Damon, her zamanki gibi bir bardak dolusu kanı dikmişti kafaya. Sonra da viski doldurdu kendine. Evde yalnızdı bu gece, Stefan '' Elena'da kalacağım... '' diye yeterince açık bir mesaj atmıştı ona. Haber vermişti ya buna şükür, diye düşündü Damon.
Keyfi yerindeydi, kütüphane gözüne daha bir cezbedici görünüyordu. Yerinden kalkıp bir kitap seçti, daha önce okumamıştı bunu, koltuğa iyice yerleşti ve viskisini yudumlayarak okumaya başladı. Farkında değildi ama tam 2 saattir okuyordu, dışarıdan bir ses geldiğini sandı. Aldırış etmedi, bir vampir olduğu için en küçük ayak sesi ya da dal çıtırtısını duyuyordu. Başlarda çok zor olmuştu ama alışmıştı artık. Sonra aynı sesi bir kez daha duydu, bu sefer içine bir şüphe düşmüştü. Tetikte, yerinden kalkıp kapıya yönelmişti. Varmak üzereydi ki çalınmaya başladı,
-Kim o?
'' Kim o mu? Ah, Tanrım ben bir vampirim, ne soruyorum böyle? ''
Yüzünde hafif bir tebessümle kapıyı açtı, yorgunluğu her halinden belli olsa da güzel bir kız vardı karşısında.
-Tanrım!
'' Tekrar düşün, alakam yok ve burası bir kilise değil... ''
- Damon?
Kız, adını söyleyerek bir anda kucağına yığıldı. Ne yapacağını şaşırmıştı Damon, tanımadığı bir kız gecenin bir yarısı kapısında belirmişti ve adını da biliyordu. Tedirgin, kucaklayıp odasına çıkardı. Küçük bir kontrolden geçirmeye başladı, herhangi bir kemiği kırık değildi. Ama sağ boşluğunda hafif bir çizik vardı, bir süredir kanadığı belliydi. Yavaşça gömleğinin alt 3 düğmesini açıp durumuna baktı. Pansumanla bir şey kalmaz, diye sesli düşünüyordu.
İlk yardım çantasını alıp odasına geri döndü, onu kendi yatağına yatırmıştı. Amatörce de olsa yarayı temizlemeye başladı, tentürdiotlu pamuğu dokundurduğunda kıpırdadığını gördü. Belli ki acıyordu. Tanımıyor bile olsa üzülmüştü ona ama, kanın kendisini etkilediğini hissetmişti. Onu içmeği isteği ile yanıp tutuşuyordu. Ama, kim olduğunu, kendisini nereden tanıdığını, nasıl bulduğunu ve daha birçok sorunun cevabını almak için bunu yapmayacaktı.
'' Ayrıca, ne olursa olsun kapıma yaralı gelen kimseden faydalanmayacak kadar da asil biriyim, asla böyle alçalmam. '' diye geçirdi aklından...
Haklıydı da, Damon bunu asla yapmazdı. O, ellerinin arasında kayıp giderkenki hazzı seviyordu. Belki bu daha kötüydü ama o Damon Salvatore'du ve ne kadar kötü olursa olsun onun felsefesiydi. İçinde giderek artan merakla onu izlemeye devam ediyordu,
Yatağa, bu gizemli kızın yanına uzandı,
'' Ne de güzel uyuyorsun öyle, bakalım neler anlatacaksın bana. ''
Jane, sessizce gözlerini araladı. Damon kollarını göğsünde birleştirmiş yanında uyuyordu,- aslında uyanıktı... Yatakta doğrulup etrafa bakınmaya başladı. Gözleri ona çarpınca birden durup izlemeye devam etti.
Damon: Bana bakmayı ne zaman bırakacaksın?
Jane: Gözlerini açtığın zaman.
Damon, yavaşça siyah tüllerini araladı. Böyle bir kara tülün ardından açığa çıkan gökyüzü inanılmaz derecede güzeldi. Jane, gözünü bile kırpmadan ona bakıyordu.
Jane: Sen, Damon Salvatore'sun değil mi?
Damon: Kişiye göre değişir. Belki de Azrail'inimdir.
Jane: Hiç sanmıyorum. Sen olsan olsan bir melek olursun.
Damon: Şeytan da bir melektir. Hatta onların en kötüsü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMIN KIYISINDA (DAMON SALVATORE)
FanfictionÖlüm nelerin başlangıcı olabilir? Ölmemek için ne kadar ileri gidebilirsin? Ona yardım edebilecek tek kişinin, bir vampir olduğunu öğrenen Jane'in; Dünya'nın en karşı konulmaz vampiri Damon Salvatore'la olan sınavı yeterince zor iken, buna bir de...