlerine sarılırlarken tırnaklarımı etime gömmemek için direndim. Birbirimize, 'Sevgilim,' diye hitap etmiyor olabilirdik; ama bu, bazı gerçekleri suyun altına göndererek paslanmasına izin vermemizi gerektirmezdi. "Gelebildiğine sevindim."
Alkan gülümseyerek kendini geri çektikten sonra beni kendine çekerek kolunu omzuma attı ve, "O gelmeseydi, gelmeyi düşümüyordum," dedi. Kibar. Çok kibar. Bu tavrı içimi ısıtmış, az önceki öfke tohumlarını kökünden söküp atmıştı.
"Ah, evet," diyerek bana bakmayı akıl edebilen kıza gözlerime ulaşmayan bir gülümseme gönderdim. "Hoşgeldin. Beria, değil mi? Alkan senden bahsetmişti." Konuşurken müzik yüzünden sesini yükseltmek zorunda kalıyordu. Buna rağmen onu duyamamıştım; çünkü dikkatim çoktan dağılmıştı. Dalgalanan mavi gözler etrafını tararken birkaç saniyeliğine benim gözlerimi bulmuş, ardındansa nereden hatırladığını çıkartmak istercesine kaşları çatılmıştı.
Yanına gelen kız elindeki kokteyl bardağını ona uzattığında o, Alkan dürtüklediğinde ise ben bu bakışma transından çıkabilmiştim.
"Ah, pardon," dedim sesime yansıyan bir mahçubiyetle. "Tanıdık birisini gördüğümü sandım."
Normalde böyle bir kız değildim; ama Alkan ve arkadaşlarının yanında rahat davranamıyordum. Sanki dediğim kelimeler ve davranışlarım Alkan'ı küçük düşürecekmiş gibi hissediyordum. Başkası olsa giderdim; ama Alkan benim için farklıydı. Duygularını bana yansıtmıyor olmasına rağmen istediğim her zaman saçlarımı okşayarak bir abi, bir baba gibi beni dinleyebilirdi. Ona karşı duygularımdan emin olmasam bile, onu, başkalarından daha çok sevmem gerektiğini biliyordum.
Benim için değerliydi.
Kız gülümsedi. Güzel, esmer bir kızdı. Oval yüzüne düşen kahverengi saçının dalgaları ona yakışmıştı. Alkan'ın tüm kız arkadaşları güzel oluyordu zaten. Bu ise benim sinir uçlarımı harekete geçiriyordu. Çok kıskanç bir kız değildim; ama benim yanımda Alkan'a samimiyetle sarılan kızlar bana vıcık vıcık geliyordu.
"Siz takılın," dedi kız, bir Alkan'a bir bana bakarken. "Ben de yeni gelenleri karşılayayım."
O yanımızdan ayrılırken Alkan'ın kollarından nazikçe ayrıldım ve önüme düşen saç tutamlarımı kulaklarımın arkasına sıkışrırdıktan sonra az önce onu gördüğüm yere baktım.
Yoktu.
Az önce, Amerikan stili mutfağın tezgahına yaslanmış bedenini dans eden insanlara rağmen fark etmiştim; ama aynı bu sabah olduğu gibi tekrardan kısa sürede ortadan yok olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR BEDEN
FantasyEllerinin üzerine düştü. Başını kaldırdı. İşte yine aynı kabusun içerisindeydi. Sadece bu farklı bir versiyonuydu. -