Bu yanlıştı.
Eddard Stark, böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordu. Robert'ın gözüne girmek için şehre saatlerce erken gelmişti. Oysa ki savaşarak girmeyi bekledikleri şehir, yağmalanmış bir şekilde önlerinde duruyordu. Etraftaki Lannister askerleri, tüm olayı açıklıyordu. Tywin Lannister, sonunda tarafını seçmişti.
Ned atlılarının en önünde, temkinli bir şekilde şehre girdi. Kraliyet askerleri, katliama uğramışçasına kılıçtan geçirilmiş, Lannister askerleri şehri çoktan yağmalamaya başlamıştı.
Tywin Lannister, keskin zekası ve merhametsizliğiyle tanınan bir adamdı, ancak Ned bu kadarını beklemiyordu.
Kızıl Kale'ye doğru atını sürdü. Yol cesetlerle doluydu. Vardığında göreceği manzarayı tahmin edemiyordu ve bu onu daha çok endişelendiriyordu.Kızıl Kale'nin kapılarından geçip, taht odasına girdiğinde, tahtın üstünde oturan kişiyi gördü. Saçlarının beyaz olmadığı her halinden belliydi. Ned, ona sırıtan Jaime Lannister'a ve kırmızı kılıcına baktı. Kılıcından damlayan kan izleri, yerde yatan Kral Aerys'in olduğu yerde bir göle dönüşüyordu.
Ned, çocuğun karşısında ne diyeceğini bilemiyordu. Şehir olabilecek her türlü hainlikle alınmış, yanan sokaklarda kadınlar tecavüze uğramış, oyun oynayan çocuklar ve bebekler katledilmiş, evler yağmalanmıştı. Ancak bir Kral Muhafızı'nın, korumaya hayatı üstüne yemin ettiği kralı kendi kılıcıyla öldürmesi... Bu hainliğin bedelini Ned bile düşünemiyordu.
"Canını mı sıktım Stark ? Merak etme, yalnızca Robert gelinceye kadar tahtı ısıtıyordum. Yoksa tahta geçmeyi sen mi tercih edersin ? Korkarım pek rahat değil."
Ned tiksintiyle dolu bir biçimde taht odasından ayrıldı.
Şehirde Kraliçe Rhaella ve oğlu Viserys'in izine rastlanmadı. Yalnızca birkaç hafta önce Ejderha Kayası'na yelken açan büyük bir gemiden haberdarlardı. Kraliçe ve prens orada olmalıydı. Geriye Rhaegar'ın eşi Elia ve çocukları kalmıştı.
Ned sokaklarda ilerlerken ilk defa bu kadar onursuz olduğunu hissetmişti. Lannister'ların bu yaptıkları cezasız kalmamalıydı, Robert geldiğinde ilk iş onunla görüşecek ve bunu talep edecekti.
Bir süre sonra Robert ve adamları şehre girerek Kızıl Kale'ye ilerlediler. Robert'ın yüzünde şehrin hali sebebiyle en ufak bir hüzün yada tiksinti belirtisi yoktu. Taht odasına geçtiler. Ned hesap sormak istiyordu. Robert'a Lannister'ların yaptıklarının bedelini ödemeleri gerektiğini söyledi.
"Benden, hainlik ve zalimlikleriyle nam salmış Targaryenlere acımamış askerleri cezalandırmamı mı istiyorsun ? Hak ettikleri buydu, daha azı değil."
Ardından kral Tywin Lannister'a, Dorne'lu Elia ve çocuklarının huzuruna getirilmesini emretti. Ned artık omuz omuza savaştığı adamı tanıyamaz hale gelmişti. Sevecen ve halk kahramanı Robert'ın yerinde kaya gibi sert bir kral oturuyordu.
Bir süre sonra Tywin Lannister arkasında kardeşi Kevan ile taht odasına girdi. Kollarında kızıl bir battaniyeyle örtülmüş bir cisim vardı. Kralın ve Ned'in önünde durdu ve battaniyeyi açtı.
Görüntü kaldırılacak gibi değildi. Bebeğin parçalanmış kafatasının üstünden bir tutam beyaz saç fark edilebiliyordu. Küçük kaburgaları kırılmış ve kolları çarpılmıştı. Kızıl battaniyenin amacına ulaştığı belliydi, en azından bebeğin kanı çok fark edilmiyordu. Midesi kaldırmayan birkaç asker ayaklarının dibine kustu. Ned ise dehşete düşmüş haldeydi. Bu savaş bu denli onursuz ve vahşet dolu yöntemlerle kazanılmamalıydı. Tanınmaz haldeki Targaryen çocuğundan gözlerini ayırabildiğinde, bir parça onur ve merhamet bulabilmek için Robert'ın yüzüne baktı. Ancak taştan kralın gözleri alevler içindeydi.
"Ejderha hak ettiğini aldı." dedi ve tahtına oturdu. Ned artık nasıl bir kralın dostu olduğunu bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha'nın Düşüşü
FanfictionTargaryen Hanedanı'nın düşüşü ve sürgündeki Daenerys ve Viserys'in yaşamı.