11.bölüm

47.7K 2.3K 84
                                    

Oğuz...

"Oğuuuuz!"

Firuze'nin sesinin ardından omuzumda bir el ve boynumda çok şiddetli bir ağrıyla uyandığımda, geceyi ıslak kıyafetlerle koltukta geçirdiğimi fark ettim. Bütün vücudum tutulmuş, burnumda akıntı başlamıştı.

Hapşırınca Firuze masanın üzerinden aldığı peçeteyi uzatıp, "Çok yaşa!" dedi. Sonra elini alnıma koyup ateşimin olduğunu söyledi.

"Sayende," dedikten sonra vücudumdaki ağrılarla olduğum yerden kalkıp odama gittim. Sıcak bir duştan sonra bile içim hâlâ titriyordu. Şirketi arayıp gidemeyeceğimi söyledikten sonra yatağa girip yorganı başıma çektim. Ama bir türlü ısınamıyordum.

Yarım saat kadar sonra kapı çaldığında Firuze elinde bir tepsiyle içeriye girdi. "Sana sıcak çorba ve soğuk algınlığı için ilaç getirdim."

"Dün gece seni öldürmeye çalışan adama merhamet mi ediyorsun? İçinde siyanür falan yoktur inşallah," dedim gülerek.

"Dün gece için özür dilerim, Oğuz. Saçmaladım, biliyorum. Bu da yetmezmiş gibi bir de benim yüzümden hasta oldun," dedi başı önünde mahcup bir halde.

Aklım dün geceye gidince Firuze'nin kulüpte dans ettiği çocukla nasıl eğlendiğini hatırladım. Belki de erkek arkadaşıydı. Neden bunu daha önce düşünmemiştim? Sonuçta bizimkisi aşk evliliği değildi.

Firuze elinde tepsiyle tepemde dikilirken gitmeyeceği belliydi. Sıcak bir çorbanın içimi ısıtır düşüncesiyle yattığım yerden doğruldum. Kaşığı kâseye daldırıp dudağıma yaklaştırdığında ellerimi kullanabildiğimi hatırlattım. Ama inadı inattı. Son damlasına kadar zorla içirdiği çorbadan sonra soğuk algınlığı için olan ilaçla ağrı kesiciyi avucumun içine bırakıp, "İç," dedi. İlacımı da içtikten sonra yatağıma gömüldüm.

Gözümü açtığımda saat öğleden sonra üç buçuk olmuştu. Kendimi ne kadar dinlenmiş hissetsem de vücudumdaki ağrı devam ediyordu. Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdüm. Dışarıya baktığımda bahçede anneme kitap okuyan Firuze'yi görmeyi beklemiyordum. Üzerime ince bir hırka alıp aşağıya yanlarına indim. Firuze'ye ne okuduğunu sorduğumda, "Nicholas Sparks'tan Denizden Gelen Mektup," dedi. Annemin aşk romanları sevdiği düşünülünce doğru tercihti.

"Sen nasıl oldun? Toparlanabildin mi biraz?" derken sesinde samimiyet vardı.

"Çorbanın zehirli olmamasına sevindim. Teşekkür ederim." Aklım hâlâ kulüpte dans ettiği çocuktaydı.

"Firuze, müsait olduğun zaman seninle konuşmak istiyorum."

"Ben müsaitim."

Annemi işaret edip, "Müsait olunca," diye tekrarladım. Gözlerini tamam anlamında kapattığında uzanmak için odama çıktım.

***

Aldığım karar yüzünden zifiri karanlığa hapsolmuş gibiydim. İçimdeki beni bunaltan şey zaman ilerledikçe engellenemez şekilde büyüyordu. Kalbim her an patlamaya hazır saatli bir bomba gibiydi, nefes alamıyordum. Sadece bedenim değil, ruhum da tutulmuştu ve iyileşmesi mümkün değildi artık. Onunla aynı çatının altında olmak, hiçbir şey yokmuş gibi davranmasına tahammül edemiyordum. Bir an önce evden ve ondan kaçma isteğiyle üzerimi giyindim.

Dışarı çıkmak üzereyken kapıda karşılaştık. Merakla, "Seni dinliyorum," dedi.

Az önce odamda söylemeye karar verdiklerimi dile getirmenin bu kadar zor olacağını hesaba katmamıştım. Önce iki elimi ceplerime yerleştirerek umursamaz görünmeye çalıştım. Sonra gayri ihtiyari Firuze'nin arkasında kalan bahçeyi izleyerek konuşmaya başladım. "Bak Firuze, seninle göstermelik bir nikâhımız olsa da herkes bizi evli zannediyor. Bu zorunlu evlilik senin için olduğu kadar benim için de zor. Birkaç ay sonra dedeme anlaşamadığımızı söyler, boşanırız. Bu süreçte senden tek istediğim şey evli bir kadın gibi davranman."

BENİ SEVDİĞİN KADAR(tüm bölümleriyle tekrar yayında)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin